Выбрать главу

“Peki artan ne var?”

“Biraz körili tavuk arttı, erzak dolabındaki bir kâsede. Onu bu sabah yapacağım baharatlı Hint çorbasına katmayı düşünüyordum. Biraz mantar çorbası da var. İrmikli puding ve kanepeler bitti.”

“Körili tavukla çorbayı alayım. Peki ya turşu? Yemekle birlikte turşu da yendi mi?”

“Evet. Seramik kavanozlardan birinde vardı.”

“Ondan da biraz örnek alayım.”

Ayağa kalktı. “Yukarı çıkıp onlara tekrar bakmak istiyorum. Ondan sonra birkaç saat onların başında durabilir misiniz? Hepsinin rahatsızlıkların seyrini izlemelisiniz. Saat sekize doğru gerekli talimatlarla birlikte bir hemşire yollayabilirim.”

“Bana doğruyu söyler misiniz, doktor. Bunun bir besin zehirlenmesi… ya… ya da zehirleme olduğunu mu düşünüyorsunuz?”

“Size daha önce de bahsettim. Her şey olabilir. Doktorlar birçok şeyden kuşkulanabilirler… ama bir açıklama yapmadan önce emin olmaları gerekir. Eğer bu yemek örneklerinden olumlu bir sonuç alırsak, gerekli önlemleri alabilirim. Yoksa…”

“Yoksa?” diye yineledi Lucy.

Dr. Quimper elini genç kadının omzuna koydu.

“İki kişiye özellikle dikkat etmenizi istiyorum” dedi. “Emma’ya iyi bakın. Emma’ya bir şey olmasından çok endişeleniyorum…”

Sesinde dikkatten kaçması olanaksız bir duygusallık vardı.

“Daha yaşamaya başlamadı bile” diye açıkladı. “Biliyorsunuz Emma gibi insanlar bu dünyanın tadı, tuzudur… Emma, evet, Emma benim için çok önemli. Ona bunu asla söylemedim ama yakında söyleyeceğim. Emma’ya özen gösterin.”

“Bana güvenebilirsiniz” dedi Lucy.

“Bir de yaşlı adama göz kulak olun. Onun en hoşlandığım hastam olduğunu söyleyemem, ama hastamın geçinemediği oğulları… her üçü de olabilir… istediği için bu dünyaya veda edip, onların yollarından çekilmesine ve paraya konmalarına fırsat tanımak istemem.”

Gözlerinde anlaşılmaz, muzip bir bakış belirdi.

“Bu arada gereğinden fazla konuştum” dedi. “Gözünüzü dört açın, iyi bir kız olun ve ağzınızı sıkı tutun, bildiklerinizi kendinize saklayın.”

Müfettiş Bacon şaşırmışa benziyordu.

“Arsenik mi?” diye sordu. “Arsenik mi?”

“Evet. Körili tavuğa karıştırılmış. Kalan burada… adamlarınız gerekli incelemeleri yapabilirler. Ben yalnızca çok az bir parçayı üstünkörü tahlil ettim… sonuç kuşku götürmeyecek kadar kesindi.”

“O zaman karşımızda zehir kullanan biri var.”

“Öyle görünüyor” dedi Dr. Quimper donuk bir ifadeyle.

“Ve bundan hepsi etkilenmiş diyorsunuz… Bayan Eyelesbarrow dışında.”

“Evet, Bayan Eyelesbarrow dışında.”

“Bu sizde biraz şüphe uyandırmıyor mu?…”

“Bunun için nasıl bir nedeni olabilir ki?”

“Ruh hastası olabilir” dedi Bacon. “Bu tür hastalar tamamen normal görünürler, sonra bazen birden kafalarındaki bir tahta yerinden oynar ve…”

“Bayan Eyelesbarrow’un hiçbir ruhsal rahatsızlığı olmadığından eminim. Bunu bir doktor olarak söylüyorum. Bayan Eyelesbarrow da en az sizin ya da benim kadar sağlıklı bir ruh yapısına sahip. Eğer aileyi körili tavuğa arsenik katarak zehirlemek istemiş olsa, bunun için geçerli bir nedeni olması gerekirdi. Ayrıca o çok zeki bir kadın; eğer böyle bir şey yapsa tek ayakta kalan olmamaya özen gösterirdi. Her akıllı zehir kullanan katil gibi kendi yemeğine de küçük bir miktar arsenik katar ve rahatsızlık belirtilerini abartırdı.”

“Bu durumda da bir şey fark etmeniz olanaksız olurdu.”

“Diğerlerinden daha az yemiş olduğunu mu? Büyük olasılıkla hayır. Zehrin kişiler üzerindeki tepkisi çok farklı olabiliyor… Belirli bir doz bazılarını diğerlerinden çok daha fazla etkileyebiliyor.” Ve birden istemeden ekledi. “Tabi verilen dozun tam olarak miktarının saptanması ancak hastanın ölümüyle mümkün.”

“Öyleyse üzerinde düşünmemiz gereken…” Müfettiş Bacon düşüncesini tam olarak şekillendirmek amacıyla konuşmasına kısa bir ara verdi. “Öyleyse aileden birinin hastalık belirtilerini bilhassa abartıyor olması mümkün… yani şüpheyi üzerinden uzaklaştırmak için diğerleri gibi kıvranıyor diyebiliriz. Bu olabilir, değil mi?”

“Bunu ben de düşündüm. Size gelmemin nedeni de bu. Artık konu sizin ellerinizde. Rutherford Hall’a güvenilir bir hemşire yolladım ama onun da her an her yerde olması olanaksız. Aralarından hiçbirinin yaşamını tehlikeye düşürecek kadar yüksek dozda zehir almış olduğunu düşünmüyorum.”

“Yani sizce bu zehri kullanan katil bir hata mı yaptı?”

“Hayır. Bana kalırsa körili tavuğa özellikle besin zehirlenmesi izlenimi uyandıracak kadar arsenik koydu… böyle bir durumda herkes mantardan zehirlendiklerini düşünecekti. İnsanlar bilirsiniz zehirlenmelerin çoğunlukla mantardan kaynaklandığını kabullenmek eğilimindedirler. Ve sonra aniden bir hastanın durumu ağırlaşır ve ölür.”

“İkinci bir doz verildiği için mi?” Doktor başıyla onayladı.

“Hemen size gelmemin ve Rutherford Hall’a bir hemşire yollamamın nedeni de bu!”

“Hemşirenizin arsenik hakkında bilgisi var mı?”

“Elbette. Benim dışımda Bayan Eyelesbarrow da konuyu biliyor. Size ne yapmanız gerektiğini söylemek istemem ama yerinizde olsam hemen oraya gider ve hepsine bir arsenik zehirlenmesi durumuyla karşı karşıya olduklarını açıklardım. Bu potansiyel katilimizi korku ve dehşete düşürüp planını uygulamaktan vazgeçmesini sağlayabilir. Sanırım plan besin zehirlenmesi görüntüsü vermek üzerine kurulmuş!”

Müfettişin masasının üzerindeki telefon çaldı. Bacon ahizeyi kaldırıp kısa bir süre söylenenleri dinledikten sonra yanıtladı.

“Tamam. Anlatın.” Quimper’e dönerek açıkladı. “Telefondaki sizin hemşireniz. Evet, alo… duyuyorum… Nasıl? Hastanın durumu yeniden ağırlaştı mı?… Evet… Dr. Quimper yanımda… eğer onunla konuşmak isterseniz…”

Ahizeyi doktora uzattı.

“Buyurun ben Quimper… anlıyorum… evet… haklısınız… Evet, aynı şekilde devam edin… hemen geliyoruz.” Ahizeyi yerine koyarak, Bacon’a döndü.

“Kimden söz ediliyordu?”

“Alfred” dedi Dr. Quimper. “Ölmüş.”

Bölüm 20

Craddock’un telefondaki sesi çok şaşırmış olduğunu belli ediyordu.

“Alfred mi?” dedi. “Alfred mi?”

Telefon ahizesini bir kulağından diğerine geçiren Müfettiş Bacon, sordu.

“Bunu beklemiyordunuz, değil mi?”

“Hayır! Aslında Alfred’in katil olma ihtimali çok fazlaydı.”

“Trendeki biletçinin onu teşhis ettiğini duydum. Durum onun açısından bayağı kötüydü. Adamımızı ele geçirmiş gibiydik.”

“Evet” dedi Craddock soğuk, anlamsız bir sesle. “Yanılmışız!”

Kısa bir sessizlik oldu. Daha sonra Craddock sordu.

“Hastalar hemşirenin gözetimi altındaydı? Bu konuda nasıl olup da atlamış?”

“Onu suçlayamayız. Bayan Eyelesbarrow yorgunluktan bitap düşüp biraz uzanmış. Hemşirenin ise o sırada beş hastaya bakması gerekiyormuş, ihtiyar Crackenthorpe, Emma, Cedric, Harold ve Alfred. Aynı anda her yerde olması olanaksız. Anlaşıldığı kadarıyla en büyük şamatayı koparan ihtiyar Bay Crackenthorpe olmuş. Ölmek üzere olduğunu söyleyip inliyormuş. Hemşire yanına gidip onu sakinleştirmiş; daha sonra da Alfred’e meyve şekerli çay vermiş. Adam çayı içince de olan olmuş.”

“Yine arsenik mi?”

“Öyleye benziyor. Tabi bir hastalık nüksetmiş de olabilir, ama Quimper olmadığını söylüyor, Johnson da aynı fikirde.”