Выбрать главу

926– Okul

Küçük Temel okula yeni başlamış. Okulda ilk gün ne yaptığını sormuşlar,

– Pek pi pok yapmaduk ki, yarun yine gideceğuz.

927– Onun hocası kimdi ama…

Tarih öğretmeni, Şaban'ı sözlü sınav yapıyordu. Fakat soruların hiç birini bilemeyince öğretmen öfke ile bağırdı:

– Büyük İskender senin yaşındayken dünyanın yarısını fethetmişti. dedi.

Laf altında kalmak istemeyen Şaban cevabı yapıştırdı:

– Onun hocası Aristo'ydu hocam:

928– En yararlı hayvan

Öğretmen Şaban'a sormuştu:

– Söyle bakalım evladım, en yararlı hayvan hangisidir? – Tavuktur öğretmenim.

Bu cevaba şaşıran öğretmen sordu:

– Neden?

– Neden olacak? Doğmadan önce de yenir, doğup büyüyünce de…

929– İlerlemiş ingilizce

Adamın biri oğlunu İngiltere'ye tahsile yollamıştı. Fakat çocuk habire babasından para istemiş, okulun semtine uğramadığı gibi, doğru dürüst İngilizce de öğrenememişti. Tatil bahanesiyle babasından para almak için memlekete geldiğinde, babasının dostları da vardı evde… Adam, oğlunun yurt dışında önemli bir eğitim gördüğü inancı içinde yanındakilere böbürlenmiş:

– Bizim çocuk da İngiltere'de büyük bir üniversite bitiriyor. İngilizceyi de ana dili gibi öğrendi. Haydi oğlum söyle, nasıl denir İngilizcede ağaç?

Çocuk şöyle bir düşündükten sonra cevap verdi: –Dan…

– Dan ne?

–Ağaca"dan"diyorlar işte…

– Peki ormana ne diyorlar?

– Dan dan dan dan dan…

930– Tünel

Tarih dersinde öğretmen, öğrencilere bir soru yöneltmiş:

– Kral Anibal, niçin Alp Dağlarının üstünden aştı? Çok bilmiş öğrencilerden biri şu cevabı verdi:

– O çağda tünel yapılmamıştı da onun için…

931– Yeteneksizin tekidir

Okulda veliler toplantısı vardı. Öğretmenle görüşüp eve dönen baba, çok kızgındır. Hemen oğlunu yanına çağırarak çıkışır:

– Öğretmenin senden çok şikayetçi. Sana kesinlikle bir şey öğretemiyormuş.

– Üzülme babacığım, zaten yeteneksizin tekidir o.

932– Tercüme

İngilizce öğretmeni Ali'ye sordu:

– Oğlum, sana Türkçe bir cümle söyleyeceğim, sen de bunu İngilizceye çevireceksin:"Çocuk koştu, koştu, denize düştü, boğuldu."

Ali biraz düşündükten sonra cevap verdi:

– The boy, tıkıdık tiki dik, cumburlomp, gluk gluk gluk…

BEKTAŞİ FIKRALARI

933– Ağzını çalkalıyor

Bektaşi, paşalardan birinin iftarına çağrılmış. Yemekten sonra söz, paşanın öteden beri yakındığı basur (hemoroid) konusuna gelmiş. Bektaşi:

– Paşa hazretleri, demiş, buradan dört saat ötede bir köy var. O köyün imamı çok etkili bir merhem yapıyor. Ondan aldırın, bir ayda bir şeyciğiniz kalmaz.

Paşa çok sevinmiş. Uşağına:

– Yarın sabah o köye gidersin, diye buyurmuş, baba erenlerin söylediği merhemi alır getirirsin.

Uşak, Ramazan günü sekiz saat yol yürümesine yol açacak bu işin Bektaşi'nin başı altından çıktığını düşünerek:

– Başüstüne paşa hazretleri, demiş. Ama belki imam beni tanımaz, merhemi vermez. Dede ile birlikte gitsek daha iyi olur.

Ertesi gün Bektaşi ile uşak yola koyulmuşlar. Oruç bir yandan, sıcak bir yandan… Dayanılacak gibi değil. Bektaşi daha fazla dayanamamış, yolu üzerindeki ilk çeşmeye koşup su içmeye başlamış.

Köylüler, bunu görünce alay etmişler:

– Babaya bakın… Ramazanda su içiyor…

Bektaşi içini çekmiş: 4

– Hayır hayır, su içmiyorum. Akşam bir halt yedim, şimdi ağzımı çalkalıyorum!

934– Kalu bela'dan beri

Baba erenler, Ramazanda kahvede nargilesini içip keyif çatarken, birdenbire içeri bir zaptiye girer ve Bektaşiye çıkışır:

– Efendi! Sen müslüman değil misin? diye sorar. Bektaşi:

– Elhamdülillah müslümanım, diye cevaplar. Zaptiye, Bektaşinin sokukkanlılığma hayret eder: – Ne zamandan beri müslümansın?

– Kalu bela'dan beri…

– Kalu bela, ne demektir?

Bektaşi omuzlarını silkerek şöyle der:

– "Kalu"ben,"bela"sen! Nereden geldin be adam! Haydi git işine.

935– Öteki dünyada da…

Bektaşi, önünden geçen cenazeyi göstererek sormuş:

– Kim bu?

– Udi Remzi Efendi.

Biraz sonra bir cenaze daha geçmiş. Tekrar sormuş:

– Bu kim?

– Tanburî Rasih Efendi. Ve üçüncü bir cenaze…

– Ya bu?

– Gazelhan Hafız Recai Efendi.

Çok geçmeden darbukacı Memduh'un da cenazesi geçince, baba erenler sakalını sıvazlamış:

– Desene bu akşam ahrette cümbüş var!

936– Çocuklara uydun.

Bektaşi, bir Ramazan günü sokakta oruç yiyormuş. Bunu gören mahallenin çocukları, babayı taşlamaya başlamışlar. Biçare kaçmış ve şehrin dışına çıkıp yakasını çocuklardan kurtarmış…

Tam o sırada hava ansızın kararmış ve dehşetli, iri taneli bir dolu yağmaya başlamış. Bektaşi, bu kez de doludan kaçmış ve bir yandan da göğe bakarak şöyle demiş:

– Ya Rabbi! Sen de mi çocuklara uydun?

937– Hepsi züğürt kalacak

Bektaşi'nin biri bir gemiye biner. Gemi sahilden ayrılır ayrılmaz, fırtına başlar. Fırtına gittikçe azar. Herkes korku. içindedir.

Nihayet adaklar başlar:

– Ya Rabbi! Kurtulayım, beş koyun kesip fakir fukaraya dağıtacağım.

– Allah'ım! Canımı kurtar, fakirlere para dağıtacağım.

– Ey ulu Tanrım! Şu beladan sağ salim kurtulayım, malımın yarısını fakirlere vereceğim.

–Ya Rabbi! Yardım et…

Kenarda sessiz sedasız duran Bektaşi şöyle der:

– Allah'ım! Tam alış–veriş zamanı. Biraz daha dayan, hepsi vere vere benim gibi züğürt kalacak.

938– Yolcuyum

Oruç yiyen Bektaşi, kadı'nın karşısına çıkarılmış. Kadı sormuş:

– Neden oruç yiyorsun? Bektaşi, aldırışsız:

– Seferiyim, demiş. Tanıklardan biri:

– Kırk yıldır bu kentte oturur, demiş. Seferi değildir. Bektaşi tanığa dönmüş:

– Dünyada hep oturacağım diye senedim mi var elimde? Ahret yolcusuyum!

939– Ya hiç sopa yememiş…

Kamazan günü demlenirken yakalanan Bektaşi dedesi, yeniçeri ağasının karşısına çıkarılmış. Ağa:

– Be utanmaz, Allahtan korkmaz! diye söze başlayıp dedeyi iyice haşladıktan sonra:"Götürün şunu! Beş yüz sopa vurun!…"

Dedenin gözleri açılmış:

– Ağa hazretleri, kusurumu bağışla… Ya sen ömründe hiç sopa yememişsin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun!

940– Benim payını altta

Bektaşi ramazan günü bir elinde rakı şişesi yolda giderken ehli rnüslim biri:

– Utan utan! demiş. Ramazandan utanmıyorsan, elindeki rakı şişesinden utan!

Bektaşi üzülüp büzülerek:

– Bu rakının hepsi benim değil. Yarısı arkadaşımın, diye karşılık verince diğer adam:

– C zaman kendi payını dök, diye buyurmuş. Bektaşi şişeyi göstererek:

– Ama benim payım alttaki, demiş.

941– Seni tamir edinceye kadar.

Bektaşi'yi, Ramazan'da ite kaka namaza götürmüşler. Rastlantı bu ya; camide yanında oturan hastalıklı, sakat, zayıf bir adam, dua sırasında bütün organlarını ayrı ayrı sayarak, her biri için ayrı ayrı şifalar dilemiş. Bu ardı, arkası gelmeyen dileklerden bıkan Baba Erenler şunları söylemiş:

– Be adam! Cenab‑ı Allah seni tamir edinceye kadar, yeni birini yaratır.