Выбрать главу

“Sevgili Lucy, ah sevgili Lucy, bütün bunlar beni de endişelendiriyor.”

“Sonra Bryan” diye ekledi Lucy. “Çok tuhaf ama Bryan da bu evde yaşamak istiyor. Kendisinin ve Alexander’in Rutherford Hall’da çok mutlu bir yaşamları olacağını düşünüyor ve kafası geleceğe yönelik planlarla dolu.”

“Şu ya da bu şekilde kafası hep planlarla dolu değil mi?”

“Evet, sanırım öyle. Hepsi mükemmel görünüyor ama içimden bir ses bunların gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu söylüyor. Yani uygulanabilirlik açısından demek istiyorum. Fikirleri güzel, ancak onun bunları nasıl gerçekleşebileceğini düşündüğünü sanmıyorum.”

“Yani bir deyişle havada kalan projeler, değil mi?”

“Evet, bir anlamda öyle. Hepsi gerçekten de havadan şeyler. Çoğu havacılıkla ilgili planlar. Kim bilir belki de iyi bir savaş pilotunun ayakları hiçbir zaman gerçek anlamda yere basamıyor…”

Ve ekledi. “Rutherford Hall’u bu kadar sevmesinin nedeni küçük bir çocukken yaşadığı büyük, geniş Victoria stili evi anımsatması.”

“Anlıyorum” diye yanıt veren Miss Marple düşüncelere dalmış görünüyordu. “Anlıyorum…”

Daha sonra muzip bir yan bakışla Lucy’yi süzerek, nazik ve yumuşak bir tonda ciddiyetle sordu. “Hepsi bu kadar da değil, değil mi canım? Bana söylemediğin bir şey daha var.”

“Oh evet, bir şey daha var. Birkaç gün öncesine kadar anlayamadığım bir şey. Bryan o trende olmuş olabilir.”

“16.33’deki Paddington treninde mi?”

“Evet. Bildiğiniz gibi ondan istenmediği halde Emma 20 Aralık günü yaptıklarının hesabını kılı kılına vermeye büyük özen gösterdi. Sabah bir dernek toplantısına katılmış, öğleden sonra biraz alışveriş yapıp Green Shamrock’ta 5 çayını içmiş ve söylediğine göre son olarak da Bryan’ı karşılamaya istasyona gitmiş. Karşıladığı trenin Paddington’dan 16.50’de hareket eden tren olduğunu söyledi ama Bryan daha önceki trenle gelip geç olanla gelmiş gibi davranmış olabilir. Bana arabasının arıza yaptığını, tamirde olduğu için trenle gelmek zorunda kaldığını söyledi, buna canının çok sıkıldığını, trenlerden nefret ettiğini söyledi. Bunları söylerken samimi görünüyordu, ama… Bu doğru da olabilir, ama ben trenle gelmemiş olmasını isterdim.”

“Özellikle de o trenle!” dedi Miss Marple düşünceli bir halde.

“Bu gerçekte hiçbir şeyi kanıtlamaz. Kötü olan bu kuşku. Bilmemek. Kim bilir belki de asla bilemeyeceğim.”

“Tabi ki öğreneceğiz, canım” dedi Miss Marple heyecanla. “Bu noktada hiçbir şeyi bırakacak değiliz. Katillere ilişkin kesin olarak bildiğim tek şey varsa, o da onların yaptıklarından hiçbir zaman huzur duymadıklarıdır. Tam aksine giderek daha tedirgin olurlar. Özellikle de ikinci bir cinayetten sonra” diye ekledi kararlılıkla. “Karamsar olma, Lucy, gün doğmadan neler doğar. Polis elinden geleni yapıyor, herkesi her olasılığı soruşturuyor… ve en iyisi de Elspeth McGillicuddy’nin çok yakında burada olacak olması!”

Bölüm 26

“Senden ne yapmanı istediğimi tam olarak anladın, değil mi Elspeth?”

“Anladım” dedi Bayan McGillicuddy. “Ama yine de bunu çok tuhaf bulduğumu söylemeliyim, sevgili Jane.”

“Hiç de tuhaf değil” dedi Miss Marple.

“Bence öyle. Bir eve gideceksin ve hemen… şey… üst kata çıkmak isteyeceksin!”

“Hava çok soğuk” diye belirtti Miss Marple. “Ayrıca sana dokunan bir şey yemiş olabilirsin… bu nedenle de lavaboya gitmek isteyebilirsin. Böyle şeyler olur. Hatırlıyorum da zavallı Louisa Felby bir defasında bana geldiğinde, yarım saat içinde tam beş kez lavaboya gitmek için izin istemek zorunda kalmıştı. Bunun nedeni de” diye açıkladı Miss Marple kısaca. “Bayat bir pasta yemiş olmasıydı.”

“Jane, bana açıkça neyi hedeflediğini söylemez misin?” diye sordu Bayan McGillicuddy.

“Hayır, özellikle de bunu söyleyemem.”

“Sen insanı gerçekten çıldırtırsın, Jane. Önce bana mümkün olan en kısa sürede dünya kadar yolu tepip İngiltere’ye dönmemi söylüyorsun, sonra…”

“Çok üzgünüm” dedi Miss Marple. “Ama inan başka çarem yoktu. Bak canım, her an için biri öldürülebilir. Onların gözetim altında olduklarını ve polisin gerekli tüm tedbirleri aldığını biliyorum ama katilin onlardan daha akıllı olma şansı her zaman daha fazla. İşte bu nedenle Elspeth, gelmen gerekliydi, bu senin görevindi. Ne de olsa ikimiz de üstümüze düşen görevi yerine getirmek üzere yetiştirildik, değil mi?”

“Öyle olduğumuz kesin” dedi Bayan McGillicuddy. “Bizim gençliğimizde ihmalcilik bağışlanmazdı.”

“Bu çok doğru” diyen Miss Marple, dışarıda bir motor homurtusu duyunca ekledi. “İşte taksi de geldi.”

Bayan McGillicuddy kalın siyah-beyaz paltosunu giydi, Miss Marple şallar ve başörtülerine büründü. Ve iki yaşlı bayan taksiye binerek, Rutherford Hall’a doğru yola koyuldular.

* * *

“Bu gelen de kim?” diye soran Emma, eve yaklaşan taksiye bakıyordu. “Galiba bu Lucy’nin yaşlı teyzesi.”

“Yine mi o baş belası!” dedi Cedric.

Kanepeye uzanmış, ayaklarını şöminenin kenarına uzatmış, Taşra Yaşamı dergisini karıştırıyordu.

“Ona evde olmadığımızı söyle.”

“Bunu nasıl yapacağımı düşünüyorsun? Dışarı çıkıp evde olmadığımızı mı söyleyeyim? Yoksa Lucy’yi çağırıp, teyzesine böyle söylemesini mi isteyeyim?”

“Bunu düşünmemiştim” dedi Cedric. “Sanırım uşaklarımız, hizmetçilerimiz olduğu günlere gitti aklım, tabi eğer vardıysalar.

“Savaştan önce bir uşağımız olduğunu anımsıyorum. Mutfakta çalışan hizmetçi kızla bir ilişkisi olmuştu; sonra da bu yüzden büyük bir skandal çıkmıştı. Temizliğe gelen gündelikçilerinden hiçbiri burada değil mi?”

Tam o sırada öğleden sonra gümüşleri temizlemeye gelmiş olan Bayan Hart kapıyı açtı ve Miss Marple şallara bürünmüş bir halde arkasında göze batmayan bir kadınla birlikte odaya girdi.

“Uygunsuz bir zamanda gelmediğimizi umarım” dedi Miss Marple elini Emma’ya uzatırken. “Öbür gün evime dönüyorum ve gitmeden önce size uğrayarak, hem bir veda etmek, hem de Lucy’ye gösterdiğiniz yakınlıktan dolayı teşekkür etmek istedim. Ah, nasıl da unuttum. Size benimle kalan arkadaşım Bayan McGillicuddy’yi tanıştırabilir miyim?”

“Memnun oldum. Nasılsınız?” diyen Bayan McGillicuddy tüm dikkatiyle Emma’yı inceledikten sonra, ayaklarını şöminenin kenarından çekmiş olan Cedric’e baktı. O sırada Lucy odaya girdi.

“Jane Teyze, geleceğinizden haberim…”

“Buraya gelip Miss Crackenthorpe’a veda etmek istedim” dedi Miss Marple ona dönerek. “Sana karşı o kadar ama o kadar yakınlık gösterdi ki.”

“Asıl bize karşı çok iyi olan Lucy” dedi Emma.

“Evet, doğru” diye söze karıştı Cedric. “Onu kürek mahkumu gibi çalıştırdık. Hastaların başını bekle, merdiven in, merdiven çık, yataktaki hastalara yemek pişir…”

Miss Marple söze karıştı. “Hastalandığınızı duyunca çok, çok üzüldüm. Umarım şimdi daha iyisinizdir, Miss Crackenthorpe.”