Выбрать главу

361– Masraf

İki deli hastane parkında dolaşırken gökte olağanüstü güzellikte bir gökkuşağı görüyorlar. Biri kızıyor:

– Hükümet böyle şeylere para buluyor da, bizi iyi etmeye bulamıyor.

362– Marifet

Biı gün tımarhaneden kaçan bir deli, tam müezzin ezanı okurken minareye çıktı ve müezzinin ezanını yarıda bıraktırarak adamcağızı:

– Hadi buradan aşağı atlayalım! diye zorlamaya başladı. Müezzin bir çare düşündü:

– Dostum dedi, buradan aşağıya atlamak da iş mi? Beş yaşında bir çocuk bile yapar bunu. Asıl iş, aşağıdan yukarı atlamak. Gel seninle inelim de oradan buraya atlaylalım, dedi.

Deli:

– Sahi, doğru söylüyorsun! diye razı oldu.

363– Tamir

Tımarhanenin baştabibi bir gazeteciye hastahaneyi gezdiriyordu. Bir koğuşa girdiler. Doktor izahat verdi:

– Burası, otomobille aklını bozmuş olanların koğuşudur. Gazeteci:

– İyi ama koğuşta kimse yok…

– Göremezsin, dedi doktor."Zira bütün deliler ranzaların altında arabalarını tamir ediyorlar…"

364– Direğin sonu

Deliler, akıl hastanesinin yüksek bayrak direğine, birer birer tırmanıyorlar. Her çıkan deli, tepedeki bir noktaya bakıp kahkahalarla gülüyor ve aşağı iniyor.

Bu durumu gören asistan doktor da sonunda merak etmiş, tırmanmış ve direğin tepesine yapıştırılmış bir kâğıt üzerine yazılı şu iki kelimeyi okumuş:

"Direğin sonu."

365– Yüzme bilmiyorum da…

Doktor, beş akıl hastasını, boş havuzun önüne götürdü ve emretti:

– Haydi girin suya ve yüzmeye başlayın.

Bir tanesi hariç hepsi doktorun emrine uydular, boş havuzun içine doldular, kulaç atmaya başladılar…

Doktor havuza girmeyen delinin yanına yaklaştı. Gülümseyerek:

– Galiba sen iyileştin, söyle bakalım niye yüzmedin? Deli boynunu bükerek:

– Belki kızacaksınız ama doktor bey, ben yüzme bilmiyorum da ondan…

366– Nasıl seversiniz?

Başhekim akıl hastanesini gezerken bir köşede, hareketleri son derece normal bir hasta görmüş. Yanına yaklaşmış ve sormuş:

– Siz neden buradasınız? diye sormuş:

– Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için! Başhekim şaşırmış:

– Bunda ne var ki, ben de pamuklu çorapları tercih ederim. Hasta sevinmiş:

– Yaa! Peki siz limonlu mu yoksa sirkeli mi yersiniz?

367– Söndürüverirsen…

Elindeki cep fenerini karanlıkta havaya doğru tutarak, kendisi gibi akıl hastası olan arkadaşına döndü:

– Hişşt, bak, aynen direk gibi göğe doğru yükseliyor; ucuna tırmanır mısın bunun?

– Sen beni deli mi sandın be!… Ben onun ucuna vardığım zaman sen cep fenerini söndürüverirsen ben nasıl düşerim yere biliyor musun? Ya kafam kırılır, ya da bacağım…

368– Nasıl da utangaç

Bir deli hastanenin bahçesinde dolaşırken bir ağacın dibinde bir şişe şarap bulur ve:

– Oh ne güzel… Bir şişe süt buldum, diye bağırır.

Sonra şişe ile birlikte bir köşeye çekilir. Şişenin mantarını çıkarır. İçindeki sıvının kırmızı olduğunu görünce kendi kendine:

– Aman Allahım!.. Beni görünce mahcubiyetinden nasıl da kızardı… diye söylenir.

369– Kralın gücü

Dünyanın her iki ucuna, doğusuna ve batısına egemen olan Büyük İskender bir deliye rastlayıp sormuştu:

– Dile benden ne dilersen?

Akıl hastası:

– Sinekler beni çok rahatsız ediyorlar, söyle de rahatsız etmesinler! dedi.

Büyük Kral gülümsedi ve:

– Öyle bir şey dile ki yapmak elimden gelsin, cevabım verdi.

Deli ona baktı ve:

– Sineklere bile sözünü dinletemeyen adamdan ne isteyebilirim? dedi.

370– Şekerini karıştırmalıydın

Akıl hastanesinin bahçesinde geziyorlardı. Biri durakladı, havuza eğilip ağzına biraz su aldı, doğrulup püskürttü. Yanındaki arkadaşı sordu:

– Hayrola ne oldu?

– Sabah iki şeker atmıştım, su hâlâ tatlanmamış.

– Elbet tatsız olacak. Karıştırdın mı ki?!

371– Mektup

Delinin biri tımarhanede mektup yazıyordu. Arkadaşları sordular:

– Kime yazıyorsun?

– Kendime, diye cevap verdi.

– Peki, oku bakalım.

– Okuyamam.

– Neden?

– Daha göndermedim ki!

372– Kurusun diye

Sık sık intihara teşebbüs eden bir deli bir gün yine kendim havuza atıp intihar etmek ister. Diğer bir arkadaşı derhal peşinden havuza atlayarak arkadaşını kurtarır. Fakat ertesi sabah aynı deliyi ağaçta asılı bulurlar. Doktor onu kurtaran deliye:

– Bak gördün mü? Sen onu kurtardın ama o yine kendini astı. Kurtarışın bir işe yaramadı, dedi.

Deli de doktora:

– Yok canım. O kendini asmadı ki. Kurusun diye onu ağaca ben astım, diye cevap verdi.

373– Önce kaçanlar

Sabah kahvaltısında delilere ufak bir muziplik düşünüldü. Zeytin tabağının içine biraz zeytin biraz da, zeytine benzediği için hamam böceği konup kapağı kapatıldı. Kahvaltı sırasında kapak açılınca bir taraftan böcekler kaçarlarken diğer taraftan deli zeytinleri yiyordu. Bunu gören yanındaki:

– Ulan enayi, dedi. Onlar nasıl olsa duruyor. Sen evvelâ kaçan zeytinleri yesene…

374– Centilmenlik

Akıl hastanesinin başhekimi, delilerden birine:

– Şu dolabı ikinci kata çıkarabilir misin? dedi. Yardım etmesi için de, yanına bir arkadaşını al…

Yarım saat sonra deli, kan ter içinde ve yüzü kıpkırmızı bir halde dolabı ikinci kata çıkardı. Başhekim sordu:

– Arkadaşın nerede?

– Dolabın içinde efendim, rafları taşıyor…

375– Yalan atıyorsun

İki deli tımarhane bahçesinde konuşuyordu. Birisi:

– Dün gece seni rüyamda gördüm, dedi. Öteki:

– Atıyorsun ulan! Ben seni görmedim.

376– Karıncalanmanın tedavisi

Her gece yatmadan önce ayaklarını haşerat ilacı ile yıkayan deliye başhekim sordu:

– Neden her gece böyle yapıyorsun? Deli kurnaz bir eda ile cevap verdi:

– Ayaklarımda karıncalanma var da doktor bey, haşerat ilacı ile karıncaları öldürüyorum.

377– Zır deli

Polis, bir İskoçyalı ile bir Yahudiyi"zırdeli"diye yakalayıp akıl hastanesine getirdi. Doktor, polise sordu:

– Niçin getirdiniz bunları? Polis:

– Efendim şu İskoçyalı köşede durmuş cebindeki tüm paraları sokağa saçıyordu.

– Peki yahudi?

– O da paraları toplayıp toplayıp İskoçyalı'ya geri veriyordu.

378– Midemize dokunursa…

Ruh doktoruna giden kadın:

– Kendim için gelmedim doktor bey, oğlum kaç gündür çamurlar içinde oynuyor, çamurdan küçücük pastalar yapıp fırında pişiriyor…

– Merak etmeyin hanımefendi. Dünyanın bütün çocukları bu çeşit oyunlar oynamaya bayılırlar.

Kadın doktorun eline sarıldı:

– Oh, çok şükür. Beni büyük bir üzüntüden kurtardınız doktor. Biz de oğlumun karısı ile başbaşa verip"ya midemize dokunursa"diye boşuna üzülüyormuşuz.

379– Pilot

Uçak doluydu. Açık, berrak bir havaya rağmen gayet rahatsız bir seyahat yapıyordu yolcular. Taklalar atılıyor, aniden pikeler, yükselişler… Nihayet dayanamadı bir yolcu ve pilot kabininden içeri girdi. Bir baktı pilot kahkahalarla gülmekte. Sinirlendi:

– İçerdeki kişiler heyecandan çırpınırken siz burada gülüyorsunuz. Ayıp doğrusu!