Выбрать главу

“Mayene de imzalayacak,” dedi Berelain. “Ben Lord Ejder’in iradesini son derece adil buldum.”

“Elbette sen imzalarsın,” diye burnunu çekti Darlin. “Lord Ejder, bu belge bazı ulusların çıkarını diğerlerinden daha fazla koruyormuş gibi görünüyor.”

“Ben üçüncü talebini işitmek istiyorum,” dedi Roedran. “Mühür bahsi beni hiç ilgilendirmiyor; o Aes Sedai işi. Lord Ejder üç talep olduğunu söyledi ve şimdiye dek yalnızca iki tanesini duyduk.”

Rand tek kaşını kaldırdı. “Üçüncü ve son bedel –Shayol Ghul yamaçlarında canımı vermem karşılığında bana ödeyeceğiniz son şey– şu: Son Savaş ta ordularınıza ben kumanda edeceğim. Mutlak hakimiyetle. Ben ne dersem onu yapacak, nereye gönderirsem oraya gidecek, nerede savaşmanızı söylersem orada savaşacaksınız.”

Bu daha büyük bir tartışma patlamasına yol açtı. Üç talep arasında en kolayı olduğu açıktı, ama Egwene’in önceden düşündüğü sebeplerden dolayı imkansızdı.

Hükümdarlar buna, egemenliklerine bir saldırı gibi tepki verdiler. Gregorin şamatanın üzerinden dik dik Rand’a baktı ve saygılı görünüşünü zar zor korudu. Komikti; aralarında en az yetke sahibi oydu. Darlin başını iki yana salladı ve Elayne’in beti benzi attı.

Çoğunu Sınırboyluların oluşturduğu Rand’ın tarafındakiler onlara karşılık verdi. Çaresizler, diye düşündü Egwene. Ülkeleri işgal ediliyor. Muhtemelen kumanda Ejder’de olursa, onun hemen Sınırboylarını savunma emri vereceğini düşünüyorlardı. Darlin ve Gregorin bunu asla kabul etmezdi. Seanchanlar enselerindeyken değil.

Işık, ne karmaşa.

Egwene, Rand’ı sinirlendireceğini umarak tartışmaları dinledi. Eskiden olsa Rand böyle şeylere kızardı. Şimdi, kollarını arkasında birleştirmiş, durup izliyordu. Yüzü dingindi, ama Egwene bunun bir maske olduğundan gittikçe daha emin oluyordu. O maskenin ardında öfke emareleri görmüştü. Rand artık kendine daha hakimdi, ama duygusuz da değildi.

Egwene gülümserken buldu kendini. Aes Sedailerden bu kadar şikayet etmesine rağmen, onlar tarafından kontrol edilmeyeceği ısrarına rağmen, Rand Aes Sedai alışkanlıklarını gittikçe daha fazla sahipleniyordu. Egwene konuşmaya ve kontrolü ele almaya hazırlandı, ama çadırda bir şey değişmişti. Havada bir… his vardı. Gözleri Rand’a döndü. Dışarıdan sesler geliyordu, çıkartamadığı sesler. Hafif bir çıtırtı mıydı o? Rand ne yapıyordu?

Tartışmalar solup gitti. Hükümdarlar teker teker Rand’a döndü. Dışarıdaki günışıgı soldu ve Egwene, Rand’ın yaptığı o ışık küreleri için şükretti.

“Size ihtiyacım var,” dedi Rand onlara usulca. “Dünyanın size ihtiyacı var. Tartışıyorsunuz; tartışacağınızı biliyordum, ama artık tartışmaya zamanımız yok. Bunu bilin. Beni planlarımdan vazgeçiremezsiniz. Size itaat etmeye zorlayamazsınız. Ne silah gücü, ne Tek Güç örgüsü beni sizin adınıza Karanlık Varlık’la yüzleşmeye zorlayabilir. Bunu kendi seçimimle yapmalıyım.”

“Gerçekten de bunun için dünyayı bir kenara atar mısınız Lord Ejder?” diye sordu Berelain.

Egwene gülümsedi. Hafifetek aniden seçtiği taraftan kuşku etmeye başlamıştı.

“Bunu yapmak zorunda kalmayacağım,” dedi Rand. “İmzalayacaksınız. İmzalamamak, ölüm demek.”

“Zorbalık bu,” diye terslendi Darlin.

“Hayır,” dedi Rand, Deniz Halkı’na dönüp gülümseyerek. Perrin’in yanında duran Deniz Halkı temsilcileri hiçbir şey söylememişti. Yalnızca belgeyi okumuş ve hiç etkilenmemişler gibi, kendi aralarında başlarını sallamışlardı. “Hayır Darlin. Bu zorbalık değil… bir anlaşma. Bende sizin istediğiniz, ihtiyaç duyduğunuz bir şey var. Ben. Kanım. Ben öleceğim. Bunu hepimiz en baştan biliyorduk; Kehanetler bunu gerektiriyor. Eğer benden bunu istiyorsanız, son seferde dünyaya getirdiğim yıkım mirasını dengeleyecek bir barış mirası karşılığında satanın size.”

Toplananlar üzerinde göz gezdirdi ve her biriyle teker teker göz teması kurdu. Egwene onun kararlılığını, adeta fiziksel bir şeymiş gibi hissetti. Belki de ta’veren dogasıydı, ya da belki yalnızca bu anın ağırlığı. Kameriyenin içinde basınç yükseldi, nefes almak güçleşti.

Başarıyor, diye düşündü Egwene. Yakınacaklar, ama iradesine uyacaklar.

“Hayır,” dedi Egwene yüksek bir sesle, oluşan ortamı bozmak için. “Hayır Rand al’Thor, belgeni imzalamaya, bu savaşın kontrolünü yalnızca sana vermeye zorlayamayacaksın bizi. Sana karşı çıkarsak dünyayı –babanı, arkadaşlarını, seni seven herkesi, tüm insanlığı– Trolloclar tarafından katledilmeye bırakacağına inandığımı düşünüyorsan tam bir aptalsın demektir.”

Rand’la göz göze geldi ve aniden kuşkuya kapıldı. Işık, gerçekten reddetmezdi, değil mi? Gerçekten de dünyayı feda eder miydi?

“Lord Ejder’e aptal demeye mi cüret ediyorsun?” diye sordu Narishma.

“Amyrlin’le bu şekilde konuşamazsın,” dedi Silviana, Egwene’in yanına yaklaşarak.

Daha da şiddetli tartışmalar başladı. Rand, Egwene’in gözlerine bakmaya devam etti ve Egwene onun yüzünün öfkeden kızarmaya başladığını gördü. Bağırışlar yükseldi ve gerilim arttı. Huzursuzluk. Öfke. Eski nefretler dehşetten güç alarak yeniden alevlendi.

Rand elini bugünlerde kuşandığı, kınında ejderler olan kılıca koydu ve diğer kolunu arkasına doğru büktü.

“İstediğim bedeli alacağım Egwene,” diye homurdandı.

“Dilediğin talepte bulun Rand. Sen Yaratıcı değilsin. Son Savaş’a bu aptallıkla girersen hepimiz ölürüz zaten. Seninle savaşırsam, belki fikrini değiştirebilirim. ”

“Beyaz Kule öteden beri gırtlağıma dayanmış bir mızrak,” diye terslendi Rand. “Öteden beri Egwene. Ve şimdi sen de gerçekten onlardan biri oldun.”

Egwene onun bakışlarına karşılık verdi. Ama içten içe kuşkusu büyüyordu. Ya pazarlıklar başarısız olursa? Gerçekten de askerlerini Rand’ın üzerine sürecek miydi?

Bir uçurumun tepesinde ayağı taşa takılmış ve düşmek üzereymiş gibi hissediyordu. Bunu durdurmanın, durumu kurtarmanın bir yolu olmalıydı!

Rand sırtını dönecek oldu. Kameriyeden çıkarsa, her şeyin sonu olurdu.

“Rand!” dedi Egwene.

Rand yerinde dondu. “Fikrimi değiştirmeyeceğim Egwene.”

“Bunu yapma,” dedi Egwene. “Her şeyi bir kenara fırlatıp atma.”

“Başka çare yok.”

“Evet, var! Tek yapman gereken bir sefer olsun böylesine Işık-körü, yün kafalı, inatçı bir aptal gibi davranmayı bırakmak!”

Egwene geriledi. Bütün bunlar başlamadan önce, Emond Meydanı’ndayken onunla konuştuğu gibi nasıl konuşabilmişti?

Rand bir an ona baktı. “Eh, sen de bir sefer olsun kendinden hiç kuşku etmeyen arsız şımarığın teki gibi davranmayı bırakabilirsin Egwene.” Kollarını havaya fırlattı. “Kan ve küller! Bu yalnızca bir zaman kaybı.”

Söylediği hemen hemen doğruydu. Egwene kameriyeye yeni birinin girdiğini fark etmemişti. Ama Rand fark etti. Örtüler aralanır ve içeri ışık sızarken Rand hızla döndü.

Kaşlarını çatarak toplantıyı bölen kişiye baktı.

Moiraine oradaydı.

6

YETENEK

Kameriye yine sessizleşti. Perrin kargaşadan nefret ederdi. İnsanların birbirine karışan kokuları kargaşadan farksızdı. Hayal kırıklığı, öfke, korku. Dehşet.