Выбрать главу

Bir süre sonra, Başbakan da gitti onların yanma. Ne yaptılarsa, ne ettilerse bir türlü kalkmıyordu öküz yerinden.

Tüm olanları arabasının içinden izleyen Devlet Başkanı, sonunda dayanamadı. Otomobilinden‑indi, yavaş yavaş öküzün yanına gitti. Eğildi, hayvanın kulağına birşeyler söyledi. Ve anında öküz kalktı, tarlaların arasına dalarak uzaklaştı.

Başbakan ve tüm görevliler şaşkınlık içinde kalmışlardı.

Biraz sonra hepsi arabalarına bindiler ve yola devam ettiler.

Başbakan, Devlet Başkanı'na, öküzün kulağına neler söylediğim sordu.

Devlet Başkanı güldü:

– Öküzün kulağına şunları söyledim: Bana bak, haddini bil! Ben, senin gibi milyonlarca öküze hükmediyorum, sana mı söz geçiremeyeceğim. Hadi kalk bakalım oradan… dedim.

854– Delik

Ünlü bir politikacı kendisine muhteşem bir villa yaptırmıştı. Bu villada,"yok", yoktu. Akla gelebilecek herşeyin en iyisi bulunmaktaydı.

Gelen konuklarına hep aynı soruyu sorardı:

– Villamı nasıl buldunuz? Konuklar da hep aynı yanıtı verirdi:

– Harika… Muhteşem… Şahane… Bundan güzeli olmaz… Günlerden bir gün, bir din bilgini gelmiş. Aynı soruyu ona

da sormuş politikacı. Din bilgini:

– Evet, herşey şahane… Ama şu delik olmasaydı, demiş. Politikacı şaşkın gözlerle çevresine bakmış:

– Hangi delik? diye sormuş.

– Hangisi olacak, demiş bilgin, Azrail'in gireceği delik. Orası açık kalmış.

855– Müebbet

Geri kalmış bir ülkenin hukuk mezunu başbakanı, seçimi kaybedip meclise giremeyince, yeniden avukatlığa dönmüş.

Yaşamı boyunca girdiği davaların biri dışında tümünü de yitiren bu avukat, o kazandığı dava için de temyize başvurulduğu için oldukça büyük bir ün sahibi olmuştu.

İşte bu avukata bir gün iki kişi gelir.

– Bak arkadaş, derler avukata. Bizim ıçerde bölge şefimiz yatıyor. Ona idam vermeleri ihtimali var. Sen ne yapıp edip, onu idamdan kurtarıp müebbede mahkum ettireceksin. Eğer müebbede mahkum ettiremezsen senin canına okuruz.

Ve duruşma günü gelir.

Gizli celse sonucu Bölge Şefi, avukatın direnmesi sonucu müebbede mahkum olur.

Duruşma salonundan çıkar çıkmaz, mahkumun adamları çevresini sararlar:

– Ne oldu? Çabuk söyle… Avukat şöyle bir kasılır:

– Merak etmeyin, dediğinizi yaptım. Az kaldı beraat ediyordu, müebbede çevirinceye kadar akla karayı seçtim…

DOKTOR FIKRALARI

856– İşleyen demir paslanmaz

Adamın biri karısını doktora götürmüş. Muayeneden sonra doktor:

– Önemli bir şey değil efendim, demiş. Karınız yalnızca üşütmüş, dili de biraz paslanmış tabii.

Adam hayretler içinde:

– Allah Allah! Hiç durmadan işleyen bir dil pas tutsun, olacak şey değil doğrusu…

857– Önerilen tedavi

Kadın akşam işten dönen kocasını kapıda güler yüzle karşılayıp haber vermiş:

– Sorma kocacığım, bugün doktora gittim. Beni muayene ettikten sonra ne dedi biliyor musun:"Bir ay deniz kenarında tatil yapmalıymışım… Nereye gidelim dersin?"

Kocası kızgın bir ses tonuyla:

– Başka bir doktora…

858– İrsî hastalık

Doktor, uzun bir muayeneden sonra:

– Hastalığımız galiba ırsî, dedi.

Hasta acı acı güldü:

– İmkânı yok…

– Neden?

– Çünkü babam oburluktan öldü, ben ise açlıktan ölüyorum!

859– Aynı doktor

Kadının beşinci kocası ağır hastalanmış. Adam korkunç ağrılar içinde kıvranırken kadın telaş içinde:

– Hemen gidip bir doktor çağırayım, demiş. Kocası:

– Hangi doktoru getireceksin? Tanıdığın iyi bir doktor var mı?

– Tanıdığım bir doktor var, ölen kocamı da aynı doktor tedavi etmişti. Onu çağıracağım.

860– Tıp dili

Adam doktora dert yanıyormuş:

– Bildiğiniz gibi değil doktor bey… Hiç ayakta durmak gelmiyor içimden… Elime hiçbir iş almak istemiyorum. Sabahtan akşama kadar yan gelip yatmak istiyorum. Ne dersiniz, hastalığım sizce nedir acaba?

– Had safhada tembellik.

– Sağolun doktor bey. Yalnız bir sorun var. Bu hastalığın tıp dilindeki adını da söyler misiniz? Çünkü karıma ve idare âmirine bunu söylemem gerekiyor da…

861– Hapı yutmuş

Acemi doktorun eline düşmüş bir hasta olmadık ilaçları denemişti. Günler geçmiş bir türlü sağlığına kavuşamamıştı. Kontrol muayenesine gelen hastaya doktor sordu:

– Nasıl iki gün önce verdiğim hapı yuttunuz mu? Hasta:

– Doktor bey, ben zaten sizin elinize düştüğüm gün hapı yutmuştum!

862– İkisi de aynı yaşta

Yaşlı adam doktora:

– Sağ bacağımda müthiş bir ağrı var, kıvrandırıyor beni, neden acaba? Doktor:

– Yaşlılıktan efendim, yaşlılıktan… Hasta itiraz etti:

– Rica ederim doktor bey. Sol bacağımda aynı yaşta, ama o ağrımıyor…

863– Stresli hastalar

Adamın biri doktora gider. Uzun bir muayeneden sonra doktor hastanın sıkıntısının bir borç–alacak ilişkisinden kaynaklandığını teşhis eder. Hastasına şu tavsiyede bulunur:

– Beyefendi böyle şeylerin sizi bu hale sokmaması lazım. Bakın mesela iki hafta evvel bana gelen bir hasta tıpkı sizin gibi stres içindeydi. Terzisine olan borcunu ödeyemediğinden sıkıntıdan çıldıracaktı. Kendisine borcu unutmasını tavsiye ettim. Adamcağız dediğimi yaptı ve rahata kavuştu:

Hasta içini çekerek:

– Biliyorum doktor bey, o bahsettiğiniz terzi benim.

864– Vizite ücretine itiraz

Çocuğunu doktora getiren, uyanık bir baba doktorun faturasını pek kabarık bulduğu için itiraz ediyordu. Doktor:

– Unutmayın ki oğlunuzun kızamığını tedavi etmek için tam dokuz defa evinize geldim, dedi.

Çocuğun babası daha baskın çıktı:

– Doktor bey, siz de unutmayın ki 30 kişilik sınıfa kızamık oğlumdan bulaştı.

865– Mal canın yongası

Doktorun karşısına iki küçük çocuk gelmişti. Doktor dertlerini sordu. Birisi:

– Bir bilye yuttum. Onu çıkartmanızı istiyorum. Doktor öteki çocuğa sordu:

– Ya sen ne istiyorsun?

– Onun yuttuğu bilye benim de, ondan almaya geldim.

866– Kısa yoldan izahat

Doktorun muayenehanesinde bir hasfö beklerken kapı açılıyor. Bir başka hasta müşteri geliyor. Yeni gelen bekleyene soruyor:

– Do… do… doktor ge… gee. geeeldi mi?

– Evet, geldi.

Yeni gelen de bir sandalyeye oturup beklemeye başlıyor. Bu esnada soruyor:

– Si… si… si… sizin ha… ha… has… hasta… hastalığınız ne… nedir? Na… Nasıl bir has… hastalık acaba?

– Sen nasıl konuşuyorsan ben de öyle işiyorum, ahbap…

867– Dişin kökü

Bir karadenizli müthiş ağrı yapan dişini çektirmek için dişçinin koltuğuna oturur. Acı duymaması için dişçinin iğne yapmasından bile korktuğu için ağzını sımsıkı kapar. Dişçinin bütün çabası boşuna olur ve ağzını açtıramaz. Başka çare bulamayan doktor, kalfasına işaret yapar. Kalfa elindeki iğneyi karadenizlinin kalçasına gizlice batırınca, adamın"ayy"diye bağırması ve bu sırada açılan ağzından dişçinin dişi çekmesi bir olur. Dişçi elindeki dişi göstererek:

– Gördün mü der, ne kadar kolaymış? Karadenizli eliyle kalçasını ovarak:

– Elunuze sağlık toktor pey. Ama dişimin kökinin kalçamda oltuğunu pilmeyordum, der.