Выбрать главу

“Aes Sedailerin amaçları bazen tuhaftır,” dedi Androl. “Bunu herkes bilir. Her neyse, sen diğer Aes Sedailerden farklı olsan da, gözlerindeki o bakışı gördüm.” Başını iki yana salladı. “Buraya bize yardım etmek için geldiğine inanmıyorum. Erkek yönlendiricileri avlayan Aes Sedailerin aslında o adamlara yardım ettiğine inanmadığım gibi. Bir celladın suçluyu öldürerek ona aslında iyilik yaptığına inanmadığım gibi. Bir şeyin yapılması gerekiyorsa bile, bu o işi yapanı dostun kılmaz Pevara Sedai, üzgünüm.” Deri işlemeye döndü ve masanın üzerindeki fenerin loş ışığında çalışmaya devam etti.

Pevara sinirlerinin kabardığını hissetti. Adamı ikna etmesine ramak kalmıştı. Pevara erkekleri severdi; sık sık Muhafızların faydalı olduğunu düşünürdü. Aptal adam uçurumun üzerinden uzatılmış bir el gördüğünde tanımıyor muydu?

Sakin ol Pevara, diye düşündü. Öfkene kapılırsan hiçbir yere varamazsın. Bu adamı yanına çekmeye ihtiyacı vardı.

“Yaptığın şey bir eyer olacak, değil mi?” dedi.

“Evet.”

“Dikişler çarpık değil.”

“Bu benim kendi yöntemim,” dedi Androl. “Yırtıkların yayılmasını önlüyor. Bence güzel de görünüyor.”

“Kaliteli keten ipliktir sanırım? Mumlu mu? O delikler için tek başlı keski mi kullanıyorsun, yoksa çift başlı mı? Doğru düzgün bakmadım.” Androl ihtiyatla ona baktı. “Deri işlemekten anlar mısın?”

“Amcamdan biliyorum,” dedi Pevara. “Bana birkaç şey öğretmişti. Küçükken dükkanında çalışmama izin verirdi.”

“Onunla karşılaşmış olabilirim.”

Pevara sustu. Androl’ün onun konuşma konusunu dilediği gibi yönlendirdiği konusundaki yorumlarına rağmen, beceriksizlik edip bu sohbeti gitmesini hiç istemediği bir yöne götürmüştü.

“Ee?” diye sordu Androl. “Amcan nerede yaşıyor?”

“Kandor’da.”

“Sen Kandorlu musun?” diye sordu Androl şaşkınlıkla.

“Elbette Kandorluyum. Öyle görünmüyor muyum?”

“Aksanın olduğunu düşünmüştüm yalnızca,” dedi Androl, iki dikişi çekip sıkıştırarak. “Kandor’a gittim. Belki amcanı tamyorumdur.”

“Öldü,” dedi Pevara. “Karanlıkdostları tarafından öldürüldü.”

Androl sustu. “Başın sağ olsun.”

“Yüz seneden fazla oldu. Ailemi özlüyorum, ama Karanlıkdostları onları öldürmüş olmasaydı bile, şimdiye kadar çoktan ölmüş olacaklardı. Ama senin ailen? Kardeşlerin? Yeğenlerin?”

“Her birinden bol bol var,” dedi Androl.

“Onlarla hiç görüşüyor musun?”

Androl onu süzdü. “Benim yanımda rahatsız hissetmediğini kanıtlamak için benimle dostça sohbet ediyorsun. Ama siz Aes Sedailerin benim gibi adamlara nasıl baktığınızı gördüm.”

“Ben…”

“Bizi itici bulmadığını söyle.”

“Bununla kafanı meşgul etmen gerektiğini hiç…”

“Açık cevap ver Pevara.”

“Pekala, tamam. Yönlendirebilen erkekler beni gerçekten rahatsız ediyor. Senin yanında her yanım kaşınıyor ve burada, sizlerle çevrili yaşarken daha da kötü oldu.”

Androl, sonunda gerçeği kadının ağzından alabilmenin tatminiyle başını salladı.

“Bununla beraber,” diye devam etti Pevara, “bu şekilde hissetmemin sebebi onyıllardır bu duygunun bana aşılanmış olması. Yaptığınız şey hiç mi hiç doğal değil, ama siz kişisel olarak beni tiksindirmiyorsunuz. Sen yalnızca elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir adamsın ve ben bunun iğrenç olduğunu düşünmüyorum. Her durumda, ortak bir amaç uğruna kendi sınırlarımın ötesine bakmaya razıyım.”

“Bu beklediğimden daha iyi diyebilirim.” Androl yağmurun dövdüğü pencerelere baktı. “Leke temizlendi. Bu artık doğal bir şey. Keşke… keşke sana gösterebilseydim kadın.” Sertçe Pevara’ya baktı. “Bahsettiğin şu halkalardan biri nasıl kuruluyor?”

“Eh,” dedi Pevara, “erkek bir yönlendirenle hiç yapmadım elbette. Buraya gelmeden önce bazı kitaplar okudum, ama bildiklerimizin büyük kısmı söylentiden ibaret. Çok şey kayboldu. Başlangıç olarak, Kaynak’a kucak açmanın sınırına gelmen ve sonra kendini bana açman lazım. Bu şekilde zincir kurabiliriz.”

“Tamam,” dedi Androl. “Ama sen Kaynak tutmuyorsun.”

Bu apaçık haksızlıktı. Bir erkek bir kadının Tek Güç tutup tutmadığını anlayabiliyordu, ama kadın anlayamıyordu. Pevara Kaynak’a kucak açtı ve içini saidarın tatlı nektarıyla doldurdu.

Bir kadınla yapacağı gibi, Androl’le zincir kurmak için uzandı. Kayıtlara göre, bu şekilde başlaması gerekiyordu. Ama aynı değildi. Saidin bir sel gibiydi ve okudukları doğruydu; akışlarla hiçbir şey yapamıyordu.

“İşe yarıyor; gücüm sana doğru akıyor.”

“Evet,” dedi Pevara. “Ama bir erkekle kadın bağ kurduğunda, kontrol erkekte olmalı. Zinciri sen kontrol etmelisin. ”

“Nasıl?” diye sordu Androl.

“Bilmiyorum. Kontrolü sana aktarmaya çalışacağım. Akışları senin kontrol etmen lazım.”

Androl onu süzdü ve Pevara kontrolü ona aktarmaya hazırlandı. Bunun yerine, Androl onu yakaladı. Pevara fırtına gibi bir zincire çekildi, adeta saçlarından yakalanıp sürüklendi.

Deneyimin kuvvetiyle Pevara’nın dişleri takırdadı neredeyse. Sanki derisi sökülüp alındı. Pevara gözlerini yumdu ve derin derin nefes alarak, mücadele etme dürtüsünü bastırdı. Bunu denemeyi kendisi istemişti; işe yarayabilirdi. Ama bir anlığına büyük bir panik hissetmekten de kendini alamadı.

Erkek bir yönlendirenle zincir kurmuştu, bu diyarın bildiği en korkutucu şeylerden biri. Şimdi onlardan biri onu tamamen kontrolü altına almıştı. Pevara’nın Gücü içinden aktı, Androl’e doğru taştı ve Androl’ün nefesi kesildi.

“Bu kadar çok…” dedi. “Işık, çok güçlüsün.”

Pevara gülümsedi. Zincir ona bir farkındalık fırtınası getirmişti. Androl’ün duygularını hissedebiliyordu. O da kendisi kadar korkuyordu. Aynı zamanda sağlamdı. Deliliği yüzünden onunla zincir kurmanın dehşet verici olacağını sanmıştı, ama hiç öyle bir şey hissetmiyordu.

Ama saidin… Androl’ün güreştiği, onu yemeye çalışan bir yılana benzeyen, sıvı bir ateş. Pevara geriledi. Lekeli miydi? Pevara farkı anlayabileceğinden emin değildi. Saidin çok farklıydı, çok yabancı. Eski günlerden kalan bölük pörçük anlatılar lekeden, bir ırmağı kaplayan yağ tabakası gibi bahsediyordu. Eh, ırmağı görebiliyordu – aslında, daha çok bir çay. Androl ona karşı dürüst davranmıştı anlaşılan. O kadar da güçlü değildi. Pevara lekeyi hissedemiyordu – ama diğer yandan, ne araması gerektiğini de bilmiyordu.

“Acaba…” dedi Androl. “Acaba bu güçle kapıyol açabilir miyim?”

“Artık Kara Kule’nin içinde kapıyol açılmıyor.”

“Biliyorum,” dedi Androl. “Ama parmaklarımın ucundaymış gibi hissediyorum.”

Pevara gözlerini açarak ona baktı. Zincirdeyken onun dürüstlüğünü hissedebiliyordu, ama kapıyol açmak çok Tek Güç gerektiriyordu, en azından bir kadın için. Androl o örgü için fazla zayıf olmalıydı. Bir erkek için farklı düzeyde güç gerektiriyor olabilir miydi?

Androl elini uzattı, bir şekilde Pevara’nın Gücünü kendisininkine kattı. Pevara, onun kendi içinden Tek Güç çektiğini hissedebiliyordu. Kendine hakim olmaya çalıştı, ama kontrolün onda olması hiç hoşuna gitmiyordu. Pevara çaresizdi!

“Androl,” dedi. “Beni serbest bırak.”

“Bu harika…” diye fısıldadı Androl, dalgın gözlerle ayağa kalkarak. “Diğerleri böyle mi hissediyor? Güç’te kuvvetli olanlar?”