Выбрать главу

– Ah komşum der, basın sağ olsun, kazan sizlere ömür. Komşu:

– A hocam der, hiç kazan ölür mü? Hoca:

– Komşucuğum, doğurduğuna inandın da öldüğüne inanmıyor musun? der.

986– Eşeği bulana

Hoca bir gün merkebini kaybetmiş. Çarşıda, pazarda şöyle ilan etmiş:

– Merkebi bulana yularıyla, semeriyle müjde olarak vereceğim.

Biri demiş ki:

– Hoca, mademki bulan kişiye eşeğini vereceksin, ne diye bulmak istersin.

Hoca:

– Bre câhil demiş, bulma zevkini tatmayayım mı?

987– Umut

Hoca, merkebini kaybetmiş, aramaya başlamış. Hem arar, hem türkü söylermiş. Görenler:

– Hayrola hoca demişler, ne yapıyorsun?

– Eşeğim kayboldu da, onu arıyorum.

– Peki ama, bu ne biçim eşek arayış? Hoca:

– Bir umudum, şu dağın ardında demiş, orda da bu‑lamazsam seyreyleyin feryadı bende.

988– Senin gibiler

Hasisin biri güya hocaya takılır:

– Hocam, demek parayı sen de seviyorsun ha, fakat neden?

Hoca, hemen cevap verir:

– Adamı, senin gibilere muhtaç etmez de ondan.

989– Elin eşeği

Subaşmın eşeği kaybolmuş. Adamları, kol kol ayrılıp aramaya çıkmışlar. Yolda Hocaya rastlamışlar. Hoca'nın bağların olduğu tarafa gittiğini anlamışlar ve ricada bulunmuşlar:

– Hocam sen de o taraflarda arayıver, demişler. Hoca hem türkü söyler, hem gidermiş. Birisi:

– Hoca ne yapıyorsun? demiş.

– Subaşinın eşeğini arıyorum.

– Bu nasıl eşek arayış böyle, deyince Hoca şu cevabı vermiş:

– El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar.

990– Bana görünme de…

Hocayı kandırmışlar, çirkin bir kadınla evlendirmişler. Sabahleyin Hoca sokağa çıkarken kadıncağız sormuş:

– Efendi demiş, akrabanızdan kimlere görüneyim, kimlere görünmeyeyim?

Hoca:

– Bana görünme de kime görünürsen görün, demiş.

991– Burun

Komşuları münasebetsizlik olsun diye Hoca'ya sormuşlar:

– Hocam burnun nerde? Hoca ensesini göstermiş.

– Tam aksini gösterdin, demişler.

– Bir şeyin aksi anlaşılmaz, bilinmezse kendi hiç bilinmez, demiş.

992– Göç etmedik mi?

Hoca'nın evine hırsız girmiş. Ne var, ne yok, toplayıp denk yapmış. Tam bu esnada hoca uyanmış ve hırsızın farkına varmış, ancak hiç sesini çıkarmamış. Hırsız çıkıp giderken Hoca da yatağını, yorganını sırtına vurup peşine düşmüş. Hırsız, evine varınca arkasına dönmüş, bakmış ki Hoca da geliyor.

– Be adam demiş, senin burada ne işin var? Hoca:

– Bu eve göç etmedik mi ki? demiş.

993– Benim sözüme inanmıyorsun da

Komşulardan birinin bir işi olur, Hoca'ya baş vurup eşeğini ister. Hoca:

– Eşek burda değil, değirmene buğday yolladım, der. Tam o sırada eşek, ahırda anırmaya başlar. Komşusu:

– Hani eşek burda değildi, bak anırıyor. Hoca, eliyle sakalını tutup:

– Sübhânallah der, bu yaşta, ak sakalımla benim sözüme inanmıyorsun da eşeğin sözüne inanıyorsun ha?

994– Kara kara düşünür

Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken şaşkınlıkla bir papağanın 3 altına satıldığına şahit olmuş.

Çünkü bir hindinin fiyatı o zaman iki ya da üç kuruşmuş. Hızla eve yönelip hindisini aldığı gibi pazara gelerek:

– Hadi millet, dört altın, dört altına hindi! diye bağırmış. Bu sefer çevredekiler şaşkınlıkla:

– Nasıl olur Hoca, bir hindi bu kadar para eder mi? diye takılmışlar. Hoca papağanı kastederek:

– El kadar kuş o kadar ediyor da bu neden etmesin? demiş.

– Ama o kuş konuşuyor, demişler.

Hoca:

– Bu da kara kara düşünüyor, demiş!

995– Büyümüşsün

Nasreddin Hoca bir gün köyünün dışına çıkarken, yıllar önce büyük şehirlere gitmiş olan bir çocukluk arkadaşıyla karşılaşınca:

– Vay eşek herif! Sen ha! diyerek özlemini belirtir. Arkadaşı kızarak:

– Ayıp yahu! Onca yıldır görüşmüyoruz, bu söylenecek laf mı yani? diye kızar.

Hoca:

– Ne kızıyorsun. Sana küçükken 'sıpa' diyorduk. Bak, şimdi büyümüş eşek olmuşsun maşallah!

996– Ya içinde olsaydım

Hoca bir gece ay ışığında, bahçede beyazlar giymiş, kollarını açmış bir adam görür ve karısına seslenir:

– Karı, ver şu oku, yayı, hırsız var.

Karısı yayı, oku getirir, hoca nişan alıp adamı vurur.

– Leşini yarın kaldırırız der, yatalım şimdi. Ve öylece yatarlar.

Sabah olunca küreği, kazmayı alıp bahçeye çıkar bir de ne görsün, vurduğu, kendi gömleğiymiş. Karısı gündüz yıkayıp kurusun diye ipe asmış.

Hoca, hemen secdeye kapanır, şükreder. Karısı:

– Neye şükrediyorsun efendi deyince,

– Nasıl şükretmeyeyim der, bak, tam göğsünden vurmuşum ya içinde ben olaydım!

997– Acemi berber

Hoca bir gün berberde tıraş oluyormuş. Berber acemiymiş, boyuna Hoca'nın başını keser, çenter, pamuk ya‑pıştırırmış. Başının yarısı tıraş edilince Hoca kalkmış, gidiyor. Berber:

– Nereye Hoca, yarısı kaldı deyince, Hoca:

– Sen yarısına pamuk ektin, ben de öbür yarısına keten ektireceğim demiş.

998– Parayı veren düdüğü çalar

Hoca, bir gün pazara gidiyormuş. Çocuklar başına üşüşüp

hepsi bir ağızdan:

– Hoca"bana düdük al"demeye başlamış. Hoca hepsine:

– Olur, olur, demiş.

Ancak içlerinden biri, Hocaya para vermiş:

– Hoca bununla bana düdük al, demiş.

Hoca, ona da"olur"demiş. Akşam pazardan dönünce parayı verene düdüğü uzatmış. Öbür çocuklar:

– Hani bizim düdükler? deyince, hoca cevabı yapıştırmış:

– Parayı veren, düdüğü çalar.

999– Sen de haklısın

Adamın biri, Hocaya gelir, hasmından şikâyet eder, derdim uzun uzun anlatır:

– Haklı değil miyim amma Hocam, der. Hoca:

– Haklısın komşucuğum haklısın, der.

O adam gider, bu defa onun hasmı gelir. O da dert yanar, sonunda:

– Haklı değil miyim amma hocam, der. Hoca ona da:

– Haklısın, yerden göğe kadar haklısın, der. O da gidince, karısı hocaya:

– Hoca Efendi der, biri geldi şikayetini anlattı,"haklısın"dedin. O gitti, öbürü geldi, ona da"haklısın"dedin. Bu ne biçim iş? Elbette bunların biri haklı, öbürü haksız.

Hoca, kansına:

– Sen de haklısın karıcığım der, sen de haklısın.

1000– Ya tutarsa

Hoca bir gün, biraz yoğurt mayası almış. Akşehir gölüne gitmiş, mayayı göle atmış. Biri görmüş:

– Ne yapıyorsun Hoca? demiş. Hoca:

– Göle yoğurt mayası katıyorum demiş. Adamcağız şaşırmış:

– Tutar mı hoca? demiş.

– Ben de biliyorum, tutmaz amma demiş, ya tutarsa!