Выбрать главу

– Lahananın diğer yarısını da bu beyefendi istiyor!…

29– Satılan şey

İstanbul'a yeni gelen köylü, kuyumcu dükkânının vitrinini merakla inceliyordu. Kuyumcunun çırağı, onunla alay etmek için:

– Hemşerim, dedi, ne bakıyorsun öyle?

– Hiç… Bu dükkânda ne satılır diye merak ettim de… Çocuk güldü:

– Eşek kafası satılır.

–Allah versin… Alışverişiniz yolunda olmalı…

– Nereden bildin?

– Baksana, koca dükkânda seninkinden başka kalmamış!

30– Sonuç

Adamın biri arkadaşına dert yanıyordu:

– Sorma başıma gelenleri, dedi. Biliyorsun geçen yıl trende bir kızla tanışmıştım. Bana pek yüz vermemişti. Ben de her gün kendisine bir kart yolluyordum. Sonunda ne oldu biliyor musun?

– Ne oldu?

– Kız evlenmeye karar vermiş.

– Öyleyse tebrikler.

– Yok canım benimle değil. Her gün kapısını çalıp, benim gönderdiğim kartları götüren postacı ile…

31– Dert olan rüya

Adamın biri psikologa dert yanıyormuş:

– Aa beyefendi, her gece rüyamda neler çektiğimi, ne ecel terleri döktüğüm bir bilseniz…

Psikolog sormuş:

– Hayırdır inşallah! Ne gibi şeyler görüyorsunuz rüyanızda?

Ağlamaklı bir sesle cevap vermiş:

– Neler neler… Bir eğlencedir, bir şamatadır gırla gidiyor. İçkiler, enfes yiyecekler, çalgı, çenşi… Her şey… Vur patlasın çal oynasın…

Psikolog gülmüş:

– İyi ama beyefendi, daha ne istiyorsunuz işte. Keşke ben de her gece böyle eğlenceli rüyalar görsem daha ne isterim ki…

Adam derin bir of çektikten sonra:

– Kazın ayağı hiç de sandığınız gibi değil… Her şey iyi güzel de sonunda bütün hesabı hep ben ödüyorum…

32– Eşeği böyle boyarız

Kayseri'ye yeni gelen yabancı, ayakkabısını boyatırken boyacıya takılmış:

– Siz Kayserililer eşeği boyayıp babanıza satarmışsınız. Nasıl yapılır bu iş?

Boyacı, fırça sallamayı sürdürerek:

– İşte, demiş, eşeği böyle boyarız biz!

33– Bir mezara iki kişi

Babası ile kabristandaki yakınlarını ziyarete giden delikanlı bir yandan yürüyor bir yandan da mezar taşlarını okuyordu.

Bir ara üzerinde"Burada haysiyetli ve dürüst bir insan, büyük bir politikacı yatıyor"yazan taşa gözü takılan ve yazıya pek bir anlam veremeyen delikanlı safça babasına sordu:

– Baba, bir mezara iki kişi birden gömmelerinin sebebi nedir?

34– Futbol merakı

Futbol hastası iki arkadaş aralarında konuşurlarken öteki dünyadan söz açılır. Birisi merakla sorar:

– Neyi merak ediyorum, biliyor musun, acaba öteki dünyada da futbol oynanıyor mu?

– Bilmiyorum ama hangimiz önce gidersek, bir yolunu bulup diğerine haber gönderelim.

Bu sözleşmeden bir iki ay sonra biri ölür. Diğeri bütün üzüntüsüne rağmen heyecanla haber beklemekten kendini alamaz.

Bir gece yatağında yatarken kendisine seslenildiğini duyarak şaşınr. Daha sonra arkadaşının sesi olduğunu anlayınca:

– Yahu en sonunda bir haber gönderebildin…

– Evet, sana bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce iyisi: Burada çekişmeli bir futbol ligi var. Her pazar cennet‑cehennem maçı yapıyoruz.

– Çok sevindim, peki kötü haber ne?

– Önümüzdeki pazar günkü maç için cennet takımı kadrosuna alındın…

35– "Oh"deyince…

Köylü, hayvan panayırından eşek alıyormuş. Satıcı, eşeğinin"erdemlerini"sayıp döktükten sonra:

– Ufak bir kusuru vardır, demiş. Deh'den, çüş'den anlamaz. Deh yerine"oh", çüş yerine"çöm"diyeceksin.

Köylü:

– Ben de öyle derim, deyip eşeği almış.

Köyüne dönerken, satın aldığı eşeğe binmiş."Oh"dedikçe eşek hızlamyormuş. Hızla yol alıp bir uçuruma yaklaşmışlar. Az ötesinde uçurumu gören köylü eşeği durdurmak için ne diyeceğim bir türlü aklına getirememiş. Tam kıyıya varmışlar… Eşek bir adım daha atsa, aşağı yuvarlanıp parça parça olacaklar…

Tam o anda kelimeyi hatırlayıp:

– Çöm! demiş. Eşek durmuş.

Köylünün sevincine diyecek yok. Rahat bir nefes alıp:

– Oh! deyivermiş!

36– Pirenin ölüsü

Müşteri otelciyi çağırdı, duvarı göstererek:

– Hani odalarımız temizdir, demiştin. Hani pire falan yoktu. Bak şuraya…

Otelci eğilip dikkatle baktı:

– Evet haklısınız. Ama o pire ölü.

Bu cevap karşısında müşteri boynunu büktü, otelci de işinin başına gitti.

Ertesi sabah otelci sordu:

– Nasıl rahat uyudunuz mu?

– Valla uyuyabil şeydim belki rahat ederdim ama… Sizin şu ölü pire yok mu birader…

– Ne olmuş ölü pireye?

– Siz haklıymışsınız. Gerçekten ölüymüş o pire… Ama cenaze töreni o kadar kalabalık oldu ki. Eşi, dostu, akrabası, bütün pireler hazırdı törende…

37– Maşallah ne çabuk büyümüş

Adamın biri Mahmutpaşa'dan aldığı tişörtü çocuğuna giydirdi. Eminönü'ne doğru yürüdüler. Biraz sonra yağmur başladı. Yağmurdan ıslanan tişört hemen çekti, neredeyse bir avuç bir şey oldu. Adam çocuğu elinden tutup yeniden Mah‑mutpaşa'ya getirdi. Satıcının yanına yaklaştı, tişörtü işaret etti:

– Tanıdın mı? Satıcı pişkin:

– Maşallah maşallah! dedi. Ne de çabuk büyümüş, delikanlı olmuş maşallah!

38– Beş kuruşu yok

Damat adayı, kayınpeder, kayınvalide ve müstakbel eşi ile birlikte otururken, evin küçük oğlu çıkageldi. Eniştesi olacak gence:

– Amca, diye seslendi. Bir on liranız var mı?

Genç damat adayı, derhal cebinden bir on liralık çıkarıp, küçük çocuğa verdi. Çocuk teşekkür ettikten sonra, babasına dönüp:

– Babacığım bak, dedi. Bir de bu amca için beş kuruşu yok, ben o adama kız vermem, diyordunuz…

39– Rüşvet

Devlet dairesindeki işi bir türlü görülemiyordu. Sonunda arkadaşları, görevli memura rüşvet vermesini önerdiler. O da bir miktar parayı bir kitabın içine koyarak memura gitti ve:

– Boş zamanlarınızda okursunuz, diye uzattı.

Ertesi gün uğradığında işinin yine hallolmadığını görünce, biraz şaşkın, biraz sinirli sordu:

– Neden olmadı işim?

– Dün verdiğiniz kitaba öyle daldım ki, bir türlü hazırlayamadım!

– Peki şimdi ne bekliyorsunuz?

– Kitabın ikinci cildini!

40– Fırsat

Otomobille yolculuğa çıkan karı‑koca, bir dalgınlık sonucu uçuruma yavarlanmış. Tesadüfen oradan geçen bir doktor baygın halde yatan kadını tokatlayarak ayıltmaya çalışınca kocası dayanamamış:

– Aman doktor, bu işi bana bırak, tam 20 yıldır bu fırsatın hayaliyle yaşıyorum, demiş.

41– Münasebetsizlik

Padişah, adını sıkça duyduğu Münasebetsiz Mehmet Efendiyi çağırttı:

– Senin münasebetsizliğinden çok söz ediliyor. Göster bakalım münasebetsizliğini!

Mehmet Efendi:

– Ferman padişahımmdır, dedi. Bir münasip zamanda gösteririm efendimiz.

Etek öptü, huzurdan ayrıldı.

Birkaç ay sonra… Padişah yeni bir seferin hazırlıklarını yapıyordu. Telâşından sağını solunu görmüyor, yemek yemeyi bile unutuyordu. Sarayın merdivenlerinden çıkarken arkadan birisi yaklaştı, buduna bir çimdik attı.

Padişah öfkeyle geri dönünce, Mehmet Efendi:

– Afedersiniz padişahım, dedi. Sizi sultan hanım sandım!