622– Yarım saat beklerim
Çiftlik sahibi kuyudan su çekerken içine düştü. Suyun içinde can havliyle çırpınmaya başladı. Bir yandan da"imdat"diye bağırıyordu. Karısı duydu ve yetişti. Kuyuya eğilip kocasını görünce:
– Aman biraz dayan, tarlada çalışan gündelikçi işçileri çağırayım da çıkaralım seni, dedi.
– Bir dakika, dedi adam. Şimdi saat kaç?
– 11.30 kocacığım.
Adam nefes nefese karısını uyardı:
– Hemen çağırma işçileri. Öğle paydosuna fazla bir şey kalmamış. Ben saat 12'ye kadar yüzerim kuyuda. O zaman çağırırsın.
623– Manav
Semt manavı, cimri müşterisine bir türlü meyva sa‑tamıyordu. Adam geliyor, iki limon, bir demet havuç alıp gidiyordu. Mevsimine göre muz, üzüm, kavun, karpuz, portakal aldığı görülmemişti.
Birgün manav, sağlığına düşkün olduğunu bildiği müşterisine bir salkım üzüm göstererek:
– Günde bir kilo yeseniz vücudunuz temizlenir, dedi.
– Teşekkür ederim, dedi adam,"ben yıkanarak temizlenirim!…"
624– Serenat
Müzikli eğlenceli bir lokantada yeni zenginlerden birinin masasına yaklaşan kemancı sordu:
– Bir serenat ister miydiniz?
– Teşekkür ederim, ben biftek yiyeceğim.
625– Sosis kalsın
Bir cimri, bir sosis satın alır ve kendisine bir tüp hardal verilir.
– Benim hardala ihtiyacım yok.
– Fakat hardal parasızdır.
– Ha öyle mi? Sosis kalsın, bana yalnız hardal verin!
626– Bedava ısı
Cimri, karısına soruyor:
– Odada ısı kaç derece?
– 15 derece.
– Dışardaki sıcaklık kaç derece?
– 20 derece…
– Öyleyse pencereleri aç ki dışarıdaki 5 derecelik ısı içeriye girsin.
627– Böylesi daha kârlı
Pinti Hamid, kendisim tedavi etmesi için bir tabip çağırtır. Tabip gelir. Hastanın hasisliğini bildiğinden 40 kuruş peşin verildiği takdirde muayene edeceğini söyler.
Beklenmedik bir teklifle karşılaşan Pinti Hamid, tabibe:
– Yarın gel, cevabını vereyim, der.
Tabip gider. Pinti Hamid bu defa mahalle imamını getirtir, ona:
– Ben ölürsem cenazemi kaça kaldırırsın? diye sorar. İmam:
– 20 kuruşa kaldırırım, cevabını verince:
– Böyle ölmek tabibe baktırmaktan daha kârlıdır, düşüncesine varıp muayene olmaktan vazgeçer.
(Mecmûa‑i Letâif ten)
628– Vereyim mi?
Aynı apartmanda oturan iki komşu konuşuyorlar:
– Sokağın köşesindeki berber, benden bir milyon lira borç istiyor vereyim mi?
– Evet ver. Çünkü sen vermezsen benden isteyecektir.
629– Az para
Sarhoş bir dilenci bir gün hayli zengin bir cimrinin önünü keserek sadaka istedi. Cimri:
– Az para vermek benim şanıma yakışmaz, dedi. Bu sözden umutlanan dilenci:
– Daha iyi ya efendim, o halde çok veriniz, deyince, cimri:
– O da sana yakışmaz, karşılığını verdi.
630– İskoç'un resti
Bir İngiliz gazetesi İskoçyalıların cimriliklerine dair bir sürü fıkralar yayınlamaya başlamıştı.
Günün birinde yazı işleri müdürüne İskoçya hakkında biri şu mektubu gönderdi:
– İskoçlarla alay etmekten vazgeçmezseniz, gazetenizi komşudan alıp okumaktan vazgeçeceğim.
631– Yelpazelenme
Bir İskoçyalı büyük bir fedakârlık yapmış, annesinden kalan eski bir yelpazeyi nişanlısına hediye etmişti.
Ertesi gün de nişanlısını ziyarete gitti. Fakat içeri girince bir de ne görsün? Genç kız yelpazeyi açmış, yelpazelenmiyor mu?
– Sevgilim!… diye feryadı bastı İskoçyalı, çıldırdın mı sen? Ne yapıyorsun? Yelpaze ile yelpazelenirsen eskiteceğini hiç düşünmedin mi, o kıymetli şeyi?
– Peki, nasıl kullanacağım bunu? Bari kullanma şeklini de öğret.
– Bizim gibi… Yelpazeyi açıp yüzünün önünde tutacaksın. Sonra yüzünü yavaş yavaş sağdan sola, soldan sağa sallamaya başlayacaksın.
632– Birinci mevki
Bir İskoçyalı, üçüncü mevki biletle, birinci mevki vagona oturmuştu. Kondüktör, İskoçya'lıya hatasını hatırlattı. İskoçyalı:
– Trene telâşla bindim, diye özür diledi. Kaçıncı mevki olduğuna dikkat edemedim. Bu kez idare edin, dedi.
Kondüktör kabul etmedi. İskoçyalı ise, bir türlü birinci mevki vagonu terketmiyor, münakaşa uzadıkça uzuyordu. Bu inatçı yolcuya bir ders vermek isteyen kondüktör, adamın filede duran bavulunu alarak pencereden dışarıya attı. Aynı anda İskoçyalı feryat edip dövünmeye başladı:
– Katil adam! Ne yaptın? Bavulun içinde oğlum vardı!…
633– Kutlu olsun
Hollywood'un ünlü komedyenlerinden Jerry Lewis, cimriliği ve faturalarını geç ödemesiyle tanınmış bir kişidir.
Şöyle bir örnek anlatılır:
Jerry Lewis'e bir gün, terzisinden, altında şöyle bir not bulunan bir fatura gelmişti:
"Bu fatura tam bir yaşındadır."
Jerry Lewis, faturayı ikinci bir notla geri gönderdi:
"Doğum günü kutlu olsun!"
634– Uyanmasaydım mahvolmuştum
Cimri bir adam, rüyasında eşe‑dosta mükellef bir ziyafet verir. Masrafların gırla gittiği bir yerde kan ter içinde uyanır ve parmaklarını şıkırdatarak, göbek atıp oynamaya başlar. Uykudan uyanır uyanmaz onu böyle gören karısı şaşırır:
– Çıldırdın mı herif? der. Cimri:
– Ne çıldırması hanım, az daha uyusaydım kül olacaktım… der.
635– Bedava müzik
İskoçyalı bir aile komşularına yeni evlerini gezdiriyordu. Büyükçe bir odaya girdiler. Aile reisi:
– Burası da müzik dinleme odası.
– İyi ama burada müzik aleti yok ki?
– Evet öyle ama, komşunun çaldığı plaklar, kasetler en iyi bu odadan duyuluyor.
636– Aynı ücret
Cimri adamın biri işyerine gitmek için taksi tutmuştu, ineceği sırada ücret olarak ikiyüz lira isteyen taksi şoförüyle tartışmaya başlayınca şoför şöyle dedi:
– Bu ücrete itiraz ediyorsunuz ama, geçen gün karınız bindi, aynı yere geldik, aynı parayı istedim, verdi.
– Verir tabii… Çünkü onun günde üç bin lira kazanan bir kocası var. Benimse günde üç bin lira harcamaya çalışan bir karım…
637– Ufak farklar
Oğlu babasına sordu:
– Babacığım, tutumlu ile cimri arasında ne fark vardır?
– Bak anlatayım oğlum, dedi babası. Ben gelecek kış da bu paltomu giyersem, tutumlu bir adam sayılırım. Ama annene şu pardesünü gelecek kış da giymesini söyleyecek olursam, cimri olurum. Anladın mı?
638– Can çıkar huy çıkmaz
Cimriliğiyle meşhur yahudi antikacı hristiyan olmuştu. İhtiyarlığında ağır bir hastalığa yakalanarak ölüm döşeğine yattı. Artık kurtulamayacağını anlayan hristiyan karısı son dinî merasimler için bir papaz çağırdı. Papaz mutad duaları okuyarak öpmesi için Mişon'a gümüş bir haç uzattı. Mişon haçı yan gözle inceledikten sonra güçlükle şöyle dedi:
– işe yaramaz, buna 100 Franktan fazla veremem…
639– Sütanneye verdim
İskoçya'h bir bayan, on aylık güzel bir bebeğin annesiydi. Aynı zamanda bir bakkal dükkânını da işlettiğinden bebeğin sandalyesini kasanın yanına yerleştirir, böylece bir yandan çocuğu gözünün önünde tutarak işlerini yürütürdü.
Derken günün birinde müşteriler küçük bebeği görmez oldular. Meraklı bir kadın sonunda dayanamayıp sordu: •
– Kuzum, bebek niçin yanınızda değil?
– Onu sütanneye vermek zorunda kaldım.