Выбрать главу

65– Caka satarken

Caka meraklısı bir kadın, hizmetçisine şöyle tembihte bulunur:

– Misafirlerin yanında senden bir şey istediğim zaman o şey bir tane olsa bile, yine bana"hangisini efendim?"diye soracaksın.

Bu tembihten sonra evde misafir bulunduğu zamanlarda, hanım hizmetçiye seslenir:

– Kız Ayten! Git kürkümü getir, dedi mi; hanımın bir kürkü olduğu halde hizmetçi:

– Hangisini efendim? diye sorar. Hanımdan cevap aldıktan sonra kürkü getirir.

Yine bir gün hanım, kapının önünde misafirlerini uğurlarken hizmetçiye seslenir:

– Kız Ayten, çabuk kocamı çağır, misafirler gidiyor, o da uğurlasın.

Hizmetçi alışkanlıkla sorar:

– Hangisini efendim?

66– Kımıldamadı bile

İskoçya'da adamın biri kaldırımda yürürken aniden yere yıkılır. Yoldan gelip geçenler hemen koşuşurlar, biri yakından ilgilenir ve:

– Ölmüş, der.

Oradaki kadınlardan biri:

– Fakat, bayım, siz nabzına bakmadınız bile, diye bağırınca:

– Gereksiz, der adam. Elimi cebine soktum, o hiç kımıldamadı bile…

67– Kiliseden çıksınlar hele

Büyük ressam Brughel'e bir tablo sipariş edilmişti. Ressam romantik çizgileriyle bir şehir peyzajı çizmiş, içine hiçbir insan koymamıştı. Siparişi veren müşteri tabloyu almaya geldiğinde, resme şöyle bir baktıktan sonra kendi kendine baştan savma bir şey olduğunu düşündü.

Şaşırmış bir eda ile ressama sordu:

– Ustad, galiba sokağa insanları koymayı unuttunuz? Ressam hiç istifini bozmadan:

– Hayır unutmadım. Pazar günü olduğu için bütün halk şu gördüğünüz kilisenin içindedir.

Müşteri ondan daha baskın çıkarak:

– Ya, öyle mi? O halde kiliseden hele bir çıksınlar, o zaman resmi almaya gelirim…

68– O kadar ağır mıymış?

Adamın biri uzun zamandır görüşmediği bir arkadaşına ayaküstü anlatıyordu:

– Sorma birader bir ameliyat geçirdim, apandisitim alındı, Allah seni inandırsın tam yirmi kilo verdim.

–Vay canına! Apandis denilen şeyin bu kadar ağır olduğunu kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi!

69– Çağır İstakozunu

Güneşli bir günde küçük bir çocuk, köpeğiyle boğazda kıyıda dolaşıyordu. Köpek, içi istakoz dolu bir sepete doğru yürüdü, başını soktu. O anda kulağına bir İstakoz yapışınca havlaya havlaya uzaklaşmaya başladı. Acı acı uluyordu.

Denizden İstakozları çıkaran balıkçı, çocuğa:

– Hey küçük, dedi, köpeğini çağır da gelsin!'

– Ben neden çağıracakmışım. Sen kendi istakozunu çağır!

70– Taş

Ölüm döşeğindeki adam, yeğenini yanına çağırdı:

– Senden başka kimsem yok… Beş milyon liram yastığın altında duruyor. O parayı alır görkemli bir taş yaptırır, üstüne adımı yazdırırsın. Arasıra da ziyaretime gelirsin.

Adam öldü, yeğen bir pırlanta yüzük alarak parmağına taktı.

– Ölünün vasiyeti böyle mi yerine getirilir? diyenlere şu karşılığı veriyordu:

– "Taş al"dedi, en pahalısından aldım."Üstüne adımı yaz"dedi, yazdırdım…

– Taş, mezara dikilir.

– Be yle değerli taş çalınmaz mı? Taşın yanına bir de bekçi mi oturtalım yani? Taş parmağımda olursa, amcamı her gün anarım. Mezarlıkta olursa, yılda bir ya giderim ya gidemem…

71– Sana mı benzeyeyim

Bir buldok köpeği dolaşmaya çıkmıştı. Caddeden geçerken bir apartmanın üçüncü katında bir kurt köpeğinin aşağı baktığını gördü. Bunun üzerine:

– Aşağı insene arkadaş! diye yukarıya doğru, kurt köpeğine havladı.

Yukarıdaki karşılık verdi:

– İmkânsız kapıyı üstüme kilitlediler…

– Öyleyse atla aşağı.

– O kadar akılsız mı zannettin beni? Sana benzemek ister miyim hiç…

72– Tasarruf tedbirleri

Ekonomik bir krize giren firma yöneticileri, personel arasında bir yarışma açtılar. Buna göre şirketin masraflarında kısıntı sağlayan projenin sahibine 2 bin dolar ikramiye ödenecekti. Çeşitli projeler arasından düşük gelirli bir memurun projesi beğenildi. Memur önerisinde şöyle diyordu:

– Bir dahaki sefere, bu tip yarışmaların birincisine sadece beş yüz dolar ikramiye ödensin!

73– Kravat benim.

Evin beyi, hizmetçiye çıkıştı:

– Gördüm… Nişanlın yine evin etrafında dolaşıp duruyor.

– Ama efendim. Siz nişanlımı nereden tanıyorsunuz?

– Nereden olacak. Kravatımdan…

74– Berber misiniz?

Odada misafir oturuyordu. Bir ara evin küçük kızı misafirlerin yanına gelerek:

– Amca siz berber misiniz? diye sordu.

– Yooo, hayır…

– Demin babam"yine traş etmeye geldi"dedi de…

75– Uğursuzluk kimde?

Emevi hükümdarlarından Abdülmelik'in oğlu, ava giderken rastladığı tek gözlü adamı yakalattırıp suyu çekilmiş bir kuyuya kapattırdıktan sonra:

– Bugün avda kısmetimiz bol olursa serbest bırakacağım bu adamı, demiş. Ama avlanamazsak, önümüze çıkışını uğursuzluk sayıp başını kestireceğim.

Bol bol avlanmış ve dönüşte adamı kuyudan çıkarttırmış. Adam, şehzadeye dönmüş:

– Beni uğursuz saydınız ama, uğursuz olmadığım anlaşıldı. Bense kendi yolumda giderken, kimseye bir zararım yokken, gün boyu kuyuda hapis kaldım, ölüm tehdidi altında yaşadım. Şimdi siz söyleyin: Uğursuzluk bende mi, sizde mi?

76– Kandırmaca

Küçük Ahmet'in annesi bebek beklemekteydi. Babası, onu bu duruma alıştırmak için bir gün:

– Farkında mısın oğlum? dedi. Annen bu günlerde oldukça şişmanladı…

– Evet farkındayım…

– Eee, belki bugünlerde postacı sana bir hediye getirir… Çocuk bir an sevindi, sonra üzülerek:

–İnşaallah annem öğle uykusunda olduğu zaman gelmez,

dedi.

– Niye oğlum?

– Uykudayken kapı çalınırsa belki korkar. Biliyorsun hamile!…

77– İnce espri

Meslekte yeni bir gazeteci, meslektaşına şöyle yakınıyordu:

– Kalemin kılıçtan daha güçlü olduğunu söyleyen Richelieu keşke makas'ı da azıcık övseydi. Zira yazı işleri müdürünün

makası, kalemden de kılıçtan da daha güçlü…

78– Benim adetim de böyledir

Bir gün Arap âlimlerinden Câhız'a bir kişi gelip bir tavsiye mektubu rica etti. Câhız, bir şeyler karalayarak kâğıdı zarfa koydu, zarfın ağzını mühürleyerek adama verdi.

Odadan çıktıktan sonra mektupta ne yazıldığını çok merak eden adam dayanamayarak zarfı açtı ve şunları okudu:

"Bu mektubu sana getireni tanımam. Tavsiye için de bir sebep görmem. Sırf başımdan savmak için bu kağıdı yazdım. Dileğini yerine getirirsen memnun olurum, dileğim yerine ge‑tirmezsen mahzun olmam."

Bu satırları gören adamcağız fena halde kızarak geri döner ve Câhız'a çıkışır:

– Böyle bir tavsiye yazacağına hiç yazmasaydın, olmaz mıydı?

Câhız:

– Adetim böyledir, ben tavsiye mektubu yazdım mı böyle yazarım, bunu bütün dostlarım bilir, deyince adam Câhız'ın yüzüne tükürür ve:

– Benim de âdetim böyledir, böyle teşekkür ederim, bütün dostlarım bilir, der.

79– Yüz akıyla verilen hesap

Köylünün biri, hacca giderken yüz koyundan oluşan sürüsünü çobana emanet etmiş.

Hac dönüşünde çobanı köy yolunda yemek yerken bulmuş, yanına yaklaşmış. Hoş beşten sonra koyunlarını sorunca, çoban:

– Hiç sorma ağa, demiş. Sen gittikten sonra bir gök gürledi, bir şimşek çaktı… Doksanının ödü patlayıverdi. Kaldı mı onu?