Выбрать главу

teker domates fidesi eker gibi civcivleri tarlaya ekmiş, bir güzel de sulamış…

Tabii civcivler ertesi sabaha kalmamış hepsi ölmüş…

Karadenizli"Yanluş yaptum"demiş:

– Ha bu civcivleri tepesi üstü dikmek lazum!

Gitmiş 500 civciv daha almış, hepsini tepesi üstü toprağa daldırmış, netice de, kayıp yine büyük! Kahvede dertlenip, zararım büyük derken biri akıl vermiş:

– Bizim İlyas'ın oğlu, Ziraat Fakültesi'nde profesör oldu, ona mektup yaz sor!

Temel de almış kalemi kâğıdı eline, durumu anlatmış:"Uy yeğenim, nedir başıma gelen bu hal?"demiş…

On, onbeş gün sonra, ziraat profesöründen"cevap gelmiş:

"Amucacuğum,

Mektubuna çok. sevindim, cima başuna gelenlere bir mânâ veremedum, pek anlayamadum! Sen en iyisi civcivleri diktiğin tarlanın toprağundan bana bir çuval gönder de purada tahlil ettireyum! Pakalum senin toprak, nasıl toprak?"

340– Piyanist

Temel Avrupa ülkelerinden birinde piyanist oluyor, ama tam bir batılı gibi… Laz olduğunu anlamaya imkan yok. Bir konserinden sonra lazın biri kulise tebriğe gidiyor:

– Uyy, hemşerum, ne cuzel çaldun daa.

Piyanist Temel merak ediyor:

– Konuşmamı düzelttim, burnumu ameliyat– ettirdim, sen beni nasıl tanıdın?

– Uyy, ancak pizden piri tabureye oturduktan sonra piyanoyu çendine çeker daa.

341– Tren kazası

Temel bir trende makinist… Yine bir gün normal seferini yaparken rayların üzerinde bir çocuğun oturduğunu görür. Birkaç defa korna ile ikaz eder. Ama çocuk yerinden bile kıpırdamaz. Temel düşünür"çocuğa çarpsam l kişi ölecek, treni raydan çıkarsam 400 kişi ölecek."Ve çocuğa çarpmaya karar verir.

Ertesi gün gazetelerdeki haber:

"Tren kazası 401 tane ölü."

Temel kazadan canlı kurtulur ve Temel'e sorarlar:

– Kaza nasıl oldu? Temeclass="underline"

– İşte böyle böyle oldu ve ben de çocuğa çarpmaya karar verdim. Ama çocuk raydan çıktı.

342– Help help!

Bir turist grubu İstanbul'da tekne ile gezinirken içlerinden biri dengeyi kaybedip Boğaz'ın sularına gömülmüş.

– Help, help, diye bağmyormuş.

Civarda takasıyla dolaşan Temel hızla kürek çekerek turiste yaklaşmış. Kızarak:

– Inciluzca öğreneceğune yüzme öğrenseydun, demiş.

343– Sıkışma

Temel kamyonunu çok yüklemiş, tünelde sıkışmış. Cemal bir çare önermiş:

– Bunun tek yolu var, lastiklerim indir, geri çık.

Temel sinirlenmiş:

– Ha bu maçinenin üstü sıkıştı, altı deyül, demiş.

344– Paraşüt

Temel ve Cemal paraşütle atlıyorlar. Atlayışın sonuna doğru paraşütleri açmaya karar veriyorlar. Altı yüz metrede ibreye bakıyor Temeclass="underline"

– Bey yüz metre, dört yüz metre, uç yüz metre, içi yüz metre, yüz metre, toksan, seksen, yetmiş, atmış, uyy açmayalum artık, çeldik daa.

107

345– Denizaltı

Temel askerliğini bahriyede denizaltı eri olarak yaptığını anlatmaktadır. Kahvedeki arkadaşları:

– Bu tenüzaltı tetuğun da nedür? diye sorarlar.

– Ha bizim takaların denizin altında gidenidur. Kapaklarını kapatayi, batayi tüşman cörünce kapaklarini açayi, mermilerini atayi.

– Haçan o teduğun olur mi? Kapaklarını açar da o takaya su cirmez mi?

– Haçan sen tenüze cirmedun mi?

– Cirdum.

– Hiç sıçmadın mı?

– Sıçtım.

– İçine su kaçayi mi da. İşte pu prensiple çalışayi.

346– Yanlış istikamet

Temel trene binmiş, bilet kontrol görevlisi gelmiş bakmış ki Temel'in bileti İstanbul için… Temel'e trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden, emin:

– Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi, demiş.

347– İtalya

Cemal İtalya'ya gitmiş. Dönüşte hatıralarını anlatıyor. Temel sormuş:

– Sen yakından cördin, hakkaten çizmeye penziy mi orasi?

348– Bahriyeli

Temel askere alınacak, askerlik şubesinde askerde ne olmak istediğini sormuşlar.

– Bahriyeli olmak isteyrum, demiş.

– Yüzme biliyor musun? diye sorulunca biraz sinirlenmiş:

– Uy, sizin ceminiz yok midur, daa?

349– Korna

Temel'in otomobili trafiğin yoğun olduğu bir yerde stop etmiş. Çalıştırmak için uğraşıyor. Arkadaki arabanın şoförü ise ha bire kornaya basıyor. Temel arabadan sakin bir şekilde iniyor ve:

– Pi de siz teneyun çaliştırmayi, pen sizin kornaya basmaya tevam etepilurim, diyor.

350– Oraya gitmeyeceğim

Temel öleceği yeri bilecek olana her şeyini vereceğini söylüyormuş.

– Öleceğin yeri öğrenip ne yapacaksın, demişler.

– Oraya citmeyeceğum, demiş.

351– Ehliyet

Trafik polisi kırmızı ışıkta geçtiği için durdurup ehliyetini isteyince Temel itiraz etmiş:

– Verdiniz mi de isteyisunuz daa?

352– İyilik

Ramazan'ın yirmi dokuz günü oruç tutan Temel, otuzuncu gün dağa çıkmış güneş tepesinde. İlerde bir pınar şırıl şırıl akıyor, buz gibi orucu ha bozdu ha bozacak. Sabretmiş:

– Allahım, güneşi göndereysun, pınarı karşıma çıkaraysun ama pen yine de pozmayacağum orucu, laçin pu iyiliğimi unutmayasun.

353– Gecikme

Öğretmeni, geç kalan öğrenci Temel'e çıkışmış:

– Sabah tam sekizde sınıfta olmalıydın.

– Uyy, pen yokken önemli pi şey mi oldi, hocam?

354– İngilizce

Temel İngiltere'ye gidecekmiş. Lisan öğrenmesi gerek. Dil kurslarına yazılmış. İlk derste"come"yani"gel"demeyi öğretiyorlarmış. Temel bu işe akıl erdirememiş. Öğretmene sormuş:

– Bu nasıl ıştur,"come"yazaysun, 'kam' diye okulsun, peçi,"cel"demek olduğunu nereden anlaysun?

355– Uyurken

Aynanın karşısında gözleri kapalı duran Temel'e ne yaptığını sormuşlar.

– Uyurçen nasıl Göründüğümü merak ettum.

356– Kafa ütüleme

Temel karısı Fadime'nin yabancı dil kursuna gitmesine izin vermiyor. Nedeni sorulunca şu cevabı veriyor:

– Pi tüle yeterince kafa ütülüyor zaten.

DELİ FIKRALARI

357– Ucunu arıyor

Elinde, iri bir sicim destesi olan bir deli, geziniyordu. Sicim sağa, sola saçıldıkça da, çığlığı basıyordu! O sırada başka bir deli yaklaştı ve sordu:

– Ne arıyorsun be?

– Ucunu arıyorum.

Öteki deli kahkahalarla gülmeye başladı:

– Onun ucunu hiçbir zaman bulamayacaksın. Çünkü ben az önce kestim!…

358– Sadece artistlere

Ruh doktoru, gedikli hastasını iyice muayene ettikten sonra:

– Sizi daha iyi görüyorum, dedi.

– Evet, teşekkür ederim, dedi hasta.

– Nasıl, yine radyoda anons yapan spikerlerle konuşuyor musunuz?

– Hayır doktorcuğum, radyoyu sattım kurtuldum. Onun yerine bir televizyon satın aldım. Sadece oradaki artistlere dilimi çıkarıyorum.

359– Yazar

Deliye"yaz"demişler. Almış eline kalemi başlamış yazmaya, daha doğrusu karalamaya.

– Oku yazdığını demişler.

– Okuyamam, demiş:

– Neden? diye sorunca:

– Benim yazmam var, okumam yoktur, demiş.

360– Pahalı tedavi

Kadının biri, ruh doktoruna:

– Doktor bey, kocam kendini at zannediyor ve bütün gün kişniyor, dedi.

– Oooo, güç bir durum olsa gerek. Yalnız tedavisi size bir hayli pahalıya patlar.

– Hiç önemi yok doktor bey. Kocam nasıl olsa bütün yarışları kazanıyor…