– İyi ama, baba; masada bir şişe var…
479– Hiç tesir etmiyor
Georee ve Roberto adında saf iki Amerikalı havatlarmda ilk defa Hong Kong’a gidiyorlardı. Şehrin bütün görülecek yerlerini gezdikten sonra, yolları bir ara esrar tekkesine düştü. İkisi de birer çubuk tüttürdüler ve biraz sonra George atıldı:
– Yahu, e'srar bana hiç tesir etmiyor.
On dakika geçti aradan. Aynı George birden ayağa fırlayıp haykırdı:
– Kararımı verdim. General Motors'un bütün hisselerini satın alıyorum.
Roberto başını salladı:
– Maalesef alamazsın. Çünkü satmıyorum.
AVCI FIKRALARI
480– Palavranın bu kadarı…
Avcı anlatıyormuş:
– Çalılıkların arasında ilerlerken bir baktım 50 metre ötemde bir aslan…
– Ee ne yaptın?
– Yaklaşmasını bekledim… 20 metreye geldi, 10 metreye geldi…
–Eee…
– 5 metre, 2 metre, l metre…
– Bas artık tetiğe…
– Bastım tetiğe… Ama namluya kurşun koymayı unutmamış mıyım?
– Eee ne oldu sonra?
– Hiiiç aslan beni yedi!…
481– İstatistikçiler avda…
Üç istatistikçi ava çıkmış. Birden karşılarına bir fil çıkmış. İstatistikçilerden biri hemen tüfeğim doğrultup ateşlemiş; fakat mermi filin 10 metre solundan geçmiş. Hemen ikinci istatistikçi tüfeğini ateşlemiş; fakat o da filin 10 metre sağından ıskalamış. Bunu gören üçüncü istatistikçi sevinç çığlıkları atmaya başlamış:
– Vurduk! Vurduk!…
482– Sürekli atıyorum
Birkaç avcı toplanmış, başarı dolu anılarından söz ediyorlardı. Bu arada içlerinden biri anlatmaya başladı:
– Geçenlerde kırdaydım. Baktım, havadan müthiş kalabalık bir yaban ördeği sürüsü geçiyor. Hemen çifteye davrandım. Atıyorum, düşüyorlar, atıyorum düşüyorlar, atıyorum…
Dinleyenlerden biri kaygıyla sözünü kesti:
– İyi ama kardeşim, sen hiç durmadan atıyorsun, hiç indirip çifteyi doldurmuyor musun?
Beriki anlatışının coşkusu ile doluydu, o coşku ile cevapladı:
– Çifteyi doldurmaya vakit mi var? Kuşlar geçip gitmeden ne kadar vurursam kârdır diye ben sürekli atıyorum…
483– Gözlerine kıyamadım
Acemi avcının karşısına birden bir tilki çıkmış. Tilki ile acemi avcı bir an korku içinde birbirlerine bakışmışlar, neden sonra tilki avcının harekete geçmesini beklemeden usulca oradan sıvışmış. Durumu gören arkadaşları sormuşlar:
– Ne yaptın?… Niye ateş etmedin?
Acemi avcı üzgün bir gülümsemeyle cevaplamış:
– O kadar güzel gözleri vardı ki mübareğin kıyamadım.
484– Bir enayi bulunur
Adamın biri, deniz kıyısında balık tutan bir adamla bir müddet konuştuktan sonra sordu:
– Balık tutmak iyi ama, burada saatlerce yalnız başına insanın canı sıkılmaz mı?
Avcı cevap verir:
– İnsan burada hiç yalnız kalmaz… Nasıl olsa konuşacak bir enayi bulunur.
485– Mateme bürünmüş
İki avcı akşama kadar dağ bayır dolaşıp köye elleri boş dönerlerken biri ağaçtaki kargaya ateş edip vurur ve böbürlenmeye baslar:
– Gördün mü, bıldırcın vurdum. Arkadaşı güler:
– Hiç kapkara bıldırcın olur mu? Bu karganın ta kendisi… Ötekinin palavrası hazırdır:
– Geçen hafta bunun eşini vurmuştum. Mateminden karalara bürünmüştür.
486– Tuzlu fişekler
İki avcı dertleşiyorlardı. Birisi:
– Avı çok uzaklarda vurduğum zaman eve gelene kadar etleri kokuşuyor…
Diğeri çaresini söyledi:
– Bunun kolayı var. Ben fişeklere koyduğum saçmaları tuzluyorum. Avı vurduğumda tuzlandığı için kolay kolay kokuşmuyor…
487– Mucize
Adamın biri, elinde olta ile deniz kenarında oturan yaşlı bir adama yaklaştı sordu:
– Burada balık tutmak yasak değildir, değil mi?
– Yasak değil ama balık tutmak mucizedir.
488– Daha önce kesmişler
Avcı arkadaşlarına övünüyordu:
– Bir vuruşta aslanın kuyruğunu kopardım, dedi.
– Başını niye kesmedin, diye sordular.
– Daha önce kesmişlerdi… dedi.
489– Hakkı da yok değil
Adam heyecanla anlatıyordu:
– Bir de ne göreyim, karşımda kocaman bir arslan durmuyor mu? Geri döneyim dedim, bir arslan da arkamda belirivermez mi? Bir yanım uçurum bir yanım sarp kaya…
Dinleyenlerden biri merakla sordu:
– İyi ama nasıl oluyor da halâ yaşıyorsunuz?
Adam ihmalkâr bir ifadeyle cevap verdi:
– Hadi canım, bu da yaşamak mı?
490– Post
Avdan elinde bir tilki postuyla döndüğünü gören arkadaşları avcının etrafını sarıp sorarlar:
– Bu tilkinin derisini ne zaman yüzdün? Avcı umursamaz bir eda ile omuz silker:
– Ben onun derisini filan yüzmedim, attığım kurşun, tilkiyi kuyruğundan kayaya çaktı. Tilki can havliyle kaçtı, postu da orada kaldı.
491– Hâlâ kovalar
Avcının biri köy kahvesinde anlatıyordu:
– Benim tazı bir tavşanın peşine takıldı, iki gündür köye dönmedi…
Köyün tecrübeli ve yaşlı avcısı söze karıştı:
– İnanırım buna, dedi. Evlendiğim gün ava çıkmıştım. Köpeğim bir tavşanın peşine takıldı, aradan kırk yıl geçti hâlâ dönmedi. Arada sırada Toros Dağlarından, Erzurum'dan, Karadeniz yaylalarından haber gelir. Hâlâ kovalarmış tavşanı!…
492– Nereden tanıyorlar?
Ayının biri ormanda bir avcı grubuyla karşılaşmış. Avcılar bir ağızdan"Ayı, ayı"diye bağırıp ayıyı kovalamaya başlamışlar. Ayı da kaçmaya… Ayı koşmuş, avcılar kovalamış. Ormanı iyi bildiği için ayı gözden kaybolmayı başarmış. Soluk soluğa inine geldiğinde, kendi kendine sormuş:
– Ben bu adamların hiçbirini tanımıyorum da… Onlar beni nereden tanıyor acaba?
493– Daha küçüktünüz
Afrika'da her yaz vahşi hayvan avına çıkan bir adam, çocuklarına sık sık anlattığı bir av serüvenini tekrarlıyordu:
– Onbeş panter! Tam onbeş panter vardı karşımda! Bastım tetiğe, hepsini vurdum!
Çocuklarından biri:
– Babacığım, geçen yıl on panteı demiştimiz, dedi.
Baba kızdı:
– Geçen yıl henüz küçüktünüz. Sizi korkutmamak için öyle dedim!…
494– Meşru müdafaa
Avlanmanın yasak olduğu bir bölgede, iki bekçi adamın birini çantasında tavşanla yakalamışlardı. Avcı kendim savundu:
– Ne yapayım? Üzerime saldırdı, ben de kendimi korumak zorunda kaldım.
495– Balıkçı
Önlerinden geçen cenazeye yol vermek için duran iki kişi, tabutun üstünde zokası, misinası ile bir kamış gördüler.
– Ölen bir balıkçıydı herhalde, dedi biri."Güzel bir buluş doğrusu."
Öbürü tasdik etti:
– Evet, muhakkak bir balıkçıydı, gerçekten iyi akıl etmişler bunu…
Bu konuşmaları duyan bir üçüncü kişi:
– Yanılıyorsunuz beyler, dedi."Tabuttaki bayan Fadime'dir. Kocası cenazeden sonra balığa gidecek de…"
496– Bakkal köpek
Üç avcı arkadaş köpeklerini övüyorlardı. Birisi:
– Benim köpeğime listeyi veririm, bakkaldan malları alır getirir… dedi.
Öbür avcı ondan baskın çıktı:
– Benim ki yalnız malları almakla kalmaz, paranın üstünü de kuruşu kuruşuna getirir…
Üçüncü avcı arkadaşlarına gülen gözlerle baktı: