Выбрать главу

– Eller yukarı!… Yoksam yakarım!…

Hırsız, Salamon'u iyi tanıyordu. Hiç istifini bozmadan:

– Tabancana yüz bin veririm, var mısın? dedi. Salamon hemen yumuşadı ve silâhını adama uzattı: –Al, dedi. Hayrini yor!… Verdim gitti…

537– Böylesi daha iyi

Salamon, yumurtacının önünde durdu:

– Kaç para bu yumurtalar?

– 100'er kuruş. Fakat şu sandıkta beş tane kırık var. Onların tanesi 25 kuruş…

Salamon, uzun uzun düşündü, sonra:

– Bana yirmi tane daha kırar mısın? diye sordu.

538– Temizlik

Dupont'un büyük bir kusuru vardı: Ayakları fena halde kokardı. Onu tamamlayan ikinci bir kusuru daha vardı: Yıkanmaktan ödü kopardı.

Bir gün dostlarından Duval, o gece operaya beraber gitmelerini teklif etti. Arkadaşı bu teklifi memnuniyetle kabul edince:

– Yalnız bir şartla, dedi. Eve gidip ayaklarım güzelce yıkayacağına, temiz çorap giyeceğine yemin edeceksin.

– Bunları yapacağım, yemin ediyorum.

Gece saat dokuzda tiyatroya önce Duval geldi. Salon dolmak üzere iken Dupont da gelerek arkadaşının yanma oturdu. Aradan bir iki dakika geçmişti ki, etrafındaki seyirciler arasında bir hoşnutsuzluk başladı. Mendillerini burunlarına götüren müşteriler birer birer kendilerini dışarı atıyorlardı.

Burnuna gelen fena kokulardan, vaziyeti anlayan Duvaclass="underline"

– Ulan, dedi, kepaze olduk. Hani ayaklarını yıkayacağına, çorap değiştireceğine yemin etmiştin.

– Vallahi değiştirdim be kardeşim. İnanmazsın diye kirli çorapları cebime koymuştum, nah işte.

539– Karşılama

Yahudi bir karı, koca sofraya oturmak üzereydiler. Birden pencereye gözleri ilişince, akrabalardan bir çiftin eve doğru gelmekte olduğunu gördüler.

Bayan Rebeka:

– Eyvah, bu saatte yemek de yememişlerdir! diye feryat etti.

– Haklısın karıcığım. Çabuk sen de benim gibi yap! Elimize birer kürdan alıp onları kapıda karşılamaya çıkalım…

540– Sadaka

– Allah rızası için fakire bir sadaka, diyerek dükkan dükkan dolaşan dilenci, Salamon'un dükkanına da uğramıştı.

Salamon:

– Dilenciliğin yasak olduğunu bilmiyor musun?

– Biliyorum efendim, dilencilik yasak ama, sizin sadaka vermeniz yasak değil ki…

541– Bir sıfır ilave

Salamon, bir akrabasına düğün hediyesi olarak bir saat almıştı. Karısının paketi çözdüğünü görünce:

– Sakın etiketini çıkarma, dedi, kaça aldığımı görsünler. Karısı:

– Yok, çıkarmıyorum, diye cevap verdi, yalnız bir sıfır ilâve edeceğim. Kıymeti artar.

542– Anlaşma şartı

Yahudinin biri hristiyan olmaya karar vermiş… Kiliseye gidip niyetini bir papaza anlatmış:

– Muhterem peder! Ben bunca yıllık dinimi terkedip hristiyan olmak istiyorum. Biliyorum çok günah işledim ve şimdi pişmanım…

Papaz sevinçle:

– Çok güzel! O halde bütün günahlarının affedilmesini istiyorsun şimdi…

– Evet muhterem peder!

– Bütün kabahatlerinin de bağışlanmasını istiyorsun?

– Evet muhterem peder. Papaz biraz düşündükten sonra:

– Bütün bu istediklerin olur. Allah günah ve kabahatlerini affeder. Ama bir şey daha yapman gerek…

– Nedir o muhterem peder?

– İyi bir hristiyan olabilmen için bütün borçlarını da ödemen gerek…

Yahudi şaşkınlık içinde diklenerek:

– Hayır muhterem peder, sen işin tadım kaçırdın. Biz burada dinî anlaşma yapıyoruz, ticarî değil…

543– Parasına oynamıyoruz

Okula yeni başlayan çocuk, akşam eve dönünce ana‑babası, o gün okulda ne yaptığını sorarlar. Çocuk, okulu, oyunları, arkadaşları anlatır. Hele bir arkadaşı vardır ki, onu pek sevmiştir. Ana‑baba bu arkadaşın adını öğrenmek isterler. Çocuk:

– Adı Yasef! der.

– Ne? Bir Yahudi ha! diye küplere binen ana‑baba, arkadaşı ile bir daha konuşmamasını çocuğa sıkı sıkı tenbih ederler.

Ertesi gün okula giden çocuk:

– Bana bak, Yasef, der, artık seninle oynamayacağım!

– Hoppala! Bu da nerden çıktı?

– Annemle babam istemiyor, bir yahudi ile oynayamazsın, dediler.

– Bütün sorun bu mu? Öyleyse önemi yok, sen akşama eve gidince onlara,"parasına oynamıyoruz ki…"de.

544– Sorunun içeriği

Rusya'da sosyalizm ilkelerinin katı bir biçimde uygulandığı yıllar… Bir toplantıda parti üyesi hatip, Rusya'daki sosyal, ekonomik ve askerî seviyenin durmadan yükseldiği hakkında nutuk attıktan sonra sual sormak isteyenlere cevap vereceğini söyler. Dinleyiciler arasından ufak tefek bıı yahudı ayağa kalkar, soru sormak için müsaade ister:

Hatip sorar:

– İsminiz?

– Salamon.

– Sizi dinliyorum yoldaş.

– Bize her şeyin mükemmel olduğunu söylüyorsunuz. Peki ama niçin et yok?

– Yoldaş çok güç bir sual sordunuz, gelecek konuşmamda cevap veririm.

Birkaç gün sonraki toplantıda aynı hatip kürsüye çıkmış, konuşuyor. Konferans sonrasında sual sorulmasını istemiş. Yine ufak tefek bir yahudi ayağa kalkıp soru için müsaade istemiş:

Hatip:

– İsminiz?

– Yasef.

– Herhalde niçin et bulunmadığını soracaksınız?

– Hayır Salamon'un nerede olduğunu soracaktım…

545– Sonuna dek…

Salamon tavlada üstüste dört oyun kaybeder. Beşinci oyunda da yenilmek üzereyken karşısındaki rakibi:

– Bezirgan, der. Bu el hiç hayrın kalmadı. Çünkü bu oyun da bitmiş sayılır. Hazırla bakalım paraları…

Salamon derhal cevap verir:

– Dinle yozum, oyunu sona erdirmeden metelik bilen vermem.

– Peki ama, senin pullarının hepsi daha dışarıda! Benimse yalnız altı pulum kaldı. Bu oyunu kazanmana ihtimal var mı ki bırakmak istemiyorsun?

– Kuzum kardaşım, sen şu lafları bırak da oyununa bak!

Salamon'un rakibi sinirlenerek oynamaya ve her zar attıkça pulları ikişer ikişer toplamaya başlar. Son iki pul kalınca:

– Hâlâ oynayacak mıyız? diye sorar.

– Yelbette oynayacayiz… At şu zarlari yöreyim… Adamcağız zarları atıp son iki pulu da alarak oyunu bitirdikten sonra:

– Hiç ümit kalmayan bir oyunu sonuna kadar oynayarak hem beni, hem de kendini niçin zora soktun? diye sorunca:

– Oyunun sonu yelmeden, bakarsin bir deprem olur. Tavlayi devirir. Oyun da yüme yider, der.

546– Uzay hesabı

Uzaya gönderilecek kişinin seçimi yapılacaktı. Uzay Araştırmaları Merkezi'ne başvuranlardan en fazla bir Alman, bir Fransız ve bir Yahudi üzerinde duruldu. Adaylar tıbbi muayeneden geçirildikten sonra, başkanın karşısına çıkarıldılar ve açıktan açığa pazarlığa başladılar.

Alman:

– Ben, dedi, bu iş için 20.000 dolar isterim. Gidip dönmemek de var. Onun için 10.000 doları yolculuktan önce çocuklarımla birlikte dünya turuna çıkıp yiyeceğim. 10.000'ini de karıma bırakacağım, benden sonra hayatta bir dayanağı olsun.

Fransız:

– Ben 30.000 dolar isterim. 10.000 dolar kendime lâzım. 10.000'ini karıma bırakacağım. Geri kalan 10.000'ini de metresime vereceğim!

Yahudi bir kenarda küçük bir kâğıdın üzerinde harıl harıl bir takım hesaplar yapıyordu. Neden sonra:

– Ben 40.000 dolar isterim. 10.000 doları önce siz sayın başkana rüşvet olarak bırakacağım. 20.000 dolarını fezaya gitmesi için Alman'a vereceğim. Eh, Allah bin bereket versin, kısa günün kârı 10.000 dolar da bana yeter!