Olay zinciri felaketti. Ölmüş olması gereken Sharalılar artık yaşıyorlardı ve öne atıldılar – erkekleri köpek gibi yeri pençeliyordu. Kadınları ise, bağ kurmuş dörderli beşerli gruplar halinde yürüyordu. Egwene şerateşin kaynağını aradı. Hiç bu kadar büyük bir şerateş çubuğu görmemişti; o kadar güçlüydü ki, iplikleri birkaç saat öncesine kadar yakmış olmalıydı.
M’Hael’i Yayla’nın üzerinde dururken buldu. Etrafındaki hava, bir kabarcık oluşturacak şekilde çarpılmıştı. Çevresinde, kayadaki çatlaklardan yosun ya da likene benzeyen siyah kollar yayılıyordu. Yayılan bir hastalık. Karanlık. Hiçlik. Herkesi yok edecekti.
Bir başka şerateş çubuğu yeri delerek geldi ve kadınlara dokundu, bedenlerinin parlayıp yok olmasına sebep oldu. Havanın kendisi, M’Hael’den kaynaklanan bir patlamayla kırıldı adeta. Önceki fırtına, daha da güçlü geri döndü.
“Sana kaçmayı öğrettiğimi sanıyordum,” diye hırladı Egwene, ayağa kalkıp gücünü toparlayarak. Ayaklarının dibinde yer çatladı ve hiçliğe açıldı.
Işık! Egwene o delikteki boşluğu hissedebiliyordu. Örmeye başladı, ama yeni bir şerateş saldırısı savaş meydanına uçarak sevdiği kadınlar öldürdü. Yer sarsılınca Egwene yere düştü. Sharalılar saldırarak Egwene’in takipçilerini katletmeye başlayınca çığlıklar yükseldi. Aes Sedailer güvenlik arayarak dağıldılar.
Yerdeki çatlaklar, Yayla’ya çekiçle vurulmuş gibi, yayıldılar.
Şerateş. Egwene’in de şerateşe ihtiyacı vardı. Onunla savaşmanın tek yolu buydu! Dizleri üzerinde doğruldu ve yüreğinin burkulmasına aldırmadan yasak örgüyü örmeye başladı.
HAYIR. Şerateş kullanmak dünyayı yıkıma doğru itmekten başka işe yaramazdı.
O zaman ne?
Bu yalnızca bir örgü Egwene. Perrin’in sözleri. Düşler Dünyası’nda Egwene’i gördüğünde ve şerateşin kendisine çarpmasını engellediğinde söylediği sözler. Ama bu, sıradan bir örgü değildi. Buna benzeyen başka örgü yoktu.
Çok bitkindi. Bir anlığına durunca, uyuşturucu bitkinliği hissedebilir olmuştu. O bitkinliğin derinliklerinde, Egwene Gawyn’in ölümünün getirdiği acı kayıp duygusunu hissedebiliyordu.
“Anne!” dedi Leilwin, onu omzundan çekerek. Kadın yanında kalmıştı. “Anne, gitmek zorundayız! Aes Sedailer bozuldu! Sharalılar bizi alt etti.”
İleride, M’Hael onu gördü. Gülümseyerek ona doğru yürüdü. Bir elinde asayı taşıyordu ve diğerini, avcu yukarı bakacak şekilde, Egwene’e doğru uzatmıştı. M’Hael şerateşle Egwene’i kavurursa ne olurdu? Son iki saat yok olurdu. Egwene’in Aes Sedaileri toparlaması. Öldürdüğü düzinelerce Sharalı…
Yalnızca bir örgü…
Onun gibi başkası yok.
Öyle olmuyor ama, diye düşündü Egwene. Madalyonun iki yüzü var. Güç’ün iki yarısı. Sıcak ve soğuk, ışık ve karanlık, kadın ve erkek.
Bir örgü varsa karşıtı da olmalı.
M’Hael şerateş salıverdi ve Egwene… bir şey yaptı. Daha önce, çatlaklar üzerinde denediği örgü, ama çok daha güçlü ve kapsamlı: görkemli, harika bir örgü, tüm Beş Güç’ün birleşimi. Önüne yerleşti. Egwene bağırdı ve örgüyü sanki ruhundan yolladı. Saf beyaz sütun M’Hael’in örgüsünün ortasına çarptı.
İkisi birbirlerini yok ettiler. Tıpkı kızgın su ve buz gibi suyun karışması gibi. Güçlü bir ışık çakması her şeyi etkisi altına aldı, Egwene’i kör etti, ama yaptığı şeyin bir şey yarattığını hissedebiliyordu. Desen’i güçlendiren bir şey. Çatlaklar yayılmayı bıraktı ve içlerine bir şey, istikrar sağlayan bir güç doldu. Yara kabuğu gibi. Kusursuz bir onanın değildi, ama en azından bir yamaydı.
Egwene bağırarak, kendini ayağa kalkmaya zorladı. M’Hael’le dizleri üzerinde yüzleşemezdi! Tutabildigince Güç çekti ve Amyrlin’in gazabıyla Terkedilmişe fırlattı.
İki güç akışı çarpışırken çevreye ışık fışkırttı. Egwene’in çevresinde çatlaklar iyileşirken, M’Hael’in çevresinde yer yarıldı. Egwene ne ördüğünü hâlâ bilmiyordu. Şerateşin tersi. Ona ait bir ateş: bir ışık ve onarım örgüsü.
Tar Valon Alevi.
Sonsuzluk gibi gelen bir an boyunca, iki güç denklik içinde çatıştı. O anda Egwene üzerine bir huzur çöktüğünü hissetti. Gawyn’in ölümünün acısı soldu. O yeniden doğacaktı. Desen sürecekti. Kullandığı örgü öfkesini yatıştırdı ve yerine huzur getirdi. Egwene saidarın, bunca zamandır ona rehberlik eden o parlak huzurun daha da derinlerine uzandı.
Ve daha fazla Güç çekti.
Ürettiği enerji akıntısı M’Hael’in şerateşini bir kılıç gibi yardı, Güç’ü dağıtarak akıntının içinden ta M’Hael’in uzattığı ele kadar ilerledi. Eli deldi ve adamın göğsüne aktı.
Şerateş yok oldu. M’Hael, ağzı bir karış açık, sallandı. İri iri açılmış gözlerle bakarken, içten dışa kristalleşti ve buz gibi dondu. Adamdan rengarenk, güzel bir kristal büyüdü. Yontulmamış ve kabaydı, toprağın çekirdeğinden çıkmış gibi görünüyordu. Bir şekilde, Egwene Alev’in kendini Gölge’ye adamamış biri üzerinde daha az etkili olacağını biliyordu.
Elindeki Güç’e tutundu. Çok fazla Güç çekmişti. Onu bırakırsa kavrulacağım, bir daha tek damla yönlendiremeyeceğini biliyordu. Bu son anda, Güç içinden kabarıp akıyordu.
Uzakta, kuzeyde bir şey titredi. Rand’ın savaşı sürüyordu. Arazideki çatlaklar yayıldı. M’Hael ile Demandred’in şerateşi işini görmüştü Burada, dünya dağılıyordu. Yayla’da siyah çizgiler genişledi ve Egwene zihin gözüyle onların açıldığını, toprağın parçalandığını ve buradaki tüm yaşamı içine çeken bir boşluk belirdiğini gördü.
“Işığa dikkat et,” diye fısıldadı Egwene.
“Anne?” Leilwin hâlâ yanında, diz çökmüştü. Çevrelerinde yüzlerce Sharalı yerden kalkıyordu.
“Işığa dikkat et Leilwin,” dedi Egwene. “Amyrlin Makamı olarak sana emrediyorum – Karanlık Varlık’ın zindanının mühürlerini bul ve onları kır. Işık parladığı anda yap bunu. Ancak o zaman ışık bizi kurtarabilir.”
“Ama…”
Egwene bir kapıyol ördü ve Leilwin’i Hava’yla bağlayarak kapıyoldan güvenliğe itti. O giderken, Egwene kadının bağını salıverdi ve kısa bağlantılarını kesti.
“Hayır!” diye haykırdı Leilwin.
Kapıyol kapandı. Hiçliğe açılan siyah çatlaklar, yüzlerce Sharalıyla karşı karşıya kalan Egwene’in çevresinde yayıldı. Aes Sedaileri güç ve yiğitlikle savaşmıştı, ama o Sharalı yönlendiriciler hâlâ yaşıyordu. Bazdan çekingenlikle, bazıları zaferle gülümseyerek çevresini sardılar.
Egwene gözlerini kapattı ve daha fazla güç çekti. Bir kadının çekebilmesi gerekenden, çekilmesi doğru olandan çok daha fazlasını. Güvenli olandan, akıllıca olandan daha fazlasını. Bu sa’angrealde bunu önleyecek sınır yoktu.
Bedeni tükenmişti. Egwene onu yukarı uzattı ve bir ışık sütunu oldu, Tar Valon Alevi’ni altındaki toprağa ve gökyüzüne, yükseklere gönderdi. Güç onu sessiz, güzel bir patlamanın ortasında bıraktı, Sharalıları kapladı ve M’Hael’le savaşında ortaya çıkan çatlakları kapattı.
Egwene’in ruhu, yere yıkılan bedeninden ayrıldı ve o dalgaya binerek Işık’a gitti.
Egwene öldü.
Rand inkar, öfke ve üzüntü içinde haykırdı.
“O olmaz! O OLMAZ!”
ÖLÜLER BENİM.
“Shai’tan!” diye bağırdı Rand. “O olmaz!”