Выбрать главу

Ve gitmiş eski Sadrazama. Eski sadrazam:

– Bak, sana üç mektup bırakıyorum. Zora düştükçe, sırasıyla aç ve mektupta denilenleri yap…

Aradan günler geçmiş.

Başı sıkışan Sadrazam ilk mektubu açmış.

"Senden öncekileri kötüle"diye yazıyormuş mektupta.

Ve Sadrazam mektupta denilenleri yapmış. Durmadan kendisinden öncekileri kötülemiş, yerin dibine batırmış.

Ama durum bir türlü düzelmiyormuş.

En sonunda dayanamamış, ikinci mektubu da açmış."Yakın çevrendekileri de kötüle…"diye yazılıymış.

Ve Sadrazam yememiş, içmemiş, yakın çevresindekileri de, hatta en yanındakileri bile kötülemeye başlamış.

Ama durum yine düzelmemiş. Dayanamayıp sonuncu mektubu açmış.

Sonuncu mektupta şöyle yazılıymış:

"Üç mektup da sen yaz…"

787– Toprağın altı

Abraham Lincoln'ın reisicumhurluğu sırasında iş talep eden bir genç huzuruna çıkıp; köklü bir Amerikan ailesinden geldiğini, ecdadının Amerika'ya ilk yerleşenler arasında olduğunu, büyük babasının kızıl derililere karşı savaştığını, babasının Dahili Harpte büyük yararlılıklar gösterdiğini, amcasının…

Cumhurbaşkanı, gencin sözünü keser ve:

– Delikanlı, siz bana patatesi hatırlatıyorsunuz, zira onun da en iyi tarafı toprak altındadır, der.

788– Mebus adayımız

Adamın birinin dehşetli başı ağnyormuş, gitmediği doktor, başvurmadığı hastane kalmamış. Hiçbirisi başının ağrısına çare olamamış. Sonunda dostları bir beyin cerrahının adını vermişler, ona gitmiş…

Doktor bakmış, kafa röntgeni çekmiş, başını sallamış, işte birşeyler yapmış:

– Sizin beyniniz eskimiş!

– Aman doktor, ilk defa duyuyorum, insanın beyni eskir mi hiç?

– Eskir ya! Arabaların bile motoru eskiyor, senin de beynin eskimiş, bakıma alacağız.

– Nasıl olacak bu iş?

– Kafatasını açacağız, beynini alacağız, onbeş gün burada bakım yapacağız, sonra yerine takacağız.

– Peki ben beyinsiz ne yapacağım?

– Onbeş gün dedim. Onbeş gün beyinsiz idare edeceksin. Adam razı olmuş, kafatasım açmışlar, beynini almışlar, gitmiş…

Gidiş o gidiş… Onbeş gün, bir ay, beş ay… Adam yok.

Doktor merak ediyor, bu adam beyinsiz ne yapıyor, başına bir hal gelmesin…

Doktor bir gün dışarda dolaşırken şehrin meydanında bir j kalabalık görmüş, merak etmiş:

– Ne var yahu, ne oluyor?

– Filan partinin adayı konuşuyor, herkes onu dinlemek için toplanmış.

Doktor da kalabalığa karışmış, itiş kakış kürsünün yanına kadar yanaşmış… Aaaa, bir de ne görsün?! Beynini aldığı hasta değil mi? Adam kürsüde veryansın ediyor, nutuk çekiyor, herkes onu alkışlıyor… Konuşma bitince halk, coşup adamı omuzlarında taşımaya başlamış…

Ortalık biraz yatışınca doktor adama yanaşmış:

– Yahu beni tanıdın mı?

– Evet tanıdım!

– O halde niye gelip beynini almıyorsun be kardeşim? Biz sana onbeş gün dedik, aylar geçti ortada yoksun…

Adam elini sallamış:

– Boşver, artık ona ihtiyacım kalmadı…

– Niye?

Politikaçı ol dum!…

789–En pahalı yazar

Bernard Shaw, İngiltere'nin en çok kazanan yazarlarından biridir. Kelimesine bir şilin ücret alır. Ama bu tarifeyi de az görür ve Amerika'da basılacak yazılarının her kelimesi için bir dolar ister.

Bir gün Amerikalı muzip okuyucularından biri kendisine bir dolar göndererek:

– Üstad, bana bir kelime yollayınız, der.

Bernard Shaw l dolan aldı ve bir kâğıdın üzerine şu kelimeyi yazarak okuyucusuna yolladı:

– Mersi.

790– Boğaz manzarası

Ünlü ressamlarımızdan İbrahim Çallı, yaşadığı dönemde kimilerince beğenilir, kimilerince de beğenilmezmiş… Eşref Şefik de fırsat buldukça yarı şaka yarı ciddi İbrahim Çallı'ya takılırmış.

Bir gün İbrahim Çallı resim yeteneği konusunda kendi kendini överken Eşref Şefik dayanamamış:

– Yahu Çallı, demiş, bir boğaz manzarası yaptın Ruslar boğazları almaktan vazgeçti kardeşim, hâlâ ne konuşuyorsun…

791– Adanı olmazsın

Lenin Troçki'ye bir hafta boyunca meseleleri anlatmış durmuş. Sonunda anlayıp anlamadığını sormuş. Troçki:

– Anlamadım, deyince kızarak yakındaki uzunca bir elektirik direğini parmağıyla göstererip:

– Bak, onca zamandır sana anlattıklarımı şu direğe anlatsaydım belki adaıri olurdu. Ama seni oraya oturtsam dahi adam olmazsın, demiş.

792– Politika

Küçük oğlu, milletvekili babasına sordu:

– Baba, sizin partiden biri çıkıp da, öbür partiye giderse, ne olur?

– Hain olur oğlum!

– Peki, ya başka partiden biri sizin partiye girerse?

– O mu? O da doğru yolu bulan insan olur…

793– General Göring gibi…

Almanya'da Hamburg'lu bir balıkçı, sardalya balıklarını satarken bağırıyordu:

– Yağlı bunlar… Göring gibi…

Bunun üzerine Gestapo'nun adamları balıkçıyı yakalayıp götürdüler. Bir yıl toplama kampında çalıştırdılar. Adamcağız memleketine döndükten sonra yine bağırarak, sattığı balıkları övmeye başladı:

– Yağlı bunlaar… demeye kalmadı ki karşısında yine Ges‑tapo polis elemanı kendisini kontrol ediyor. Bozuntuya vermeden bağırmaya devam etti:

– Bir yıl önceki gibiii…

794– Kül tablası

Hitler'in dünyayı kasıp kavurduğu dönem… Führer emretmiş:

– Öyle bir otomobil yapın ki eşi olmasın.

Gerçekten ilginç bir otomobil yapmışlar. Su derdi yok, az benzinle çok kilometre, falan filan… Adım da"Halk arabası‑Wolksvagen"koymuşlar. İlk arabaya binen Hitler, pek beğenmiş:

– Güzel… Dışardan küçük görünüyor ama, buna 5 Alman ve 300 Yahudi rahat sığar.

– Büyük Führer, 5 Alman alması doğru. İki öne, üç arkaya… Ama 300 Yahudi'yi nasıl alacak?

Hitler:

– Nereye olacak, demiş,"otomobilin kül tablasına…"

795– Motosiklet almalısın

Musolini'nin büyük oğlu bir gün günah çıkartmak için Papaya gitti:

– Muhterem peder! Faşist Partisi'nin kasasından yüzbin liret çalmıştım. Günahımı itiraf ediyorum. Cezam nedir?

– Çok fena etmişsin oğlum. Kefaretini ödemek için Sen Pi‑etro meydanını 33 kere koşarak dolanacaksın.

Bir hafta sonra Musolini'nin ikinci oğlu Papa'nın huzuruna gelerek günah çıkartıyordu:

– Muhterem peder! Faşist Partisi'nin kasasından bir milyon liret çaldığımı itiraf ediyorum.

Papa:

– Büyük günah işlemişsin oğlum. Ağabeyine yüzbin liret için Sen Pıetro meydanını 33 kere devretmek cezasını vermiştim. Sen daha çok çalmışsın, o yüzden 333 defa meydanı dolanacaksın.

Birkaç hafta sonra Musolini aile fertleriyle yemek yerken şöyle dedi:

– Birkaç günahım var, bir gün Papaya gidip günah çıkar sam fena olmayacak…

İkinci oğlu hemen atıldı:

– Baba, dedi, daha önce bir motosiklet alsan fena olmaz…

796– Üçüncü oy

Adamın biri belediye seçiminde başkanlığa adaylığını koymaya karar vermişti. Karısı küplere bindi.

– Çıldırdın mı sen? diye bağırdı. Sana kim oy verir ki? Tabii kendinden ve benden başka…

Koca gülümsedi:

– Sen sabret de gör, dedi.

Seçimler yapıldı, sandıklar açıldı, oylar sayıldı… Ve bizim adayın tam üç oy aldığı belli olunca, karısı feryadı bastı: