Выбрать главу

1000 fıkra

En güzel fıkralar antolojisi

Genre of Book: Anecdote, Match: 100

Language of Book: Turkish (tr), Originaclass="underline" Turkish (tr)

GENEL FIKRALAR

1– Yalan yarışı

Geçmiş bir zamanda padişahın biri"yalan yarışı"açmıştı. Kim inanılması mümkün olmayan bir yalan söylerse yarışı o kazanacak ve padişah tarafından bin altınla ödüllendirilecekti. Ülkenin en usta yalancıları marifetlerini göstermeye başladılar.

Bir tanesi şöyle dedi:

– Padişahım, ben gökyüzüne merdiven kurdum. Padişah karşılık verdi:

– Olabilir, mümkündür.

Bir başkası şu palavrayı sıktı:

– Padişahım, ben okyanusun üzerine köprü kurdum. Padişah buna da:

– Olabilir, mümkündür, diye karşılık verdi.

Daha bir çok usta yalancı usturuplu yalanlar söylediler. Ama padişah hepsine"mümkündür, olabilir"dedi. Hiçbirine"olamaz"demedi. Ama akıllının birisi padişahı kendi silahıyla tongaya düşürdü:

– Padişahım, sizin merhum pederinizin, benim merhum pederime bin altın borcu vardı, deyince padişah yerinden fırladı:

– Olamaz, dedi.

Böylece adam yarışı kazanmış oldu.

2– Konuşan eşek

Adamın birinin yolda otomobili bozulmuş, dağ başında ortada kalmış. Açmış motor kapağını, arızanın nerede olduğunu anlamaya çalışıyor, birdenbire arkasından bir ses gelmiş:

– Platine bak meme yapmıştır!

Dönmüş bakmış bir eşek; Başka da kimseler yok, afallamış. Şaşkın şaşkın bakarken eşek tekrarlamış:

– Aptal aptal suratıma bakacağına, platine bak diyorum sana, meme yapmıştır.

Adam bir eşeğin konuşabileceğine akıl erdiremediğinden dehşete düşmüş ve kaçmaya başlamış… Deliler gibi koşarken köylünün biri yolunu kesmiş:

– Hayrola hemşerim, peşine ayı mı düştü? – Ne ayısı yahu arabam bozuldu…

– Eeee?

– Bir eşek gelip konuştu.

– Ne dedi?

– Arıza platindendir, platin meme yapmıştır, dedi. Köylü başını sallayarak:

– Dinleme sen onun lafını… O, otomobil motorundan değil, traktör motorundan anlar! Ukalalık yapmış!

3– Dediklerin doğruysa

Adamın biri, köyden panayıra satmak için bir inek götürmüş, tellala vermiş… Tellal ineğin yularından tutmuş, başlamış dolanmaya, hem dolanıyor, hem bağırıyor:

– Bu inek soyludur, bu inek boyludur, cinstir, altmış okka süt verir, altı aylık gebedir!…

Köylü tellalın yanına yanaşmış, kulağına eğilmiş:

– Bana bak! Dediklerin doğruysa, ben bu ineği satmaktan vazgeçtim…

4– Gevezelik

Bizim başbakanlardan biri Çin'e resmî bir ziyarete gitmiş. Akşamleyin onuruna yemek verilmiş. Yemek esnasında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapma sırası gelince paniğe kapılmış. Yanında oturan ABD'den getirttiği danışmanına dönmüş:

– Eyvah ne yapacağım? Tek kelime Çince bilmem…

– Önemli değil efendim. Ellerinizi bacaklarınıza bitiştirin ve eğilerek başınızla selamlayın. Konuşma yerine geçer.

Başbakan denileni yapmış. Korkunç bir alkış kopmuş. Dış ülkelerde sevilmekten pek hoşlanan başbakan, alkışı görünce oturduğu yerden kalkmış, bu kez dört tarafı aynı şekilde ikiser kez selamlamaya devam etmiş.

Ancak biraz önceki alkıştan eser yok. Bu duruma bozulan başbakan yine danışmanına dönmüş:

– Yahu ne oldu?

– Fazla gevezelik ettiniz, tadı kaçtı.

5– Ne karışıyorsun

Adamın biri köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu.

– Bu eşekle nereye gidiyorsun?

– Yahu bu köpek be. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun? diye tersledi.

Komşu, aldırış etmeden:

– Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?!

6– Teselli

İki kadın başbaşa vermiş konuşuyorlar. Bir tanesi:

– Çok üzülüyorum. Kocamın benimle sırf param için evlenmiş olduğunu artık iyice anladım.

Öteki teselli etmiş:

– Ne diyorsun? Demek göründüğü kadar aptal değilmiş!

7– Havlayan köpek ısırmaz

Adamın biri arkadaşını ziyarete gelmişti. Bahçe kapısını açacakken, ilerde havlayan bir köpek görünce durakladı. Bunun üzerine yoldan geçen biri ona: – Korkmayın, dedi."Havlayan köpek ısırmaz."

– İyi ama ya köpek bu atasözünü bilmiyorsa!

8– Rüzgar azmış

Bir yıl önce tatil yaptığı Hollanda köyünü çok beğenen bir turist bir yıl sonra aynı köye gittiğinde eskiden üç tane olan yel değirmenlerinden sadece birinin yerinde durduğunu, diğer ikisinin sökülüp yok edildiğini görünce rastladığı ilk köylüye sormuş:

– Ahbap geçen yıl geldiğimde burada üç yel değirmem vardı. Şimdi bir tane kalmış. Acaba diğer ikisini niye söktüler?

Sorunun cevabını bilmeyen köylü biraz düşündükten sonra:

– Vallahi beyim, demiş; bu yıl pek rüzgârlı değildi. Belki de rüzgâr sadece bir değirmeni çevirmeye yetmiştir!…

9– Pişkince bir cevap

Kadın müşteri mağazada battaniyeleri gözden geçiriyordu. Birdenbire durdu ve tezgâhtara seslendi:

– Siz bu battaniye için yün diyorsunuz. Ama üzerinde"yüzde yüz pamuk"yazıyor, nasıl olur?

Tezgâhtar hiç istifim bozmadan:

– Haklısınız bayan, güveleri aldatmak için öyle yazıyoruz, dedi.

10– Yanlışlık

Patron, sekreterini çağırdı:

– Bu mektupta bir yanlışlık var.

Sekreter kız baktı baktı, yanlışı bulamadı:

– Neresinde efendim?

– Ben, iş mektuplarının hiçbirine"Saygıdeğer dostum"diye başlamam. Böyle namussuzlardan dostum yok benim.

– Nasıl başlayalım beyefendi?

– "Değerli meslektaşım"diye başlayın.

11– Uzunca liste

Adamın birini kuduz köpek ısırmış. Ama adam çok ihmalci biri olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da gerçeği anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler yazmaya başlamış. Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamamış sormuş:

– Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?

– Vasiyetname falan hazırlamıyorum doktor bey… Ben ısıracağım kişilerin listesini yapıyorum…

12– Azrail

İki kafadar uçaklar hakkında konuşuyorlardı. Biri şöyle ahkam kesti:

– Bugün en emin vasıta uçaktır. Korkacak hiç bir şey yok. Eğer zamanın gelmişse ve Azrail seni ararsa, yerde de olsan, gökte de olsan bulur…

Öteki cevap verdi:

– İyi ama, ya Azrail canını almak için bir pilot arıyorsa, ben ne halt edeyim…

13– Beterin beteri

İlk halkı, valinin elinden kurtulmak için padişaha haber yollamışlar:

– Aman padişahım, bizi bu adamın elinden kurtar, hepimizi soyup soğana çevirdi, rüşvetinden el aman, gözü doymuyor…

Haber İstanbul'a gidinceye kadar vali tarafından duyulmuş ve şehrin ileri gelenleri vali konağına davet edilmiş…

Herkes telaş içinde"yine ne isteyecek?"diye konağa gelmiş, ama korktukları başlarına gelmemiş, vali herkese ikram üzerine ikram, iltifat üzerine iltifat etmiş, sonra sofraya oturmuşlar, yemişler içmişler, kahveler gelince vali uşaklarına emretmiş:

– Şu sandığı getirin…

Sandık gelmiş, kapağı açılmış, içi altın, gümüş, pırlanta gibi değerli şeylerle dolu.

Vali sandığı işaret ederek:

– Bakın ağalar, beyler! Şu sandığın dolmasına bir karış kaldı. Sandık doldu mu benim işim tamam! Ama ben gidersem yerime gelecek olan vali boş sandıkla gelecek, haberiniz olsun, benden söylemesi!