Выбрать главу

Masaya oturdular. Miss Marple önce bir dilim ekmekle tereyağı aldı; sonra da tabağına bir sandviç konulmasına izin verdi.

“Bu?…” diye sordu çekinerek.

“Balık” dedi Bryan. “Mutfakta yapımına yardım ettim.”

Bay Crackenthorpe bir kahkaha attı.

“Zehirli ançüez” dedi. “Gerçek bu! İsteyen yer!”

“Lütfen baba!”

“Bu evde bir şey yerken çok dikkatli olmalısınız” dedi Bay Crackenthorpe Miss Marple’a dönerek. “İki oğlum sinek gibi öldürüldü. Bunu kimin yaptığına gelince… işte bunu gerçekten bilmek isterdim.”

“Sizi ürkütmesine fırsat vermeyin” diyen Cedric Miss Marple’a yeniden sandviç tabağını uzattı. “Arseniğin cilde iyi geldiğini söylüyorlar, miktarını fazla kaçırmamak şartıyla tabi.”

“Kendin de bir tane yesene” dedi yaşlı Bay Crackenthorpe.

“Beni çeşnicibaşı olarak kullanmak niyetindesin anlaşılan!” diyen Cedric ekledi. “Neyse, yiyeyim bari.”

Bir sandviç alıp ağzına attı. Miss Marple da hafifçe gülümseyerek bir sandviç aldı. Bir lokma ısırdıktan sonra konuşmaya başladı.

“Bu konuda şaka yapabilmeniz çok cesurca. Gerçekten büyük bir cesaret bu! Cesarete her zaman için hayran olmuşumdur.”

Birden tuhaf bir boğulma sesiyle kıvranmaya başladı. “Bir balık kılçığı!” diye inledi. “Boğazıma takıldı.”

Dr. Quimper hemen yerinden kalktı. Onu pencerenin kenarına götürerek, arkaya doğru yasladı ve ağzını açmasını istedi. Çantasından bir alet kutusu çıkararak bir pens aldı. Profesyonel bir ustalıkla yaşlı kadının boğazını incelemeye başladı. O anda kapı açılarak Bayan McGillicuddy arkasında Lucy olduğu halde içeri girdi. Bayan McGillicuddy karşısında gördüğü manzara karşısında bir an için soluk alamadı. Miss Marple pencereye doğru, arkasına yaslanmış, doktor ise üstüne eğilmiş, boğazından tutmuş başını yana çeviriyordu.

“Ama bu o!” diye haykırdı Bayan McGillicuddy şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış gözlerle. “Bu trendeki adam…”

Hiç beklenmedik şaşırtıcı bir çeviklikle doktorun elinden kurtulan Miss Marple arkadaşının yanına gitti.

“Onu tanıyacağını biliyordum, Elspeth!” dedi. “Hayır. Şimdi hiçbir şey söylememelisin.”

Zafer kazanmışçasına Dr. Quimper’e döndü.

“Bunu bilmiyordunuz, değil mi doktor, trende bir kadını boğarken bir başka kadının sizi görmüş olduğunu bilmiyordunuz, değil mi? Bu kadın benim arkadaşımdı, Bayan McGillicuddy. Sizi gören o! Anlıyor musunuz? Sizi kendi gözleriyle görüp, teşhis etti. Sizinkine paralel giden, tam yanınızdaki trendeydi.”

“Ne diyorsunuz siz?” Dr. Quimper Bayan McGillicuddy’ye doğru bir hamle yaptıysa da Miss Marple yine aynı çeviklikle aralarına girdi.

“Evet!” dedi. “Sizi gördü ve teşhis etti, mahkemede de bunu yeminli ifadesiyle belirtecek. Sanırım bu pek sık rastlanır bir durum değil” diye ekledi Miss Marple yumuşak, abartısız ses tonuyla. “Kişinin bir cinayet işlenirken tanık olması! Cinayetler genellikle bulunan delillere dayanılarak aydınlatılır. Bu kez durum çok farklı. Bu olayda işlenilen cinayetin görgü tanığı var.”

“Kahrolası ihtiyar cadı!” diyen Dr. Quimper bu kez Miss Marple’ın üzerine atılmak istediyse de Cedric buna engel olarak, onu omuzlarından yakaladı.

“Demek bu cinayetleri işleyen şeytan sensin” diye haykıran Cedric doktora sarılarak herhangi bir hareket yapmasını engellemeye çalıştı. “İlk gördüğüm günden beri sizden hiç hoşlanmadım, hep yanlış bir insan olduğunuzu düşündüm ama Tanrı bilir ya bu konuda sizden hiç kuşkulanmamıştım.”

Bryan Eastley hemen Cedric’in yardımına geldi. Müfettiş Craddock ve Müfettiş Bacon arka taraftaki kapıdan içeri girdiler.

“Dr. Quimper” diye konuşmaya başladı Bacon. “Sizi uyarıyorum şu andan itibaren söyleyeceğiniz…”

“Uyarınız size kalsın” diye bağırdı Dr. Quimper. “Bu bunak, ihtiyar kadınlara kimin inanacağını sanıyorsunuz? Bu tren saçmalıkları da nereden çıktı, kim duymuş böyle bir şeyi?”

Miss Marple, “Bayan McGillicuddy cinayeti 20 Aralık günü polise bildirdi ve katilin eşkâlini verdi” diye açıkladı.

O anda birdenbire Dr. Quimper’in omuzlan çöktü. “İnsan nasıl bu kadar şanssız olabilir ki!” dedi.

“Ama…” dedi Bayan McGillicuddy.

“Sen sus, Elspeth” diye atıldı Miss Marple.

“Peki ama hiç tanımadığım, yabancı bir kadını neden öldüreyim?” diye sordu Dr. Quimper.

“Sizin için yabancı değildi” dedi Müfettiş Craddock. “O sizin eşinizdi.”

Bölüm 27

“Görüyorsunuz işte!” dedi Miss Marple. “Ta başından beri kuşkulandığım şekilde her şeyin basit, çok basit bir açıklaması olduğu ortaya çıktı. En basit nedenlerle işlenen bir cinayet olayı! Karısını öldüren o kadar çok ki!”

Bayan McGillicuddy, Miss Marple ve Müfettiş Craddock’a baktı. “Eğer bana burada neler olduğunu açıklarsanız minnettar olacağım.”

“Doktor çok zengin bir kadınla evlenebilme fırsatı olduğunu gördü” diye açıklamaya başladı Miss Marple. “Ama zaten evli olduğu için bu olanaksızdı. Karısıyla yıllar önce ayrılmışlardı ama kadın boşanmayı reddediyordu. Müfettiş Craddock bana kendini Anna Stravinska olarak tanıtan kadından bahsettiğinde onun bu olaya çok uygun biri olduğunu anlamıştım. Kadın arkadaşlarına İngiliz bir kocası olduğunu söylemiş, aynı zamanda inançlı bir Katolik olduğunu da belirtmişti. Dr. Quimper Emma ile evlenip çift eşli bir insan olarak yaşama riskini göze alamazdı; dolayısıyla soğukkanlı ve acımasız bir insan olmasının da etkisiyle karısından kurtulmaya karar verdi. Onu trende öldürüp cesedi ambardaki lahidin içine saklamak aslında çok zekice planlanmış bir cinayetti. Kuşkuları Crackenthorpe ailesinin üzerinde toplamak niyetindeydi. Önce Emma’ya Edmund Crackenthorpe’un evlenmeyi düşündüğü Martine tarafından yazılmış gibi görünen bir mektup gönderdi. Emma doktora ağabeyiyle ilgili her şeyi anlatmıştı, bu nedenle her şeyi biliyordu. Daha sonra zamanı gelince ona bu mektupla polise başvurmasını önerdi. Ölen kadının Martine olarak teşhis edilmesini istiyordu. Sanırım Paris’te polisin Anna Stravinska’yla ilgili olarak soruşturma yaptığını herhangi bir şekilde öğrendi ve bunu engellemek için de hemen Jamaika’dan onun adıyla yazılmış bir posta kartı göndermeyi ayarladı.

Karısıyla Londra’da buluşmak onun için son derece kolaydı. Karısına onunla barışmak istediğini ve “akrabalarını ziyarete” götürmek istediğini söylemiş olmalı. Daha sonra olanları anlatmaya hiç gerek yok, o tatsız olayı hepimiz biliyoruz. Tabi doktor aslında hırslı ve açgözlü bir adamdı. Gelirinin yüksek vergiler nedeniyle ne kadar azaldığını görünce büyük bir servete çalışmadan sahip olmanın ne kadar cazip olacağını düşünmüş olmalı. Bunu karısını öldürmeyi planlamadan önce de düşünmüş olabilir. Her neyse, etrafa birinin Bay Crackenthorpe’u zehirlemek istediği söylentilerini yayarak, temeli hazırladı ve aileye arseniği verdi. Ama azar azar, çünkü aslında yaşlı Bay Crackenthorpe’un ölmesini istemiyordu.

“Ama bunu nasıl ayarladığını halen anlamış değilim” dedi Craddock. “Körili tavuk pişirildiğinde bu evde değildi ki.”

“Arsenik körili tavukta değildi ki” diye açıkladı Miss Marple. “Köriye zehri daha sonra tahlil etmek için numuneyi aldığı zaman katmış olmalı. Sanırım zehri daha önce kokteyle katmıştı. Tabi daha sonra doktor kişiliğiyle Alfred Crackenthorpe’u zehirlemesi ve Londra’ya Harold Crackenthorpe’a zehirli tabletleri göndermesi çok kolaydı. Bu arada önceden Harold’a ilaç almamasını söyleyerek, kendini güvenceye almayı da ihmal etmedi. Yaptığı her şeyi soğukkanlılıkla, cüretle, zalimce ve açgözlülükle yaptı. Aslında çok, çok üzgünüm artık ölüm cezası yok” diyerek açıklamalarını bitiren Miss Marple’ın yaşlı, yorgun bir kadının gözlerinde belirebilecek en haşin ve öfkeli bakışlar belirdi ve ekledi. “Ölüm cezasının kaldırılmış olması gerçekten çok kötü; eğer bu dünyada asılmayı hak eden biri varsa bunun Dr. Quimper olduğunu hissediyorum.”