Выбрать главу

“Oh evet, hepimiz çok daha iyiyiz” dedi Emma.

“Lucy bana çok ağır hastalandığınızı söyledi. Çok tehlikeli bu gıda zehirlenmesi. Sanırım mantardan, değil mi?”

“Neden halen tam olarak bulunamadı” dedi Emma.

“Onun söylediklerine inanmayın” söze karıştı Cedric. “Etrafta dolaşan söylentileri duymuş olduğunuzdan eminim. Miss… er…”

“Marple” dedi, Miss Marple.

“Neyse, dediğim gibi etrafta dolaşan dedikoduları hiç kuşkusuz siz de duymuşsunuzdur. Komşularımızın konuşacak bir şeyler bulmaları için biraz arsenikten iyisi yok.”

“Cedric” diye söze karıştı Emma. “Lütfen kes şunu. Müfettiş Craddock’un ne söylediğini…”

“Aman” dedi Cedric umursamaz bir tavırla. “Zaten herkes biliyor. Sizler de her şeyi duydunuz değil mi?” diye sordu Miss Marple ve Bayan McGillicuddy’ye dönerek.

“Ben yurtdışından yeni döndüm” dedi Bayan McGillicuddy. “İki gün önce geldim.”

“Ah, demek dilden dile dolaşan yerel dedikodudan haberdar değilsiniz” dedi Cedric. “Köriye arsenik karışmış, hepsi bu: Sanırım Lucy’nin teyzesinin her şeyden haberi var.”

“Evet, öyle” dedi Miss Marple. “Bazı söylentiler benim de kulağıma geldi. Ama yalnızca üstü kapalı olarak. Tabi ki bu konuyu dile getirerek sizi herhangi bir şekilde sıkmak istemedim, Miss Crackenthorpe.”

“Ağabeyime aldırış etmeyin” dedi Emma. “İnsanları kızdırmaktan zevk alır o!” Bu arada ağabeyine dönerek sevgiyle gülümsedi.

O anda kapı açıldı ve Bay Crackenthorpe bastonunu sinirli bir şekilde yere vurarak içeri girdi.

“Çay nerede kaldı?” diye sordu. “Çay niçin hâlâ hazır değil? Sen! Kızım!” Lucy’ye döndü. “Niçin hâlâ çayımı getirmediniz?”

“Çoktan hazır, Bay Crackenthorpe. Hemen getiriyorum. Masayı hazırladım.”

Lucy odadan çıktı. Bay Crackenthorpe Miss Marple ve Bayan McGillicuddy’ye tanıştırıldı.

“Yemeklerimizin tam zamanında getirilmesini isterim” dedi Bay Crackenthorpe. “Dakiklik ve ekonomi. Benim yaşam anlayışım bunlar üzerine kurulu!”

“Bu çok takdir edilecek bir şey” dedi Miss Marple. “Özellikle de bugünkü vergi sistemi ve yaşam koşullarında…”

Bay Crackenthorpe homurdandı. “Vergi. Bana o haydutları anımsatmayın. Beni neredeyse sadakaya muhtaç duruma getirmek istiyorlar, soyguncular! Bu gün geçtikçe de daha kötüye gidiyor. Bak göreceksin sen oğlum” dedi Cedric’e dönerek. “Bu ev sana kaldığı zaman, şimdiden bire on bahse girerim ki, sosyalistler burayı elinden alacaklar. Burayı bakımevi ya da bu türden bir şey yapabilirler. Ve burayı çevirmek için tüm gelirlerini elinden alacaklar, emin ol!”

Lucy elinde çay tepsisiyle yeniden odaya girdi. Hemen arkasında da sandviç, kek, tereyağı, kızarmış ekmek ve pastanın bulunduğu tepsiyi taşıyan Bryan vardı.

“Bu da ne? Bu da ne?” Bay Crackenthorpe dikkatle tepsiyi inceledi. “Rokoko pasta mı? Parti mi veriyoruz? Kimse bana bundan bahsetmedi.”

Emma’nın yüzü hafifçe kızardı.

“Dr. Quimper çaya gelecek, baba! Bugün onun doğum günü ve…”

“Doğum günü mü?” diye homurdandı yaşlı adam. “Doğum günüyse ne olacak? Doğum gününü yalnızca çocuklar kutlar. Ben hiç doğum günlerimi önemsemediğim gibi kimsenin de onları kutlamasını beklemedim.”

“Böylesi senin açından daha ucuza gelir” dedi Cedric. “Hiç değilse pastaya konacak mumlardan tasarruf etmişsin.”

“Yeter artık, bu kadarı da fazla, oğlum!” dedi Bay Crackenthorpe.

Bu arada Miss Marple Bryan Eastley’in elini sıkıyordu.

“Lucy sizden çok söz etti” dedi Miss Marple. “Bana St. Mary Mead’den birini anımsatıyorsunuz. Orası benim uzun yıllardır yaşadığım köy! Avukatın oğlu Ronnie Wells’e o kadar benziyorsunuz ki. Babasının yazıhanesinde çalışmaya bir türlü alışamadı. Doğu Afrika’ya göçtü ve gölde gemi işletmeciliğine başladı. Victoria Nyanza Gölü’nde! Yoksa Albert gölü müydü? Neyse, fark etmez. Maalesef başarılı olamadı ve tüm sermayesini kaybetti. Ne şanssızlık! Neyse, sanırım onunla herhangi bir akrabalığınız yok, öyle değil mi? Aranızdaki benzerlik çok şaşırtıcı da!”

“Hayır” dedi Bryan. “Wells adında biriyle akrabalığım olduğunu sanmıyorum.”

“Çok hoş bir kızla nişanlanmıştı” diye ekledi Miss Marple. “Çok mantıklı, akıllı bir kızdı. Onu göç sevdasından vazgeçirmeye çok çalıştı; ama başaramadı. Tabi çok büyük bir hata yaptı. Sizin de bildiğiniz gibi kadınlar parasal konulardan çok daha iyi anlarlar. Tabi ki üst düzey finans konularını kastetmiyorum. Babam buna hiçbir kadının aklının ermeyeceğini söylerdi hep. Günlük harcamalar, getiriler… bu gibi şeyler işte. Bu pencereden manzara da ne kadar güzel.” Pencereye yaklaşarak dışarı baktı.

Emma da ona katıldı.

“Ne kadar geniş bir bahçe! Ağaçların gövdeleri ne kadar da heybetli! Böyle bir yerin şehrin içinde olması inanılır gibi değil.”

“Burada sanki başka bir asırda yaşar gibiyiz” dedi Emma. “Ama pencereleri açınca uzaklardan trafik gürültüsü duyabiliyorsunuz.”

“Evet, tabi” dedi Miss Marple. “Artık trafik gürültüsü her yerde var, değil mi? Hatta St. Mary Mead’de bile. Köyümüz havaalanının çok yakınında, o koca jetlerin tepemizden uçarken çıkarttıkları sesi bir bilseniz. Dehşet verici! Küçük kış bahçemin iki camı daha geçen gün bu yüzden kırıldı. Ses duvarını aşıyorlarmış, çevredekiler böyle söyledi ama ben bundan hiçbir şey anlamıyorum.”

“Ama bu çok basit” diye söze karıştı Bryan. “Bakın açıklayayım.”

Miss Marple çantasını yere düşürdü. Bryan eğilerek nezaketle kaldırdı. Aynı anda Bayan McGillicuddy Emma’ya yaklaşarak, sıkıntılı bir ses tonuyla bir şeyler fısıldadı. Bu yapmacık bir sıkıntıydı ve Bayan McGillicuddy bu yaptığını çok çirkin buluyordu.

“Çok affedersiniz… acaba bana lavaboyu gösterebilir miydiniz?”

“Tabi” dedi Emma.

“Sizi götüreyim” dedi Lucy.

Lucy ve Bayan McGillicuddy beraberce odadan çıktılar.

“Araba kullanmak için çok soğuk bir gün!” dedi Miss Marple anlaşılmaz bir şekilde.

“Ses duvarı konusu” dedi Bryan. “Bakın şöyle düşünün… oh, merhaba Bay Quimper.”

Dr. Quimper arabasını dışarıya park etmişti. İçeri girdiğinde ellerini ovuşturuyordu. Çok üşümüş olduğu anlaşılıyordu.

“Çok kar var. Tahminimce don olacak” dedi. “Merhaba Emma, nasılsınız? Aman Tanrım, bu da ne?”

“Sizin için bir doğum günü pastası hazırladık” dedi Emma. “Unuttunuz mu? Bana bugünün doğum gününüz olduğunu söylemiştiniz.”

“Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum” dedi Dr. Quimper. “Biliyor musunuz uzun yıllardır… ne kadar oldu ki… en azından on altı yıldır kimse doğum günümü anımsamadı.” Çok duygulanmışa benziyordu.

“Miss Marple ile tanışıyor muydunuz?” Emma onları tanıştırmak istedi.

“Oh evet” dedi Miss Marple. “Bir önceki gelişimde doktorla burada karşılaşmıştık. Geçen gün çok şiddetli bir soğuk algınlığına yakalandığımda da beni evimde muayene etme nezaketi gösterdi. Bana karşı o kadar nazik ve iyiydi ki.”

“Umarım, iyileşmişsinizdir” dedi doktor.

Miss Marple nezaketle çok iyi olduğunu belirtti.

“Uzun süredir beni muayene etmek için gelmediniz” diye söze karıştı Bay Crackenthorpe. “Gelin bizimle çaya oturun. Daha ne bekliyoruz ki?”

“Oh lütfen, arkadaşımın dönmesini beklemeyelim” dedi Miss Marple. “Onu beklediğimizi fark ederse çok mahcup olur.”