Выбрать главу

“Gitti,” dedi Berelain. “Neredeyse çok geç olmuştu, ama gitti. İyi iş başardın. Artık uyu Perrin.” Ayağa kalktı.

“Berelain?” diye sordu Perrin.

Berelain yine ona döndü.

“Faile,” dedi Perrin. “Faile’e ne oldu?”

Berelain’in endişesi keskinleşti. Olamaz.

“Malzeme kervanı bir şer kabarcığı tarafından yok edildi Perrin,” dedi Berelain usulca. “Üzgünüm.”

“Cesedi bulundu mu?” diye sormaya zorladı Perrin kendini.

“Hayır.”

“O zaman hâlâ yaşıyor.”

“Bu…”

“Hâlâ yaşıyor,” diye ısrar etti Perrin. Bunun doğru olduğunu varsaymak zorundaydı. Bunu yapmazsa…

“Umut var tabii,” dedi Berelain. Şifa görmüş kolunu germekte olan Uno’nun yanma gitti ve başını sallayarak peşinden gelmesini istedikten sonra odadan çıktı. Janina lavabonun yanında meşguldü. Perrin dışarıdaki koridorlardan gelen inlemeleri hâlâ duyabiliyordu ve mekân şifalı ot ve acı kokuyordu.

Işık, diye düşündü. Faile’in kervanı Boru’yu taşıyordu. Gölge onu ele mi geçirmişti?

Gaul… Gaul’ün yanma geri dönek zorundaydı. Adamı kurt düşünde, Rand’ın arkasını kollarken bırakmıştı. Perrin’in ne kadar bitkin olduğuna bakılırsa, Gaul da çok fazla dayanamazdı.

Perrin haftalarca uyuyabilirmiş gibi hissediyordu. Janina yatağının yanına geri döndü ve başını iki yana salladı. “Kendini gözlerini açık tutmaya zorlamanın hiçbir faydası yok Perrin Aybara.”

“Yapacak çok işim var Janina. Savaşa geri dönmem lazım ve…”

“Burada kalacaksın Perrin Aybara. Bu durumda kimseye faydan olmaz ve aksini kanıtlamaya çalışman ji kazandırmaz. Seni buraya getiren demirci, sallana sallana gidip savaş meydanında ölmene izin verdiğimi duysa, geri döner ve beni topuklarımdan pencereye asardı.” Duraksadı. “O adam… bunu başarırdı da sanırım.”

“Luhhan Efendi,” dedi Perrin, kendinden geçmeden önceki anları belli belirsiz hatırlayarak. “Oradaydı. Beni o mu buldu?”

“Hayatını kurtardı,” dedi Janina. “O adam seni sırtına attı ve koşa koşa bir Aes Sedai bulup kapıyol açtırdı. Geldiğin zaman ölmek üzereydin. Cüsseni düşünürsek, seni kaldırmak az iş değil.”

“Uyumaya ihtiyacım yok aslında,” dedi Perrin, gözlerinin kapandığını hissederek. “Benim ihtiyacım olan… benim…”

“Eminim öyledir,” dedi Janina.

Perrin gözlerinin kapanmasına izin verdi. Bu kadını, söyleneni yapacağına ikna ederdi. O gittikten sonra kalkardı.

“Eminim öyledir,” diye tekrarladı Janina, bir sebepten sesi yumuşayarak.

Uyku, diye düşündü Perrin. Uykuya dalıyorum. Bir kez daha, önünde üç yol gördü. Bu sefer, biri sıradan uykuya gidiyordu, diğeri kurt düşüne, normalde seçtiği yöne.

Ve aralarında, üçüncü bir yol vardı. Kurt düşüne bedenen girmek.

Perrin o yöne gitmeye can atıyordu, ama o anda, o yola dönmemeye karar verdi. Sıradan uykuyu seçti, çünkü –bir anlık kavrayış içinde– uyumazsa bedeninin öleceğini anladı.

Yayla’dan kaçışlarının ardından Androl uzanmış, kesik kesik nefes alarak savaş meydanının uzaklarında bir yerdeki gökyüzüne bakıyordu.

O saldırı… ne kadar da güçlüydü!

Bu neydi? dedi Pevara’ya.

Taim değildi, diye yanıt verdi Pevara, ayağa kalktıp eteklerini silkeleyerek. Sanırım Demandred’di.

Bizi özellikle onun savaştığı yerden uzağa taşımıştım.

Evet. Ne cüretle yer değiştirir ve güçlerine saldıran bir grup yönlendiricinin işini bozar?

Androl inleyerek doğrulup oturdu. Biliyor musun Pevara, bir Aes Sedai için olağanüstü hazırcevapsın.

Pevara’nın eğlentisi onu şaşırttı. Aes Sedaileri sandığın kadar iyi tanımıyorsun. Pevara yaralarını kontrol etmek için Emarin’e yaklaştı.

Androl derin bir nefes aldı ve güz kokularını içine çekti. Düşmüş yapraklar. Durgun su. Fazla erken gelen bir sonbahar. Üzerinde durdukları yamaç, vadiye bakıyordu. Vadide, birkaç çiftçi dünyanın gidişine meydan okuyarak, toprağı büyük kareler halinde işlemişti.

Hiçbir şey yetişmemişti.

Yakında, Theodrin doğruldu. “Orası tam bir delilik,” dedi kızarmış bir yüzle.

Androl, Pevara’nın onu onaylamadığını hissedebiliyordu. Kız duygularını bu kadar açıkça ifade etmemeliydi; Aes Sedailerin kendine hakimiyetini henüz öğrenememişti.

O doğru düzgün bir Aes Sedai değil, dedi Pevara, onun düşüncelerini okuyarak. Amyrlin ne iddia ederse etsin. Henüz sınanmadı.

Theodrin, Pevara’nın ne düşündüğünü bilir gibiydi. İkisi birbirlerinden uzak duruyorlardı. Pevara, Emarin’e Şifa verdi ve Emarin Şifa’ya metanetle dayandı. Theodrin, Jonneth’in kolundaki kesiğe Şifa verdi. Kızın anaç tavırları Jonneth’i şaşırtmış gibiydi.

Fazla zaman geçmeden kız onunla bağ kuracak, dedi Pevara. Elli delikanlıdan ona düşeni bir başkasının almasına izin vermesi ve sonra Jonneth’in peşinden ayrılmaması dikkatini çekti mi? Kara Kule’den beri peşimizde.

Jonneth de onunla bağ kurarsa? dedi Androl.

O zaman seninle benim aramızdaki bağın benzersiz olup olmadığını görürüz. Pevara duraksadı. Daha önce hiç bilinmeyen şeyler keşfediyoruz.

Androl’le göz göze geldi. Pevara bu son sefer zincir kurdukları zamana atıfta bulunuyordu. Kapıyol açmıştı, ama bunu Androl’ün yapacağı şekilde yapmıştı.

Bunu yine denememiz lazım, dedi Androl.

Yakında, dedi Pevara, Şifa’nın işe yaradığından emin olmak için Emarin’e Araştırma yaparak.

“Ben iyiyim Pevara Sedai,” dedi Emarin, her zamanki gibi nazik. “Ve söylememe izin verirsen, sen de bir parça Şifa’ya ihtiyacın varmış gibi görünüyorsun.”

Pevara kolundaki yanık kumaşa baktı. Bir erkeğin ona Şifa vermesine müsaade etmek konusunda hâlâ çekingendi, ama aynı zamanda kendi çekingenliğine kızıyordu.

“Teşekkür ederim,” dedi sakin bir sesle. Emarin’in koluna dokunmasına ve yönlendirmesine izin verdi.

Androl kemerindeki kancadan küçük bir teneke kupa aldı ve elini dalgın dalgın uzatarak parmaklarını aşağı çevirdi. Bir şey çimdiklermiş gibi parmaklarını birbirine bastırdı ve sonra açtı. Parmaklarının arasında küçük bir kapıyol açıldı. İçinden su dökülerek kupayı doldurdu.

Pevara yanına oturdu ve uzattığı kupayı kabul etti. Suyu içti ve içini çekti. “Bir dağ pınarından gelmiş gibi serin.”

“Oradan geldi zaten,” dedi Androl.

“Aklıma geldi, sana bir şey soracaktım. Bunu nasıl yapıyorsun?”

“Bunu mu?” dedi Androl. “Yalnızca küçük bir kapıyol.”

“Kastettiğim bu değil. Androl, buraya yeni geldin. Bu bölgeyi, yüzlerce kilometre uzaktaki bir dağ pınarına kapıyol açabilecek kadar ezberlemiş olman mümkün değil.”

Androl, şaşırtıcı bir haber almış gibi Pevara’ya boş boş baktı. “Bilmiyorum. Belki Yeti’mle ilgili bir şeydir.”

“Anlıyorum.” Pevara bir an sessiz kaldı. “Bu arada, kılıcına ne oldu?” Androl düşünmeden yan tarafına uzandı. Boş kın orada asılıydı. Yıldırım düştüğünde kılıcını düşürmüştü ve kaçarlarken yerden almayı akıl edememişti. İnledi. “Garfin bunu duyarsa beni haftalarca levazım subayı için arpa öğütmekle cezalandırır.”