Выбрать главу

“Amyrlin seninle aynı fikirde değil,” diye yanıt verdi Faile. “Kapıyol açar mısın lütfen? Akşam çöküyor.” Ve boşa harcamak demişken, beni doğrudan Beyaz Kule arazisinden göndermek yerine ta buraya kadar yürütüp bekletmenden bahsetmeye ne dersin?

Kule Salonu, Tar Valon’a kimin girip çıktığını daha iyi kontrol edebilmek amacıyla, büyük birlikler ve malzeme nakliyatları için tek bir Yolculuk alanı istemişti. Faile ihtiyatlı davrandıkları için suçlayamazdı onları, ama bazen sinir bozucu oluyordu.

Bürokrasi bürokrasiydi ve Berisha sonunda odaklanarak kapıyol açmaya hazırlandı. Ama o örgüyü oluşturamadan, yer gürlemeye başladı.

Yine mi, diye düşündü Faile, içini çekerek. Eh, genellikle büyük bir depremden sonra daha küçük…

Yakında, bir dizi keskin siyah kristal kazık yeri yardı ve üç-dört metre yükseldi. Bir tanesi bir Kızılkol’un atma saplandı ve kazık atı ve adamı delerken havaya kan fışkırdı.

“Şer kabarcığı!” diye seslendi Haman yakından.

Başka kristal kazıklar –bazıları mızrak kadar ince, diğerleri insan kadar kalın– yerden fırladı. Faile çılgınca atları kontrol altına almaya çalıştı. O dizginleri çekerken atlar kenara kaçarak arabayı döndürdüler ve devirecek gibi oldular.

Çevresinde delilik hüküm sürüyordu. Ustura kadar keskin kazık demetleri yeri delip yükseliyordu. Kristallerin sol tarafında yükseldiği bir araba paramparça oldu. Ölü çimenlerin üzerine yiyecekler saçıldı. Bazı atlar çılgına döndü ve diğer arabalar devrildi. Boş alanın her yerinde kristal kazıklar yükselmeye devam ediyordu. Tar Valon köprüsünün diğer ucunda, köyden feryatlar yükselmeye başladı.

“Kapıyol!” diye bağırdı Faile, atlarıyla mücadele ederek. “Aç şunu!”

Ayaklarının dibinde kazıklar bitince Berisha geri sıçradı. Solgun bir suratla kazıklara baktı ve ancak o zaman Faile gölgeli kristallerin içinde bir şeylerin hareket ettiğini fark etti. Dumana benziyordu.

Berisha’nın ayağına bir kristal saplandı. Kadın bağırarak diz çöktü. Tam o anda hava bir ışık çizgisiyle aydınlandı. Işık’a şükür, kadın örgüyü bırakmadı ve ışık çizgisi büyük yavaşlıkla dönerek bir arabanın geçebileceği kadar geniş bir deliğe dönüştü.

“Kapıdan geçin!” diye bağırdı Faile, ama sesi şamatada kaybolup gitti. Hemen solunda, yerden kristaller yükseldi ve yüzüne toprak fırlattı. Atları dans etti, sonra dörtnala kalktı. Faile kontrollerini tamamen kaybetme riskine girmemek için onları kapıyola doğru yönlendirdi. Ama tam kapıyoldan geçecekti ki dizginleri çekerek atları durdurdu.

“Kapıyol!” diye bağırdı diğerlerine. Sesi yine kaybolup gitti. Neyse ki Kızılkollar çağrıyı duymuştu: düzensiz sıra boyunca ilerleyerek atların dizginlerini yakaladılar ve arabaları kapıyola doğru çektiler. Başka adamlar yere düşmüş olanları kaldırdılar.

Olver’i yakalamış olan Haman koşarak geçti. Arkasından Sandip geldi. Setalle Anan da adama arkadan tutunmuştu. Kristallerin sıklığı arttı. Biri Faile’in yanında belirdi ve Faile dehşet içinde, içindeki dumanların bir biçime sahip olduğunu fark etti. İçeride kısılmış gibi çığlıklar atan adamlar ve kadınlar.

Dehşet içinde geriledi. Yakında, hâlâ yürüyebilen son araba da takırdayarak kapıyoldan geçti. Kısa süre içinde bu alanda kristallerden başka hiçbir şey kalmayacaktı. Birlik’ten kalan son adamlar da yaralıları atlara bindirdiler, ama kristaller yanlara doğru dallanınca ikisi düştü. Gitme zamanıydı. Aravine yanından geçti ve Faile’in dizginlerini yakalayarak onları güvenli bir yere çekti.

“Berisha!” dedi Faile. Aes Sedai açıklığın yanında diz çökmüştü; solgun yüzünden ter akıyordu. Faile arabadan aşağı atladı ve Aravine arabayı kapıyoldan çekerken Berisha’nın omzunu tuttu.

“Gidelim!” dedi Faile Berisha’ya. “Ben seni taşının.”

Kadın sallandı, sonra karnını tutarak yana düştü. Faile irkilerek, kadının parmaklarının arasından kan sızdığını fark etti. Berisha gökyüzüne bakarak konuşmaya çalıştı, ama ağzından ses çıkmadı.”

“Leydim!” Mandevwin dörtnala yaklaştı. “Nereye açıldığı umurumda değil. Gitmemiz lazım!”

“Ne…”

Mandevwin onu belinden yakalayıp, çevrede kristaller patlarken yukarı çekince Faile’in sesi solup gitti. Mandevwin onu tutarak dörtnala kapıyoldan geçti.

Bir an sonra kapıyol kapandı.

Mandevwin onu yere bıraktığında Faile nefes nefese kalmıştı. Biraz evvel kapıyolun olduğu yere baktı.

Sonunda adamın sözlerini kavradı. Nereye açıldığı umurumda değil… Mandevwin, Faile’in herkesi güvenli bir yere taşıma paniği içinde görmediği bir şey görmüştü.

Kapıyol Merrilor Meydanı’na açılmamıştı.

“Neresi…” diye fısıldadı Faile, korkunç manzaraya bakan diğerlerine katılarak. Bunaltıcı bir sıcak, siyah lekelerle kaplı bitkiler, havada korkunç bir şeyin kokusu.

Afet’teydiler.

Aviendha yemeğini kemiriyordu: balla karıştırılmış kıtır yulaf. Tadı güzeldi. Rand’ın yanındayken yiyecekleri bozulmuyordu.

Su matarasına uzandı, ama duraksadı. Son zamanlarda çok fazla su içiyordu. Suyun değerini düşünmüyordu. Rhuidean’ı ziyaret etmek için Üç Kat Topraklar’a döndüğü zaman öğrendiği dersleri unutmuş muydu?

Işık, diye düşündü, matarayı dudaklarına götürerek. Kimin umurunda? Bu Son Savaş!

Thakan’dar vadisinde, büyük bir Aiel çadırının zemininde oturuyordu. Melaine biraz ötede kendi yemeğini yiyordu. Kadın ikizlere hamileydi ve doğumu yakındı. Elbisesinin ve şalının altındaki karnı iyice şişmişti. Hamile bir Kız’ın savaşmasının yasak olması gibi, Melaine’in de tehlikeli şeyler yapması yasaktı. Mayene’de, Berelain’in Şifa merkezinde çalışmaya gönüllü olmuştu – ama savaşın gidişatını düzenli olarak kontrol ediyordu. Pek çok gai’shain kapıyollardan gelmiş, ellerinden geldiğince yardım ediyorlardı, ama tek yapabildikleri su ya da toprak taşımaktı. Toprak, Ituralde’nin savunmacılara bir parça koruma sağlamak için yaptırdığı setlerde kullanılıyordu.

Yakında bir grup Kız el konuşmasıyla gevezelik ederek yemeklerini yiyordu. Aviendha el konuşmalarını okuyabilirdi, ama okumuyordu. Onlara katılmayı dilemesine sebep olmaktan başka işe yaramazdı. Artık Bilge olmuştu ve eski hayatından vazgeçmişti. Kıskançlığından tamamen kurtulduğu anlamına gelmiyordu bu. Aviendha çanağını temizledi, çantasına kaldırdı, ayağa kalktı ve çadırdan çıktı.

Dışarıda, gece havası serindi. Şafağa bir saat vardı ve Üç Kat Topraklar’daki gece havası gibiydi. Aviendha vadinin üzerinde yükselen dağa baktı. Sabahın karanlığına rağmen, içeriye açılan çukuru görebiliyordu.

Rand’ın içeri girmesinin üzerinden günler geçmişti. Ituralde önceki gece kampa dönmüş, kurtlar tarafından tutulduğu ve Perrin Aybara’nın büyük kumandanı kaçırmak için birini gönderdiği hakkında bir hikâye anlatmıştı. Ituralde göz altına alınmıştı ve şikayet etmemişti.

Trolloclar gün boyunca vadiye saldırmamıştı. Savunucular hâlâ onları geçitte tutuyordu. Gölge bir şeyi bekliyor gibiydi. Işık izin verse de bir başka Myrddraal saldırısı olmasa. Sonuncusu neredeyse direnişi nihayete erdirecekti. Gözsüzler ortaya çıkıp, geçidin ağzını koruyan insanları öldürmeye başladığında Aviendha yönlendiricileri toplamıştı. Toplu halde ortaya çıkmalarının akıllıca olmadığını fark etmiş olmalıydılar. Yönlendirme başladığında geriye, geçidin güvenliğine kaçmışlardı.