Выбрать главу

– Bana istedikleri kadar iftira etsinler. Ben kimseden beş kuruş rüşvet almadım.

Bu şekilde bağırırken mecazen de ceketinin ceplerini ters çeviriyordu:"İşte aziz vatandaşlarım! Allah çarpsın ki, şu ceplere haram tek kuruş girmedi…"

Dinleyenlerden biri seslendi:

– Anlaşılan terziden daha yem aldınız!

774– Odun

Ercüment Ekrem Talu'nun belediye başkanı ile arası açılmıştı, o günlerde de gazetelerde odun alım ihaleleri ile ilgili ilanlar çıkıyormuş… Şu resmî daireye işte şu kadar odun ihale ile alınacaktır gibisinden…

Ercüment Ekrem Talu, yazısının dibine küçük bir ilan koymuş:

"10 ton odun açık eksiltmeyle satın alınacaktır. Açık eksiltmeye katılmak isteyenler, alınacak odunun örneğini Belediye Başkanlığı makamında görebilirler…"

775– Şeref

Faşist İtalyan ordusu, Ekim 1935'te savaş ilan etmeksizin Habeşistan topraklarına girdiğinde ve yedi aylık direnişten sonra başkent Addis Ababa'ya girmişti.

Her tarafta İtalyan askerleri geçit töreni düzenleyerek halka korku salmaya çalışıyordu:

– Rap rap rap… sesleri arasında gururla yürüyorlar.

Addis Ababa sokaklannda dünyadan ve ülkesinden habersiz Habeşli bir dilenci olanları anlamsız boş gözlerle izliyor:

Rap rap yürüyen askerî kıtalar… Bir dilim ekmeğe muhtaç, hayatında böyle bir şey görmemiş dilenci… Dayanamayıp yaklaşıyor bir askere soruyor:

– Siz kimsiniz yahu, nereden geldiniz?

– Biz Duçe'nin kahraman ordularıyız, çok uzaklardan geliyoruz!

– Nereden yani?

– Denizin öteki yakasından, İtalya'dan!

– Peki niçin?

İtalyan asker, başını göğe dikmiş gururla cevap veriyor:

– Şerefimiz için…

Habeşli dilenci hayretler içerisinde:

– Vah vah, demek o kadar uzaklardan geliyorsunuz… Oralarda hiç mi şerefiniz kalmamıştı!

776– Harp bütçesi

II. Dünya Savaşı sırasında bir gün Alman General Göring'e bir kâşif getirirler. Bu kâşif o zamana kadar görülenlerden çok üstün bir uçak modeli geliştirmişti. General Göring icattan çok memnun kaldı. Elli milyon marka planı satın aldı. Mukavele imzalandıktan sonra adam, generale:

– Size bir plan daha göstereceğim. Bir uçaksavar topu. O kadar isabetle atış yapar ki, satın aldığınız uçağı bile bir anda yere düşürebilir.

Plan tetkik edildi. Göring hayran kaldı ve yüz milyon mark'a onu da satın aldı. Sonra:

– Daha başka bir keşfiniz yoktur inşaallah, dedi. Adam gülerek:

– Var, dedi. Özel bir maden keşfettim. Satın aldığınız uçak bu madenle kaplanırsa, satın aldığınız topun mermilerine kolayca karşı koyabilir.

– Peki o kaça?

– İki yüz milyon mark.

Göring fena halde kızmıştı. Zile bastı:

– Bu adamı yakalayıp derhal gestapoya teslim edin. Toplama kampına gönderin. Yoksa harp bütçemiz tehlikeye girecek…

777– Çalarken…

Neyzen Tevfık'e soruyorlar:

– Neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?

Maliye Bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemdir. Neyzen Tevfik:

– Maliye Vekili değilim ki, diyor, çalarken zevk alayım!

778– Bakkal borcu

Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan ayında, oruç üzerine konuşuluyordu. Paşa'nın sevip himaye ettiği Şair Haşmet de oradaydı.

Paşa ona sordu:

– Haşmet senin de borcun var mı?

– Var efendim!

– Ne kadar?

– Mahalle bakkalına bin kuruş borcum var. Ragıp Paşa kızdı:

– Be adam onu sormuyorum. Oruç borcunu soruyorum, deyince Haşmet ince bir hicivle cevap verdi:

– Onu Allah sorar paşam; sizin soracağınız bakkala olan borçtur…

779– Gaz ve su

Bir ülkede vergiler o kadar artıyormuş ki daha doğrusu ülkenin yöneticisi, hergün yeni bir vergi koyuyor, halkı canından bezdiriyormuş. Parası olmayıp da vergi veremeyenin de altında üstünde nesi var, nesi yok, alıyormuş. Vergiciler evlere gidip vergiyi bildiriyor, sonra vatandaş gelip vergiyi ödüyormuş. Artık maliyenin önü eğlence yeri olmuş. İçeri giren ya ceketsiz, ya pantolonsuz çıkıyor, orada bekleşenler de büyük üzüntüyü gülerek geçiştirmeye çalışıyormuş.

Yine bir gün bir vatandaş gelmiş. Çıkışta ne görsünler adam çırılçıplak… Önündeki ve arkasındaki avret yerleri bantlanarak kapatılmış bir halde… Sormuşlar:

– Bu ne hal?

– Vergiyi ödeyemeyince havagazı ve suyu kestiler.

780– Organizasyon olsaydı

İkinci Dünya Savaş'ında Almanların Yugoslavya'yı işgali sırasında Belgrad'a yakın bir köyde kalan bölük komutanı köyün bir evinde kalmış. Gece tuvalete gitmek ister, evin içinde tuvalet yeri arar bulamaz, nihayet ev sahibine seslenir; Tuvalete götürmesini ister, ev sahibi eline fener alır"beni takip et"der. Ev sahibi gider, yüzbaşı takip eder ve nihayet bir çalılığı gösterir:

– Şurada idare edin, der. Yüzbaşı:

– Ben size tuvaleti gösterin dedim.

– Bizim evde ve köyde tuvalet yoktur, der. Yüzbaşı:

– Ee… Siz nereye yaparsınız?

– Arazide uygun yerlere. Yüzbaşı:

– Ne kadar kötü organizasyon… der. Yugoslav köylü:

– Sizin aradığınız organizasyon bizde olsaydı, şimdi belki de biz sizin tarlaya ederdik, der.

781– Hangi anahtar?

Dindar geçinen bir dostu, Neyzen Tevfik'e sorar:

– Beni tanırsın… Cennetin anahtarı sende olsa beni oraya almaz miydin?

Neyzen Tevfik, karşısındakini baştan ayağa şöyle bir süzdükten sonra gülümser:

– Bende cennetin değil de cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu. Belki seni oraya çıkarırdım!

782– Horoz haklı

Şair Hüseyin Siret, Yahya Kemal'e son şiirini okuyup görüşlerini almak istemiş ve baştan sona şiirini okumuş.

Rehgüzerimde bir garip horoz

Eyliyordu benimle istihza… dizeleriyle şiir son bulur.

Yani:"Yolumun üzerinde bir garip horoz, benimle alay ediyordu."

Şair, Yahya Kemal'e sorar:

– Nasıl buldunuz üstad?

– Bence horoz haklı!

783– Koçun boynuzları

Yıl 1925. Bir mizah dergisi, Kurban Bayramı sırasında yayımladığı sayıda, hayali bir kurban kesip dağıttı: Kesilen koçun ayakları topal bir kişiye, gözleri bir şaire, dili bir gevezeye… Koçun postu da,"yoksul ve çulsuz"bilinen Sait Hikmete değer görülüyordu.

Sait Hikmet, yazıyı okur okumaz derginin yönetim yerine gitti:

– Armağanınıza teşekkür ederim. Ancak, listenizde koçun boynüzlarıyla ilişkili bir şey yok. Anlaşılıyor ki, onları da kendinize ayırmışsınız!

784– Muasır medeniyet

Cumhtıriyetimizin onuncu yılını kutlama törenlerinde bir konuşmacı meydan nutkunda:

– On yılda Avrupayı on asır geride bıraktık! diyerek gürleyince, Yahya Kemal esefle dizine vurur:

– Yahu, şu Avrupa ile bir türlü beraber olamadık… Ya geri kalıyoruz, ya geçiyoruz.

785– Yağın böylesi

Politikacının biri ava meraklıymış. Bir gün"yağdanlıkları"ile ava çıkmış, bir göl kıyısında pusuya yatmışlar, ördek vuracaklar…

Biraz sonra ördekler görünmüş, parti lideri tüfeğini doğrultmuş, bir el ateş etmiş:

– Pat!

Sonuç karavana… Başyağdanlık yerinden fırlamış:

– Beyefendi, beyefendi tebrik ederim, vurduğunuz ördek ne güzel uçuyor!

786– Üç mektup

Adamın birini hiç ummadığı bir anda Sadrazam yapmışlar.

Adam, ne yapacağını hiç bilmiyormuş. Düşünmüş taşınmış kendi kendine şu karara varmış:"En iyisi eski sadrazama danışayım."