674– Borcun nedeni
Cimri karı‑koca sandal sefası yapıyorlardı. Ansızın fırtına patladı. Sandal battı batacak… Bu ölüm kalım savaşı sırasında cimri kadın ne yapıp edip kocasından yüz sterlin borç aldı… Bereket sandal batmadı, sağ salim karaya çıktılar. Kadın, hemen borç aldığı parayı kocasına verdi ve:
– Borcu niye aldığımı merak ediyorsun. Eğer denize düş–seydim 100 sterlini kurtarmak için beni de kurtarırdın!
675– Göbek atar
İki kişi sohbet esnasında bir arkadaşlarının para hırsından ve cimriliğinden konuşuyorlardı. Biri:
– O mu, O meteliğe kurşun atar, dedi. Diğeri düzeltti:
– Hayır, hayır, kurşun atmaz, göbek atar.
676– Tanırım
Akrabalarının gönderdiği hediyelere bakan yeni gelin, kocasına:
– Bak şekerim, Raziye Hala bize çatal, bıçak takımı yollamış. Ama bunlar gümüş değil.
Kocası, masa üzerinde pırıl pırıl parlayan takıma bakarak sordu:
– Nereden anladın? Sen gümüşü tanır mısın?
– Hayır ama, Raziye Hala'yı tanırım.
677– Bedava garaj
Arabasıyla seyahat eden bir İskoçyalı, akşam üzeri bir otel aramaya koyuldu. Ana cadde üzerinde, kapısında garaj bedavadır yazılı bir otelin önünde durdu. Koşup gelen görevliye:
– Lütfen bana garajı gösterir misiniz? dedi.
Garajı gösterdiler. Müşteri arabasını içeri soktu. Otel görevlisi:
– Valizlerinizi odanıza çıkarayım efendim, dedi. İskoçyalı:
– Lüzum yok, dedi. Otomobilde yatacağım.
678– Hokkabaz
İskoçyalının biri akşam karısına müjdeledi:
– Şehre gelen hokkabazı gidip görmen için, sana bir bilet aldım.
– Teşekkür ederim kocacığım.
– Yalnız beni iyi dinle! Hokkabazın, bir kahve kaşığı un ve bir güvercin yumurtasını karıştırarak koskoca yirmi omlet yaptığı numaraya sıra gelince, gözlerini dört açacaksın tamam mı?
679– Ört ki ölem
Ağır hastalanan cimri, doktoru ve mahalle imamını çağırtmış. İkisi de gelince doktora sormuş:
– Ben ne kadar harcamayla iyi olurum? Doktor, ilaç parasını da hesapladıktan sonra:
– Üç yüz kuruş, demiş. Cimri, imama dönmüş:
– İmam efendi, cenazem kaça kalkar?
– İki yüze.
Cimri karısına seslenmiş:
– Ört ki ölem!
680– Postu zedeleme
Çok cimri birisini, av sırasında bir kaplan, belinden yakalayarak ağzına aldı ve kaçmaya başladı. Oğlu peşinden koşup tüfeğini ateş etmek amacıyla doğrultunca, kaplanın ağzındaki adam bağırdı:
– Ayaklarına ateş et! Sakın postu zedeleme!
GELİN – KAYNANA FIKRALARI
681– Bir ümit işte…
Adam kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıkacaktı, arkadaşı sordu:
– Yahu sen hep kaynanandan yakınıp durmaz miydin? Şimdi de Avrupa gezisine çıkarıyorsun?
– Ne yapayım kardeşim, sık sık"Avrupa'yı görmeden Allah canımı almasın!"der durur… Benim ki, bir ümit işte…
682– Neye gülüyormuş
Afrikada bir zenci kralın cülus yıldönümü şerefine vatandaşları birer hediye getirmişlerdi. Saf bir zenci de başka hiçbir şeyi olmadığı için bir sepet muz getirdi, krala takdim etti.
Kral bu hediyeye çok kızmıştı:
– Muz mu? Ne yapayım ben muzu… Ormanlarımdan geleni muzlar her tarafta çürüyor. Çalın kafasına getirdiği muzları…
Muhafızlar hemen koşup bir sepet muzu adamın kafasında parçaladılar. Bereket ki muz can yakıcı bir şey değil… Adar kraldan gördüğü bu muameleye katıla katıla gülüyordu. Kral daha çok sinirlendi ve sordu:
– Ne gülüyorsun be adam?
– Kaynanam tarlasında kabak topluyor. Birazdan size takdim edecek. Onun haline gülüyorum…
683– Telgraf
Yeni evli bir çift balayı seyahatine çıkmıştı. Ne yazık ki delikanlının annesi, gelinine bir türlü ısınamamıştı.
İki gün sonra genç kocanın imzasını taşıyan bir telgraf çı‑kageldi:
– Harikulade bir seyahat. Delicesine mutluyum. Kaynana telgrafı kocasına uzatarak söylendi:
– Görüyor musun, oğlumuza şimdiden yalan söylemesini öğretmiş!…
684– Fark
İki hanım arkadaş birbirlerini uzun zamandır görmüyorlardı. Günün birinde bir pastahanede karşılaştılar. İçlerinden biri sordu:
– Kızını ve oğlunu evlendirdiğini haber aldım. Seni tebrik ederim. Mesutlar mı bari?»
Diğeri anlatmaya başladı:
– Kızım iyi kocaya düştü. Adamcağız sabahları ona kahvaltısını hazırlayıp yatağına kadar getiriyor. Kızım öğleden sonra ahş–veriş yapmaya çıkıyor, akşama doğru da arkadaşlarıyla briç oynamaya oturuyor. İdeal hayat velhasıl!
– Sahi, mutluluğuna diyecek yok. Ya oğlun ne âlemde?
– Yazık, şansı ona yardım etmedi. Karısı hiçbir işle meşgul değil. Kahvaltısının ayağına kadar getirilmesini istiyor. Öğleden sonraları dükkân dükkân geziyor, üstelik kumar da oynuyor. Beş para etmez bir mahlûk…
685– Verimli toprak
İki arkadaş konuşuyordu:
– Buranın toprağı o kadar bereketlidir ki, her neresine ne ekersek bire otuz verir.
– Aman birader sus evvelki gün şuracığa kaynanamı gömdük…
686– Zehirli mantar
Kadının biri doktora gitti ve:
– Ne olur koçamın derdine bir çare bulun, dedi.
– Kocanızın şikayeti nedir hanımefendi?
– Kendini zehirli mantar zannediyor ve durmadan anneme"ye beni"diyor.
687– Her üçü de…
Avukat, müvekkillerinden birine telgraf çekti:
– Kayınvalideniz dün gece öldü. Gömülmesini mi, mumyalanmasını mı, yoksa yakılmasını mı sağlayalım?
Ertesi gün cevap geldi:
– Emin olmak isterim. Her üçü de yapılsın.
688– Tehlikeli iş
Bir adam, kaynanasını beşinci kattan sokağa atmakla suçlanıyordu. Hâkim, iddiaları dinledikten sonra, sanığa döndü:
– Demek, kaynanana çok kızdığın için onu yakalayıp pen– «cereden dışarıya fırlattın ha? Fakat bunun ne tehlikeli bir iş olduğunu hiç düşünmedin mi? Ya kazara aşağıdan biri geçseydi ne olacaktı?
689– Şükran borcu
Hayvanat bahçesindeki iki aslan konuşuyordu:
– Şu adam neden sana her hafta et getiriyor?
– Unuttun mu? Geçen yıl bir gün kafesten kaçıp kaynanasını yemiştim ya…
690– Sert çıkış
Karı koca şiddetle tartıştılar. Sonunda kadın, kocasına:
– Şimdi annemin evine gidiyorum, diye sertçe çıkıştı. Ama unutma ki, en kısa zamanda tekrar geleceğiz…
691– Kaynana dırıltısı
Kaynanasının dilinden çok çeken bir kadın, arkadaşıyla
dertleşiyordu:
– Şu dünyada kaynana dırıltısı çekmemiş bir kadın var
mıdır acaba? diye sordu. Öteki cevap verdi:
– Tabii vardır şekerim. Havva anamız…
692– Tatlı sözler
Kadın, kocasına dert yanıp duruyordu:
– Aman kocacığım, bu huyunu hiç beğenmiyorum… Evlendik evleneli, daha bugüne kadar benim akraba ve yakınlarım hakkında bir tek tatlı söz söylemedin… Hep seninkiler iyi, benimkiler kötü!
– Aaa!… Kusura bakma karıcığım. Madem ki istiyorsun söyleyeyim: Senin kaynananı, canım kadar çok seviyorum… Oysa benim kaynanam berbat bir kadın… Senin kaynananın eline su dökemez!…
693– Dekoratör
Adamın biri, dekoratörlerin ne iş yaptıklarını bilmiyordu. Bir arkadaşına sordu. Arkadaşı, dilinin döndüğü kadar anlattı: