Ha! Zayıf düşmüş! diye düşündü Mishraile, koşarak. Diğerleri de onun peşinden kapıyoldan geçtiler. Kadınlar Nensen’le bağ kurmuştu ve Nensen yavru köpek gibi Alviarin’in peşinden koşuyordu. Kapıyoldan en son Donalo geçti. Koşarken bir yandan da onu beklemeleri için sesleniyordu.
Bir an sonra koşmayı bıraktılar.
Mishraile’ye buz gibi bir dalga gibi çarptı – bir çağlayana dalmak gibi. Tek Güç yok olmuştu. Öylesine, onu bırakıp yok olmuştu.
Mishraile paniğe kapılarak tökezledi ve ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ona kalkan konmuştu! Hayır. Kalkan sezmiyordu… hiçbir şey sezmiyordu.
Yakındaki ağaçlar hareket etti ve gölgelerden şekiller çıktı. Sarkık kaşlı, kalın parmaklı, hantal yaratıklar. Kırışık derileri ve beyaz saçlarıyla, ağaçların kendileri kadar yaşlı görünüyorlardı.
Bir yurdun içindeydi.
Mishraile kaçmaya çalıştı, ama kararlı eller onu yakaladı. Ogierlerin kadimleri onu ve diğerlerini kuşattı. İleride, ormanda, al’Thor öne çıktı – ama o değildi. Artık değil. Bu bir tuzaktı. Androl, Yenidendoğan Ejder’in yüzünü takınmıştı.
Diğerleri bağırdılar ve Ogierleri yumrukladılar, ama Mishraile, eskiden Tek Güç’ün olduğu yerdeki boşluğa bakarak dizleri üzerine çöktü.
Savaşa katılamayacak kadar yaşlı olan Ogierler, Dehşetlordlarını alıp Sholoon Yurdu’nun derinliklerine götürürken, Pevara Androl’ün yanına geldi. Aralarında en yaşlı Ogier olan ve erkek bacağı kadar kalın bir bastona yaslanarak yürüyen Lindsar, Androl’e yaklaştı.
“Tutsaklarla biz ilgileniriz Androl Efendi,” dedi Lindsar.
“İdam mı?” diye sordu Pevara.
“En koca ağaçlar adına, hayır!” Ogier alınmış görünüyordu. “Burada değil, hayır, burada cinayet işlenmez. Onları tutacağız ve kaçmalarına izin vermeyeceğiz.”
“Bunlar çok tehlikeli insanlar, iyi Ogier,” dedi Androl. “Ne kadar sinsi olabildiklerini hafife almamak lazım.”
Ogier gülerek, yurdun hâlâ güzel olan ağaçlarının arasında aksaya aksaya yürüdü. “İnsanlar biz sakin olduğumuz için sinsi olamayacağımızı varsayarlar,” dedi. “Görsünler bakalım, yüzyılların deneyimine sahip bir zihin ne kadar kurnaz olabiliyormuş. Sen hiç endişelenme Androl Efendi. Dikkatli oluruz. Yurdun huzurunda yaşamak bu zavallı ruhlara iyi gelecektir. Belki birkaç onyıllık bir barış dünyaya bakışlarını değiştirir.”
Kadın Ogier ağaçların arasında gözden kayboldu.
Androl, Pevara’ya baktı. Pevara’nın yüzü sakin olsa da, hissettiği tatmin bağda hissedilebiliyordu. “İyi iş çıkardın,” dedi Androl. “Plan kusursuzdu.”
Pevara tatminle başını salladı ve ikisi yurttan ayrıldı – görünmez engeli geçerek Tek Güç’e yeniden kavuştular. Androl düşünemeyecek kadar yorgun olsa da, saidin i kavramakta güçlük çekmedi. Yalnızca birkaç dakika Güç’süz kalmış olsa da, aç bir adamın bir parça ekmeği kapması gibi kavradı onu.
Donalo ve diğerlerine yaptığı numara için üzülecekti neredeyse. Burada iyi dinlen dostum, diye düşündü, omzunun üzerinden arkaya bakarak. Belki bir gün seni, zihnini koydukları zindandan kurtarmanın bir yolunu bulabiliriz.
“Ee?” diye sordu Jonneth, koşarak yanlarına gelip.
“Bitti,” dedi Androl.
Pevara başını salladı. Ağaçların arasından çıkıp, yurdun dışındaki harabelere ve Mora’ya baktılar. Pevara harabelerin çevresinde, Caemlyn mültecilerinin yaralıları ve silahları topladıkları yeri görünce durdu.
Mekân şimdi Trolloclarla doluydu.
Katliam vardı.
Aviendha, Rhuarc’ın cesedinin yanında diz çöktü.
Ölmüştü. Rhuarc’ı öldürmüştü.
Artık o değildi, dedi kendi kendine. Onu Graendal öldürdü. Örgüsü onu kavurup bitirdi. Bu yalnızca bir kabuk.
Yalnızca bir…
Yalnızca bir…
Yalnızca bir…
Güçlü ol Aviendha. Zihninin köşesindeki bağdan gelen Rand’ın kararlılığı içini doldurdu. Aviendha başını kaldırdı ve tüm bitkinliğinin silindiğini, tüm dalgınlığının kaybolduğunu hissetti.
Graendal; Amys, Talaan, Alivia ve Cadsuane’le savaşıyordu – ve Graendal kazanıyordu. Örgüler ileri geri uçuyor, tozlu havayı aydınlatıyordu, ama Cadsuane ve diğerlerinden gelenler gittikçe zayıflıyordu. Daha savunma ağırlıklı oluyordu. Aviendha izlerken, Amys’in çevresine bir yıldırım yağmuru düştü ve kadını yere fırlattı. Graendal’ın yanında, Sashalle Anderly sarsıldı ve sonra yere düştü. Kadının çevresindeki Tek Güç parıltısı söndü. Graendal çok fazla Güç çekerek kadını tüketmişti.
Aviendha ayağa kalktı. Graendal çok güçlü ve kurnazdı. Örgüleri daha oluşurken havada kesmek konusunda olağanüstü başarılıydı.
Aviendha elini yana uzattı ve Ateş, Hava ve Ruh ördü. Elinde parlak, alev alev bir ışık mızrağı oluştu. Aviendha başka ruh örgüleri hazırladı ve sonra koşmaya başladı.
Adımlarına, yerin zonklamaları eşlik ediyordu. Gökten kristal şimşekler düşüyor, sonra yerde donuyordu. Karanlıktazılar Rand’a giden patikayı savunan insanların son saflarına gelirken, hem insanlar hem yaratıklar haykırıyordu.
Graendal, Aviendha’yı gördü ve şerateş örmeye başladı. Aviendha bir Ruh akışıyla örgüyü havada kesti. Graendal küfrederek yine ördü. Aviendha saldırdı ve örgüyü biçti.
Cadsuane ile Talaan ateş patlamaları yolladı. Tutsak Aiellerden biri kendini Graendal’ın önüne fırlattı ve alevler her yerini sararken uzun bir çığlıkla öldü.
Aviendha, elinde ışıktan bir mızrak, hızla koşuyordu. Altındaki toprak bir bulanıklığa dönüşmüştü. İlk yarışı hatırladı, Kızlara katılmak için geçtiği sınavlardan birini. O gün rüzgarı arkasında hissetmişti; onu koşmaya teşvik ediyordu.
Bu sefer rüzgar hissetmiyordu. Bunun yerine, savaşçıların naralarını duyuyordu. Savaşan Aieller onun için tezahürat yapıyordu sanki. Ses onu Graendal’a doğru taşıyordu.
Terkedilmiş, Aviendha durduramadan bir örgü oluşturdu. Aviendha’nın altına yöneltilmiş güçlü bir Toprak örgüsü.
Bu yüzden sıçradı.
Toprak patladı, taşlar fırladı ve patlama Aviendha’yı havada öne itti. Taşlar bacaklarını dövdü ve çevresinde, havaya kandan kurdeleler fışkırttı. Aviendha’nın ayakları parçalandı, kemikleri kırıldı, bacakları yandı.
Eteği dalgalanarak lime lime olurken, Aviendha taş fırtınasının içinde, ateş ve ışıktan mızrağı iki eliyle kavradı. Graendal gözleri irileşerek, dudakları aralanarak başını kaldırıp baktı. Gerçek Güç’le Yolculuk edecekti. Aviendha biliyordu. Kadın şimdiye dek bu Yolculuk yönteminden, sırf giderken tüm hizmetkarlarına dokunmak zorunda olduğu ve tek bir hizmetkarını bile geride bırakmak istemediği için kaçınmıştı.
Aviendha, havada asılı kaldığı o kısacık anda, Gölgeruhlu’yla göz göze geldi ve o gözlerdeki gerçek dehşeti tanıdı.
Hava çarpılmaya başladı.
Aviendha’nın mızrağı Graendal’ın böğrüne saplandı.
Bir anda, ikisi birden yok oldu.
43
BİR ÇİMENLİK
Logain bir çimenliğin ortasında, ellerini arkasında kavuşturmuş, dikiliyordu. Yayla’da savaş tüm hızıyla sürmekteydi. Sharalılar, Cauthon’un ordusunun saldırısı karşısında geri çekiliyor gibi görünüyorlardı ve izcileri kısa süre önce, Merrilor Meydanı’nın her yerinde, Gölge’nin sıkı darbe aldığını raporlamıştı.
“Sana ihtiyaçları yokmuş gibi görünüyor,” dedi Gabrelle ona, Logain’in izcileri çekilirken. “Haklıymışsın.”