Выбрать главу

“Niçin?”

“Olayın çerçevesini sınırlayabilmemiz için.”

“Sınırlamak mı? O zaman yeni bilgiler edindiniz, değil mi?”

“Sonuca giderek yaklaştığımızı umuyorum, efendim.”

“Sorunuzu kesin olarak yanıtlayabileceğimi sanmıyorum. Özellikle de yanımda avukatım olmadığı sürece.”

“Elbette, bu tamamen size kalmış bir şey” dedi Craddock. “Bu soruya yanıt vermek zorunda değilsiniz; yanıtlamadan önce avukatınızın yanınızda olmasını istemek de yasal hakkınız.”

“Açık olmak gerekirse, bu sözlerinizde beni uyarmak gibi bir amaç yok, değil mi?”

“Oh, hayır, asla efendim.” Müfettiş Craddock gerçekten şaşkınlık içindeydi. “Böyle bir niyetim yok. Size yönelttiğim soruları aynen diğer kişilere de yöneltiyorum. Asla size yönelik, kişisel bir anlam taşımıyorlar. Bazı olasılıkları ortadan kaldırmak için bunu yapmak zorundayım.”

“Elbette, anlıyorum… Aslında size elimden geldiğince yardımcı olmak istiyorum. Bir bakalım. Aslında böyle bir şeyi bunca zaman sonra yanıtlamak hiç kolay değil, ama burada son derece programlı ve sistematik bir çalışma düzenimiz var. Bayan Ellis’in bu konuda yardımcı olabileceğini umuyorum.”

Masasının üstündeki telefondan kısaca bir şeyler söylemesinden birkaç dakika sonra şık siyah bir kostüm giymiş, genç güzel bir hanım elinde bir not defteriyle içeri girdi.

“Sizi sekreterim Bayan Ellis’le tanıştırayım, Müfettiş Craddock. Evet, Bayan Ellis, müfettiş geçen ay cuma günü, pardon hangi tarihti?… Öğleden sonrayla gece yarısı arasında nerede olduğumu bilmek istiyor.”

“20 Aralık, cuma günü.”

“20 Aralık Cuma. Umarım o günle ilgili bir kaydınız vardır.”

“Oh evet.” Bayan Ellis odadan çıkarak kısa bir süre sonra elinde bir ajandayla gelip sayfalarını çevirmeye başladı.

“20 Aralık günü sabah bürodaymışsınız. Bay Goldie ile Cromartie ortaklığına ilişkin bir görüşme yapmışsınız; daha sonra Lord Forthville ile Berkeley’de öğlen yemeği…”

“Ah bu o gün mü?”

“Öğleden sonra 15.00 sularında ofise dönerek, bir dizi mektup dikte ettirdiniz. Daha sonra da o gün açık artırmaya çıkacak, ilginizi çeken birkaç tarihi kitap için Sotheby’s müzayede salonuna gitmek üzere buradan ayrıldınız. Daha sonra ofise dönmemişsiniz. Ancak kayıtlarımda o akşam için size Catering Kulüp’te akşam yemeğine davetli olduğunuzu anımsatmama ilişkin bir not var.” Soran gözlerle etrafına bakındı.

“Hepsi bu kadar, Bayan Ellis.”

Bayan Ellis odadan çıktı.

“Şimdi çok iyi anımsıyorum” dedi Harold Crackenthorpe. “O gün öğleden sonra Sotheby’s müzayede salonundaydım, ama satışa çıkarılan eserler için biçilen fiyatlar çok yüksek geldi, dolayısıyla herhangi bir şey satın almadım. Daha sonra Jermyn Sokağı’nda küçük bir lokalde çay içtim. Sanırım adı Russells’ti. Sonra da yarım saat kadar News Tiyatrosu’na uğrayıp eve gittim. Evim Cardigan Gardens 43’te. Catering Kulüp’ün düzenlediği akşam yemeği saat on yedi otuzda Caterer’s Hall’daydı. Yemekten sonra da eve dönüp yattım. Sanırım sorunuza tatminkâr bir yanıt verebildim.”

“Hiç kuşkusuz, Bay Crackenthorpe. Giysilerinizi değiştirmek için eve döndüğünüzde saat kaçtı acaba?”

“Bunu kesin olarak anımsamam olanaksız. Ama sanırım, on sekizden biraz sonraydı.”

“Peki yemekten kaçta döndünüz?”

“Sanırım yirmi üç otuzdu.”

“Size kapıyı uşağınız mı açtı? Yoksa Lady Alice Crackenthorpe…”

“Eşim Lady Alice aralık başından bu yana Güney Fransa’da tatilde. Evin kapısını kendi anahtarımla açtım.”

“Öyleyse sizin eve dönüş saatinizi teyit edebilecek biri yok.”

Harold sert, buzdan farksız soğuk bakışlarla düşündü.

“Evde çalışanlar döndüğümü duymuş olmalılar. Evimizde bir karıkoca çalışıyor. Ancak, bakın müfettiş, gerçekten…”

“Lütfen Bay Crackenthorpe, bu tür soruların ne denli huzursuz edici olduklarının bilincindeyim, ama neredeyse bitiriyorum. Arabanız var mıydı?”

“Evet, bir Humber Hawk.”

“Kendiniz mi kullanıyorsunuz?”

“Evet ama genellikle hafta sonları. Şu sıralar Londra’nın içinde araba kullanmak neredeyse olanaksız.”

“Babanızı ve kız kardeşinizi ziyaret etmek istediğiniz durumlarda Brackhampton’a bu arabayla gidiyorsunuz, değil mi?”

“Yalnızca orada birkaç gün kalacaksam. Bir gece içinse, örneğin resmi soruşturma sırasında olduğu gibi, trenle gidiyorum. Oranın şehirle bağlantısı kusursuz, oraya trenle daha çabuk ulaştığımı söyleyebilirim. Böyle durumlarda kız kardeşim bir araba kiralayarak beni istasyondan aldırtıyor.”

“Arabanızı nereye bırakıyorsunuz?”

“Cardigan Gardens’in arka tarafındaki dar sokakta kiraladığım bir garaja. Başka sorunuz var mıydı?”

“Şimdilik bu kadar, yeterli olduğunu düşünüyorum” diyen Müfettiş Craddock gülümseyerek ayağa kalktı. “Sizi yorduğumuz için özür dilerim.”

Dışarıya çıktıklarında herkesten kuşkulanan karakterde biri olan Çavuş Wetherall hemen fikrini belirtti.

“Sorulardan hoşlanmadı… rahatsız oldu. Gerçekten çok huzursuzdu.”

Müfettiş yumuşak bir sesle yanıtladı. “Eğer cinayet işlememişseniz ve karşınızdaki sizi suçluyormuş gibi bir tavır takınırsa tabi ki kızarsınız. Özellikle de Harold Crackenthorpe gibi saygın biri için bu durum çok rahatsız edici olabilir. Bunda bir şey yok. Şimdi asıl bulmamız gereken, o gün öğleden sonra Harold Crackenthorpe’u müzayede salonunda gören olup olmadığı, tabi aynı şekilde çay salonunda da. Yoksa rahatça 16.33 treniyle Brackhampton’a gitmiş, kadını boğup trenden atmış ve yeniden akşam yemeğine yetişecek şekilde ilk trenle Londra’ya dönmüş olabilir. Aynı şekilde o akşam arabasını garajdan alıp cesedi lahide koyduktan sonra yeniden eve dönmüş olması da mümkün. Garajın olduğu çevrede araştırma yapmamızda da yarar var.”

“Peki efendim! Sizce katil o olabilir mi?”

“Kim bilebilir ki?” diye yanıtladı Müfettiş Craddock. “İriyarı, yapılı, esmer bir adam. Trendeki adamın o olması mümkün, ayrıca Rutherford Hall ile bağlantısı da var. Bu olaydaki şüphelilerden biri de o! Haydi şimdi de kardeşi Alfred’i ziyaret edelim.”

* * *

Alfred Crackenthorpe West Hampstead’da oldukça özensiz inşa edilmiş büyük, yeni modern bir binanın küçük bir dairesinde oturuyordu. Binanın önündeki büyük avluya bina sakinleri komşularının haklarına saygı duymaya gerek görmeden dilediklerince arabalarını park etmişlerdi.

Ev modern bir stüdyo daireydi ve büyük olasılıkla möbleli olarak kiralanmıştı. Odada duvara kapatılabilen uzun bir tahta masa, yatak olan büyük bir kanepe ve çeşitli boyutlarda sandalyeler vardı.

Alfred Crackenthorpe kapıyı açtığında rahat ve kayıtsız görünmeye çabaladıysa da müfettiş ondaki gerginliği hemen hissetti.

“Gerçekten meraklandım” diye söze başlayan Alfred, önünde duran birkaç şişeyi göstererek sordu. “Size içmek için bir şey ikram edebilir miyim, müfettiş?”

“Yok, hayır, çok teşekkür ederim, Bay Crackenthorpe.”

“Aman Tanrım, demek durum bu kadar ciddi” diyen Alfred kendi yaptığı şakaya yine kendi gülerek, nasıl yardımcı olabileceğini sordu.

Müfettiş Craddock olağan sorusunu yineledi.

“20 Aralık günü öğleden sonra ve akşam, gece yarısına kadar nerede miydim? Bunu nasıl bilebilirim ki? Üzerinden koskoca üç hafta geçti.”