Выбрать главу

53– Yiyip bitirmesin

Hans Müller, Orta Afrika'da avlanırken yamyamların eline düşmüş. Götürüp kabile çadırlarının ortasındaki kazana atmışlar. İçine biraz sebze, patates ve ot koyup, yavaş ateşte pişirmeye başlamışlar. Başına da genç bir yamyamı dikmişler. Yamyam aşçı yamağı elindeki kepçeyle ikide bir"tak"diye Hans'ın kafasına vurup duruyormuş.

Bu durumu gören kabile reisi çadırından bağırmış:

– Oğlum sen deli misin? Yazık değil mi adama! Ne diye kepçeyi kafasına vurup duruyorsun?

Genç yamyam, kepçeyi kafaya taklatırken cevap vermiş:

– Ne yapayım efendim, bu açgözlü herif kazandaki bütün patatesleri yiyip bitirecek!

54– Şehadet

Bizim Türklerden biri Almanya'da işsiz kalmış, aramış taramış uygun bir iş yok! Bir hemşehrisi haber vermiş:

– Sirkten adam arıyorlardı, git bir bak!

Bizimki sirke müracaat etmiş. Sirk müdürü sormuş:

– Ne iş yaparsın?

– Ne iş olsa yaparım…

– Bizde bir iş var amaaa… Bilmem yapar mısın?

– Ne iş olsa yaparım dedim ya!

– Maymun olacaksın! Bizimki şaşırmış:

– Nasıl oİacak bu iş?

– Biz seni maymun kılığına sokacağız, sen seyircilerin arasında dolaşıp onları eğlendireceksin.

Bizimki düşünmüş, taşınmış, aç dolaşmaktansa kabul etmiş.

İşe başlamış, maymun kılığında piste çıkıyor, seyircilerin arasına giriyor, kadınları, çocukları korkutuyor… Kısacası hem eğlenip hem de para kazanıyormuş. Bir gün yine maymun kılığında sirkte dolaşırken karşısına bir aslan çıkmış.

– Eyvaaah, demiş içinden. Kafesten kaçtı bu galiba… Şimdi ben ne yapacağım?

Aslan bir adım atmış, bizimki maymun kılığında adım gerilemiş. Aslan geliyor, bizimki geri geri gidiyor. Sonunu köşeye sıkışmış kalmış, kaçacak yer yok. Aslan düpedüz kendisini yiyecek, hem de maymun kılığında… Kurtuluş yok…

Bari imansız gitmeyeyim diye yüksek seksle kelime‑i tevhid getirmiş:

– La ilahe illallah… Aslan karşılık vermiş:

– Muhammeden rasûlullah…

55– Siz de yalan söyleyin

Meşhur Amerikalı mizahçı Mark Twain bir ziyafette bayanın birini sofraya doğru götürüyormuş. O gün fevkalâde neşeli olan Mark Twain, kadına:

– Ne kadar güzelsiniz, demiş. Bayan:

– Maalesef aynı komplimanla size cevap veremeyeceğim, deyince, Mark Twain gülerek şu cevabı vermiş:

– O halde sayın bayan, siz de benim yaptığımı yapın! Yalan söyleyin…

56– Kırk haramiler

Adam, arkadaşına dert yanıyordu:

– Sorma başıma geleni: Bizim hanım üçüz doğurmasın mı? Ona her zaman söylerdim, şu"Üç Silahşörler"romanını okuya okuya bir gün üçüz doğuracaksın diye…

Arkadaşı:

– Eyvah yandık! diye bağırır.

– Ne oldu yahu?

– Daha ne olacak! Bizim hanım da bir kaç gündür"Kırk Haramileri"okuyor!

57– Milyarder taklidi

İş arayan bir adam gazino müdürünün odasına girdi:

– Ben müthiş taklit yaparım efendim, gerçeğinden ayırt edemezsiniz… Bakın şimdi bir Demirel taklidi yapayım, der ve tıpkısının aynısı dedirtecek kadar Demirel taklidi yapar.

Daha başka taklitler de yapar, hünerini kanıtlar. Haftada 1000 dolar üzerinden anlaşırlar.

Adam hafta boyunca hünerini gösterir ama hafta sonunda müdür sadece 100 dolar verir.

Taklitçi adam:

–– Aman patron şimdi ben ne yaparım? Otel kirası, yemek parası, karımın masrafları…

Müdür:

– Vallahi işler çok kötü gitti. O kadar iyi taklit yapıyorsun ki şimdi de biraz milyarder taklidi yap idare et…

58– Sonradan görme

Yeni zenginlerden biri gösteriş maksadıyla birşeyler almak üzere bir antikacı dükkanına girmişti. Eşyalar arasında dolaşırken duvarda vazoda çiçekleri gösteren bir natürmort görerek sordu:

– Bu nedir?

Antikacı yüzünde iftiharlı bir gülümseyişle cevap verdi:

– Bir Van Gogh efendim.

Göbekli müşteri, resme bir daha bakarak: –Ya! Halbuki ben menekşe sanmıştım!…

59– Yanlış kapı

Kabadayı bara girdi, barmenin yanına giderek:

– İlanınız üzerine geldim, dedi. Burada hır çıkmasına engel olacak birisini arıyormuşsunuz.

– Arıyoruz. Siz daha önce böyle bir işte çalıştınız mı?

– Çalışmadım ama, sizi ikna edebilirim. Bakın şimdi… Karşı masaya gitti, orada tek başına oturan adamı pataklayıp dışarı attıktan sonra geri geldi:

– Nasıl buldunuz?

– Güzel. Ben çok beğendim. Ama patronla görüşmeniz gerekiyor.

– Nerde patron?

– Kapının önünde. Biraz önce patakladığınız adam.

60– Aç sor

Bir resmî dairede iki müdür, birbirlerine odacılardan dert yanıyorlarmış, sonunda hangisinin odacısı daha aptal, diye iddiaya tutuşmuşlar…

Önce biri zile basmış, odacı girmiş:

Müdür:

– Al şu ellibin lirayı, bana son model bir araba al gel! Arkadan diğer müdür, kendi odacısını çağırtmış:

– Git bizim eve, bak bakalım, ben evde miyim, değil miyim, öğren!

– Baş üstüne efendim.

İki odacı kapıda karşılaşmışlar; birbirlerine dert yanmaya başlamışlar:

– Yahu benim müdürüm çok aptal, bana elli bin lira verdi, git bir araba al gel, dedi. Bugün tatil, her yer kapalı, nereden alacağım?

Diğer odacı başını üzüntülü şekilde başını sallamış:

– Sorma birader, benimki seninkinden daha aptal! Git eve bak bakalım, ben evde miyim, değil miyim, öğren, diyor. Be aptal adam, önünde telefon var, aç sor!

61– Vatan toprağı

Acemi erler, çavuşa:

– Biz bu çorbayı yiyemiyoruz komutanım, içi kum dolu, dediler.

Çavuş öfkelendi:

– O nasıl söz? Buraya yemek beğenmeye mi geldiniz? Buraya, vatan toprağını korumaya geldik hepimiz!

Erlerden biri atıldı:

– Ama bu gidişle korunacak toprak kalmaz. Vatan toprağını yemiş bitirmiş oluruz.

62– Sütteki su

Müşteri, pastanede kahvaltı yapıyordu, garsona. – Bu süt çok sulu, diye çıkıştı.

– Haklısınız, diye cevap verdi garson. Biliyorsunuz son günlerde havalar çok sıcak. İnekler çok su içiyorlar…

63– Neyi savunacak

Adamın biri, kafayı çekip ortalığı birbirine katmış, yakalamışlar, iş mahkemeye intikal etmiş. O gün son savunması yapılacak, mahkeme karar verecek… Mübaşir adını okuyunca adam hâkime mazeret beyan etmiş:

– Efendim avukatım gelmedi? Hâkim dosyaya bakıp, başını sallamış:

– Evladım, sen karakolda ifade vermişsin, savcılıkta da aynı şeyleri söylemişsin, burada da ilk ifadeni kabul etmişsin, şahitler dinlendi, onlara da itiraz etmemişsin, avukatın gelip neyi savunacak?

Adam boynunu bükmüş:

– Ben de onu merak ediyorum ya, hâkim bey!

64– Çanak uğruna

Antikacılıkla uğraşan bir uyanık bir köyden geçerken köy evinin önünde antika değeri hayli yüksek bir çanak gördü. Biraz oyalanınca, bunun köpeğe su vermek için kullanıldığını anladı.

Çanağı satın almak istediğini söylese olmazdı. Bu yüzden, köpeğe kanının kaynadığını söyledi ve sordu:

– Bu cici çomarı bana kaça satarsınız?

Köylü epey nazlandıktan sonra yüksek fiyatla köpeği sattı. Antikacı, onu arabasına götürürken:

– Şu çanağı da alalım, dedi. Çomarı susuz bırakmayalım. Köylü hemen karşı çıktı:

– Onu veremem.

– Neden?

– O çanak sayesinde burada bir sürü köpek sattım. Daha önce de bunun iki kardeşini yine bu çanak sayesinde sattım.