“Açılacak.”
Darlin diğer yandan Egwene’e doğru at süren bir başka adamı gözleyerek yine eğildi. Illian Naibi Gregorin pek çok açıdan Darlin’in dengiydi – ama tam olarak değil. Rand, Darlin’i Tear Naibi atamıştı, ama Yüksek Lordlar onun kral olarak taç giymesini istemişti. Gregorin ise Naip olarak kalmıştı. Uzun boylu adam son zamanlarda kilo vermişti. Geleneksel Illian sakalıyla yuvarlak yüzü süzülmeye başlamıştı. Egwene’in dürtüklemesini beklemedi. Atından indi ve süslü bir biçimde eğilerek elini yakalayıp yüzüğü öptü.
“Siz ikinizin anlaşmazlıklarınızı bir kenara bırakarak bu girişimde bana katılmanıza pek memnun oldum,” dedi Egwene, birbirine dik dik bakmaya başlamış olan adamların dikkatini dağıtarak.
“Lord Ejder’in niyeti… huzursuzluk verici,” dedi Darlin. “Tear’ı yönetmem için beni seçti, çünkü gerekli gördüğümde ona karşı çıktığımı biliyor. Ona sağduyuyla yaklaşırsam yine dinleyeceğine inanıyorum.”
Gregorin hıhladı. “Lord Ejder kesinlikle sağduyulu bir adamdır. Ona iyi bir sav sunmamız yeterli. Dinleyecektir.”
“Vakanüvis’imin size söyleyeceği şeyleri var,” dedi Egwene. “Lütfen onu dinleyin. İşbirliğiniz hatırlanacaktır.”
Silviana atının sırtında öne çıktı ve Gregorin’i kenara çekerek konuştu. Söyleyecek çok önemli şeyleri yoktu, ama Egwene bu ikisinin sonunda kavga edeceğinden korkuyordu. Silviana, onları birbirinden uzak tutma talimatı almıştı.
Darlin onu süzdü. Ne yaptığını anlamış görünüyordu, ama şikayet etmeden atına bindi.
“Sıkıntılı görünüyorsunuz Kral Darlin,” dedi Egwene.
“Bazı eski düşmanlıklar okyanustan da derindir Anne. Neredeyse bu toplantının Karanlık Varlık’ın işi olduğunu, işini onun adına yapıp birbirimize düşmemizi beklediğini düşüneceğim.”
“Anlıyorum,” dedi Egwene. “Belki de, buraya gelmeden önce çoktan yapmadıysan, adamlarına bugün hiçbir kazaya izin olmadığını söylemelisin.”
“Bilgece bir öneri.” Darlin eğildi ve geriledi.
İkisi de Egwene’in tarafındaydılar. Elayne de öyle. Elayne’in Kraliçe Alliandre hakkında söyledikleri doğruysa, Ghealdan Rand’ı savunacaktı. Ghealdan o kadar güçlü değildi, Alliandre Elayne’i endişelendirmiyordu – ama Sınırboyları başka meseleydi. Rand onları kazanmış görünüyordu.
Bayrakları ordularının üzerinde dalgalanıyordu ve Kraliçe Ethenielle dışında tüm hükümdarlar oradaydı. Ethenielle, Kandor’daydı ve yurdundan kaçan mültecileri organize etmeye çalışıyordu. Burada her ne olacaksa, Kandor’un yaşaması için sınırda savaşmak kadar önemli olduğunu düşündüğünü ifade edermiş gibi, bu toplantıya büyükçe bir birlik göndermişti –en büyük oğlu Antol de aralarındaydı.
Kandor. Son Savaş’ın ilk kurbanı. Tüm ülkenin yangın yerine döndüğü söyleniyordu. Sırada Andor mu vardı? İki Nehir? Sakin ol, diye düşündü Egwene.
Kimin kimi destekleyeceğini düşünmek korkunç bir duyguydu, ama bunu yapmak onun göreviydi. Kuşkusuz kendisi öyle istiyor olsa da, Rand Son Savaş’ı bizzat yönetemezdi. Onun görevi Karanlık Varlık’la savaşmaktı; aynı zamanda orduların kumandanlığını yapacak zamanı olmayacaktı, muhtemelen Karanlık Varlık’la savaşırken aklına bile gelmeyecekti. Bu toplantıdan, Gölge güçlerine karşı birleşen güçleri Beyaz Kule’nin yöneteceği kararıyla çıkmaya kararlıydı. Mühürlerin sorumluluğundan vazgeçmeye de niyeti yoktu.
Bu yeni Rand’a ne kadar güvenebilirdi? Birlikte büyüdüğü Rand değildi. Daha ziyade, Aiel Kıraçları’nda tanıdığı, daha özgüvenli Rand’a benziyordu. Belki aynı zamanda daha kurnaz. Evler Oyunu’nda bayağı ustalaşmıştı.
Onunla sağduyulu bir biçimde konuşmaya başardığı sürece, bu değişimlerin hiçbiri korkunç şeyler değildi.
Oradaki Arad Doman bayrağı mı? diye düşündü hayretle. Yalnızca Arad Doman bayrağı değildi, Kral’ın bayrağıydı ve meydana yeni gelen güçlerle birlikte at sürdüğünü anlatıyordu. Rodel Ituralde sonunda tahta mı çıkmıştı, yoksa Rand başka birini mi seçmişti? Doman kralının bayrağı, Saldaea Kraliçesi’nin amcası Davram Bashere’in bayrağının yanında dalgalanıyordu.
“Işık.” Gawyn atını dürtükleyerek Egwene’in yanına yaklaştı. “O bayrak…”
“Görüyorum,” dedi Egwene. “Siuan’ı yakalamam lazım: kaynakları tahta kimin geçtiğini söylüyor muydu? Domanlıların savaşa önderleri olmadan at süreceğinden korkuyordum.”
“Domanlılar mı? Ben şundan bahsediyordum.”
Egwene onun baktığı yere döndü. Kırmızı boğa bayrağı altında, telaşla yaklaşan yeni bir güç katılmıştı aralarına. “Murandy,” dedi Egwene, “İlginç. Roedran sonunda dünyanın geri kalanına katılmaya karar vermiş.”
Yeni gelen Murandyliler muhtemelen hak ettiklerinden daha fazla gösteriş yapıyorlardı. En azından kıyafetleri güzeldi: zincir zırh üzerine san ve kırmızı tünikler; geniş siperlikli pirinç miğferler. Geniş kırmızı kemerlerinde saldıran boğa simgesi vardı. Andorlulardan uzak durdular ve kuzeybatıdan yaklaşarak Aiel güçlerinin çevresinden dolandılar.
Egwene, Rand’ın kampına döndü. Ejder’den hâlâ haber yoktu.
“Gel,” dedi, Elek’i Murandy ordusuna doğru topuklayarak. Gawyn de peşine takıldı. Chubain, koruma olarak yirmi kişilik bir birlik getirdi.
Roedran kızıl-altın renklere bürünmüş şişman bir adamdı. Egwene adamın atının her adımda inlediğini duyabiliyordu neredeyse. Seyrelmeye yüz tutmuş saçlarında siyahtan çok ak vardı ve Egwene’i beklenmedik ölçüde keskin bir ifadeyle izliyordu. Murandy Kralı tek bir şehirden, Lugard’dan biraz daha fazlasına hakimdi, ama Egwene’in aldığı raporlar bu adamın hükümranlık alanını genişletmek konusunda hiç de başarısız olmadığını anlatıyordu. Birkaç sene sonra, kendine ait gerçek bir krallığı bile olabilirdi.
Roedran etli elini kaldırarak alayı durdurdu. Egwene de atını dizginledi ve âdet olduğu üzere, Roedran’ın yaklaşmasını bekledi. Roedran yerinden kıpırdamadı.
Gawyn bir küfür savurdu. Egwene’in dudaklarında bir gülümseme dolandı. Sonunda atını dürtükleyerek öne çıkardı.
“Demek öyle.” Roedran onu tepeden tırnağa süzdü. “Yeni Amyrlin sensin. Bir Andorlu.”
“Amyrlin’in ulusu yoktur,” dedi Egwene serinkanlılıkla. “Seni burada gördüğüme şaşırdım Roedran. Ejder seni ne zaman davet etti?”
“Etmedi.” Roedran bir kadeh taşıyıcısına, şarap getirmesini işaret etti. “Murandy’nin olayların dışında bırakılmasına bir son verme vaktinin geldiğine karar verdim.”
“Peki buraya gelmek için kullandığı kapıyolları kim açtı? Buraya gelmek için Andor’dan geçmemişsindir herhalde.”
Roedran duraksadı.
“Güneyden geldin,” dedi Egwene, onu inceleyerek. “Andor’dan. Seni Elayne mi çağırdı?”
“Beni çağırmadı,” diye terslendi Roedran. “Lanet Kraliçe, onu desteklersem Murandy’yi işgal etmemeye söz veren bir niyet bildirgesi yayınlayacağına söz verdi.” Duraksadı. “Dahası, bu sahte Ejder’i görmek istiyordum. Konu o olduğunda dünyadaki herkesin aklı başından gidiyor gibi.”
“Bu toplantının konusunu biliyorsun, değil mi?” dedi Egwene.
Roedran elini salladı. “Bu adamı işgalci alışkanlıklarından vazgeçirmek gibi bir şey.”
“Bu yeterli.” Egwene öne eğildi. “Hükümranlığını güzelce sağlamlaştırdığını ve Lugard’ın bu sefer Murandy üzerinde gerçek bir yetkesi olabileceğini duydum.”
“Evet,” dedi Roedran, biraz daha dik oturarak. “Bu doğru.”
Egwene biraz daha öne eğildi. “Bir şey değil,” dedi yumuşak bir sesle, sonra gülümsedi. Elek’i çevirdi ve maiyetini de peşine takarak uzaklaştı.