Выбрать главу

Elayne, Bashere’in Caemlyn savaşı için yaptığı planı onaylamıştı. Savaşı koruluklara doğru çekmemiz gerekiyor, diye açıklamıştı. Okçular Trolloclar yaklaşırken yaylım açacak ve ölümcül olacak. Bu delikanlılar ormanda duyduğum kadar hızlı hareket edebiliyorsa, geri çekildikten sonra da aynı ölçüde tehlikeli olacaklardır.

Aieller de ormanda ölümcül olurdu. Trolloclar orada cüsselerini kullanarak düşmanlarını ezemezlerdi. Bashere’in kendisi de yanında at sürüyordu. Görünüşe göre Rand ona Elayne’e göz kulak olmasını söylemişti. Elayne’in yanında, her kıpırdandığında yerinden sıçrayan Birgitte yokmuş gibi.

Rand bu işten sağ salim kurtulsa iyi olur; hakkında ne düşündüğümü ona bizzat söylemek istiyorum, diye düşündü Elayne, Bashere Birgitte’le usul usul konuşarak yaklaşırken. Bashere gür bıyıklı, çarpık bacaklı bir adamdı. Elayne’le, bir kraliçeyle konuşurmuş gibi konuşmuyordu… ama diğer yandan Saldaea Kraliçesi de yeğeniydi, bu yüzden belki hükümdarların yanında çok rahat hissediyordu.

Taht sırasında ilk o var, diye hatırlattı Elayne kendi kendine. Onunla çalışmak, Saldaea ile bağlarını güçlendirmek için bir fırsat verecekti. Çocuklarından birini o tahta geçirme fikri hâlâ hoşuna gidiyordu. Elini karnına koydu. Bebekler artık sık sık tekme ve dirsek atıyorlardı. Kimse ona hamileliğin… eh, hazımsızlığa bu kadar benzediğini söylememişti. Ne yazık ki Melfane, aksi yöndeki tüm beklentilerine rağmen, keçi sütü bulmayı başarmıştı.

“Ne haberler var?” diye sordu Elayne, Birgitte ve Bashere yanına geldiğinde. Talmanes onlara yer açmak için atını kaydırdı.

“Şehre giden keşif kollarının raporları geldi,” dedi Bashere.

“Bashere haklıymış,” dedi Birgitte. “Trolloclar dizginlendi ve yangınların çoğu söndü. Şehrin yarısı hâlâ sağlam. Gördüğümüz dumanların çoğu binalardan değil, yemek ateşlerinden geliyor.”

“Trolloclar aptaldır,” dedi Bashere, “ama Yarı-insan değildir. Trolloclara kalsa zevkle şehrin tamamını yakıp yağmalarlardı, ama bu, yangınların kontrolden çıkması riski demek olurdu. Her durumda, gerçek şu ki, Gölge’nin burası için ne planladığını bilmiyoruz, ama en azından, istedikleri buysa şehri bir süreliğine ellerinde tutmaları seçeneği var.”

“Bunu denerler mi?” diye sordu Elayne.

“Gerçekten bilemiyorum,” diye yanıt verdi Bashere. “Amaçlarını bilmiyoruz. Caemlyn saldırısı ordularımıza kaos ve korku getirmek için miydi, yoksa bir kale ele geçirip uzun vadede üs olarak kullanarak, güçlerimize buradan saldırmak için miydi? Trolloc Savaşları sırasında Soluklar bu amaç için şehirler ele geçirmişti.”

Elayne başını salladı.

“Affedersiniz Majesteleri?” dedi bir ses. Elayne döndüğü zaman İki Nehirlilerden birinin yaklaştığını gördü. Önderlerinden biri, Tam’in yardımcısı. Dannil, diye düşündü Elayne, adı bu.

“Majesteleri,” diye tekrarladı Dannil. Biraz kekeliyordu, ama bunun dışında iyi konuşuyordu. “Lord Altıngöz adamlarını ormana yerleştirdi.”

“Lord Talmanes, ejderlerin yerlerini aldı mı?”

“Hemen hemen,” dedi Talmanes. “Affedersiniz Majesteleri, ama ejderler ateş açtığında oklara ihtiyaç olacağını sanmıyorum. İlk saldırıyı ejderlerle yapmak istemediğinizden emin misiniz?”

“Trollocları kışkırtıp savaşa çekmemiz lazım,” dedi Elayne. “Çizdiğim yerleşim şeması en iyisi. Bashere, şehrin kendisi için yaptığım plan ne durumda?”

“Herkesin hemen hemen hazır olduğunu düşünüyorum, ama kontrol edeceğim,” dedi Bashere, düşünceli düşünceli bıyıklarını sıvazlayarak. “Senin kadınlar iyi kapıyol açıyor. Mayene de bize yağ verdi. O kadar gösterişli bir şey yapmak istediğinden emin misin?”

“Evet.”

Bashere daha fazla tepki, belki bir açıklama bekledi. Elayne açıklama yapmayınca uzaklaşarak son emirlerini verdi. Elayne Aygölgesi’ni döndürerek, ormanın yakınına yerleşmiş ön saflardaki askerlerin önünden geçti. Kumandanlarının emirler verdiği bu son anlarda yapabileceği çok şey kalmamıştı artık, ama özgüvenle at sürerken görülebilirdi. O geçerken adamlar kargılarını daha yükseğe kaldırdılar ve başlarını dikleştirdiler.

Elayne dumanları tüten şehirden ayırmıyordu gözlerini. Bakışlarını kaçırmayacaktı ve öfkesine kapılmayacaktı. Öfkeyi kullanacaktı.

Kısa süre sonra Bashere yanına döndü. “Oldu. Ayaktaki binaların çoğunun mahzenine yağ dolduruldu. Talmanes ve diğerleri yerlerinde. Muhafız’ın Kandaşların yeniden kapıyollar açmaya hazır oldukları haberiyle döndüğünde başlayabiliriz.”

Elayne başını salladı, sonra Bashere’in karnına baktığını görünce elini kamından çekti. Elini yine karnına götürdüğünün farkında değildi. “Hamileyken savaşa katılmam konusunda ne düşünüyorsun? Hata mı yapıyorum?”

Bashere başını iki yana salladı. “Hayır. Yalnızca durumumuzun ne kadar çaresiz olduğunu kanıtlıyor. Askerlerin düşünmesine sebep olacak. Savaşı daha fazla ciddiye alacaklar. Dahası…”

“Ne?”

Bashere omuzlarını silkti. “Belki onlara dünyadaki herşeyin ölmediğini hatırlatır.”

Elayne dönerek uzaktaki şehre baktı. Çiftçiler baharda yeni hayata hazırlanmak için tarlalarını yakardı. Belki şu anda Andor’un yaşadığı da buydu.

“Söyle bana,” dedi Bashere. “Adamlara Lord Ejder’in çocuğunu taşıdığını söyleyecek misin?”

Çocuklar, diye düzeltti Elayne kendi kendine. “Doğru olabilecek ya da olmayabilecek bir şey hakkında tahminler yürütüyorsun Lord Bashere.”

“Bir karım ve bir kızım var. Lord Ejder’i gördüğünde yüzünün aldığı hali görebiliyorum. Hiçbir kadın çocuğunun babası olmayan bir adama bakarken karnına o saygıyla dokunmaz.”

Elayne dudaklarını birbirine bastırdı.

“Neden saklıyorsun?” diye sordu Bashere. “Adamların bazılarının ne düşündüğünü duydum. Diğer adamdan, eskiden Asker Kadınlarınızın Kumandanı olan, Mellar adlı bir Karanlıkdostu’ndan bahsediyorlar. Söylentilerin yalan olduğunu ben görebiliyorum, ama başkaları o kadar akıllı değildir. İstesen o söylentileri durdurabilirdin.”

“Rand’ın çocukları hedef olur,” dedi Elayne.

“Ah…” diye yanıt verdi Bashere. Bir anlığına bıyıklarını sıvazladı.

“Mantığıma katılmıyorsan aklından geçeni söyle Bashere. Ödleklere dayanamam.”

“Ben ödlek değilim kadın,” dedi Bashere şişinerek. “Ama yine de, çocuğunun şu anda olduğundan daha büyük bir hedefe dönüşeceğini sanmıyorum. Işık’ın ordularının başkumandanısın! Adamlarının tam olarak ne için savaştıklarını bilmeye hakkı var bence.”

“Bu seni ilgilendirmez,” dedi Elayne, “onları da.”

Bashere tek kaşını kaldırdı. “Diyarın varisi,” dedi ifadesizce, “kullarını ilgilendirmez mi?”

“Haddini aştığını düşünüyorum General.”

“Belki de öyledir,” dedi Bashere. “Belki Lord Ejder’le bu kadar çok zaman geçirmek alışkanlıklarımı değiştirmiştir. O adam… ne düşündüğünü asla bilemiyorsun. Zamanın yarısında ne düşündüğümü bilmek istiyordu ve olabildiğince açık bir şekilde söylememi istiyordu. Kalan yarısında ise sırf gökyüzü biraz karardı dediğim için beni ikiye biçmek istiyormuş gibi görünüyordu.” Bashere başını iki yana salladı. “Biraz düşün Majesteleri. Bana kızımı hatırlatıyorsun. O benzer bir şey yapsa, ona vereceğim öğüt de aynı olurdu. Yenidendoğan Ejder’in varisini taşıdığını bilirlerse adamların daha yiğitçe savaşır.”