Выбрать главу

“Centilmenler” diye ekledi Miss Marple. Ses tonu ender rastlanan, tehlikeli bir hayvan cinsinden bahsediyor gibiydi. “Bir anlamda hepsi birbirinden farksızdır… hatta iyice yaşlanmış olsalar bile!”

“Tatlım!” diye haykırdı Lucy. “Eğer yüz yıl önce yaşamış olsan seni hiç kuşkusuz cadı diye yakarlardı.”

Ve Miss Marple’a yaşlı Bay Crackenthorpe’un üstü kapalı evlilik teklifini anlattı.

“Doğrusunu söylemek gerekirse” diye Lucy ekledi. “Hemen hepsi bir şekilde şanslarını denediler diyebilirim. Harold çok açık ve netti, bana şehirde finansal açıdan çok cazip bir iş olanağı sundu. Onun çekici dış görünümümden etkilenmiş olduğunu sanmıyorum, bir şeyler bildiğimi sanıyor olmalı!”

Güldü.

Ancak Müfettiş Craddock gülmedi.

“Çok dikkatli olmalısınız” dedi. “Size çekici öneriler yapmak yerine öldürmeyi de deneyebilirler.”

Lucy, “Evet bu daha kolay olurdu” diye onayladı.

Sonra birden ürperdi.

“İnsan çok çabuk unutuyor. Çocuklar bu konuda o kadar çok heyecanlanıp, şakalar yaptılar ki, insan ister istemez hepsini bir oyun gibi algılıyor. Ama bu bir oyun değil!”

“Hayır!” dedi Miss Marple. “Cinayet asla oyun değildir.”

Kısa bir sessizliğin ardından konuşan yine Miss Marple oldu.

“Çocukların artık okullarına dönmeleri gerekmiyor mu?”

“Önümüzdeki hafta. Ama yarın James Stoddart-West’in evine gidip tatilin son günlerini orada getirecekler.”

“Bu iyi!” diye belirtti Miss Marple ciddiyetle. “Onlar buradayken bir şeylerin olması kötü olurdu.”

“Yaşlı Bay Crackenthorpe’u mu kastediyorsunuz? Sizce sıradaki kurban o mu?”

“Yok, hayır” dedi Miss Marple. “Ona bir şey olacağını sanmıyorum. Daha çok çocukları düşünüyordum.”

“Yani Alexander’ı mı?”

“Ama neden?…”

“Avlanma merakları yüzünden… delil avına çıktıkları için! Erkek çocuklar bu tür heyecanları severler ama bu çok tehlikeli olabilir.”

Craddock, onu merak ve endişeyle süzdü.

“Miss Marple, bir yabancının yine tamamen yabancı birini öldürdüğü bir cinayet olmadığını düşünüyorsunuz, değil mi? Sizin görüşünüze göre bu cinayetin herhangi bir şekilde Rutherford Hall ile bir ilişkisi olduğu kesin.”

“Evet, çok belirgin bağlantılar görüyorum.”

“Katil hakkında tek bildiğimiz onun iriyarı, esmer bir adam olduğu. Arkadaşınız olan bayanın tek söylediği ya da söyleyebildiği bu! Rutherford Hall’da tam üç tane iri yapılı, esmer erkek var. Resmi soruşturma günü buradaydım. Üç kardeşi kaldırımda durmuş, arabalarını beklerken gördüm. Bana arkaları dönüktü; kaim paltoları içinde hepsinin arkadan görünüşlerinin birbirinden farkı olmaması gerçekten çok şaşırtıcıydı. Üç iriyarı, esmer adam! Gerçekte ise hepsi birbirinden o kadar farklı tipler ki!” İçini çekti. “Bu da durumu iyice güçleştiriyor.”

“Kendi kendime sorup duruyorum” diye mırıldandı Miss Marple. “Hep kafamı kurcalıyor… çözüm sandığımızdan çok daha basit olamaz mı? Cinayetlerin genellikle çok basit çözümleri vardır, çoğu zaman da önemsenmeyen ancak çok açık nedenleri…”

“Bu gizemli Martine olayına inanıyor musunuz, Miss Marple?”

“Edmund Crackenthorpe’un Martine adında bir kızla evlenmek istediği ya da evlenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmem için hiçbir neden yok. Bildiğim kadarıyla Emma Crackenthorpe size bu konuda gelen mektubu göstermiş. Ayrıca kişisel izlenimlerim ve Lucy’den duyduğum kadarıyla Emma Crackenthorpe böyle bir konuda yalan söylemeyecek bir tip, hem böyle bir şeyi niçin yapsın ki?”

“Eğer Martine’in varlığını kabul edersek” diye mırıldandı Craddock düşünceli bir halde. “Cinayet için bir neden var. Martine’in oğlu ile birlikte ortaya çıkması Crackenthorpe kardeşlerin mirastan alacakları payın küçülmesine neden olacaktı. Aslında bu kanımca cinayet işlemeye neden olabilecek boyutta bir meblağ sayılmaz ama. Şu an için hepsi biraz maddi sıkıntı içindeler de…”

“Harold da mı?” diye sordu Lucy duyduklarına inanamayarak.

“Evet, anlaşıldığı kadarıyla son derece tuzu kuru biri görünümü sergileyen Harold Crackenthorpe bunun aksine ilk bakışta göründüğü kadar tutucu ve başarılı bir yatırımcı değil. Çok fazla yatırım yapmış ve bu arada birkaç yanlış karar almış. Çok yakında çok büyük bir meblağı ödemek zorunda kalıp iflasını açıklayabilir.”

“Ama eğer durum böyleyse bile…” diye söze başlayan Lucy birden sustu.

“Evet, Bayan Eyelesbarrow?…”

“Seni çok iyi anlıyorum, tatlım” dedi Miss Marple. “Bu durumda yanlış kişinin öldürüldüğünü söyleyecektiniz.”

“Çok doğru! Martine’in ölümünün doğrudan Harold’a… ya da bir başkasına herhangi bir yararı olmazdı. Ama…”

“Ölen Luther Crackenthorpe olsaydı farklı olurdu, değil mi? Doğru! Bu benim de dikkatimi çekti. Ayrıca yaşlı Bay Crackenthorpe dıştan göründüğünün tam aksine aile doktorunun da belirttiği gibi oldukça sağlıklı biri.”

“Daha yıllarca yaşayacak biri o!” diyen Lucy, sıkıntıyla alnını kırıştırdı.

“Sizce öyle mi?” Craddock onu konuşturmak amacıyla üzerine gitti.

“Noel sırasında oldukça hastaymış” diye açıkladı Lucy. “Ama doktorun gereksiz abarttığını söyledi. ‘Öylesine bir şamata yaptı ki gören zehirlenmiş olduğumu sanacaktı,’ dedi. Bunlar onun sözleri!”

Craddock’u sorgulayan bakışlarla süzüyordu.

“Doğru!” diye belirtti Craddock. “Benim de Dr. Quimper’den öğrenmek istediğim tam olarak bu!”

“Artık gitmeliyim” dedi Lucy. “Tanrım, çok geç olmuş!”

Miss Marple örgüsünü bir yana bırakarak, Times dergisinde yarım bırakmış olduğu bir bilmeceye uzandı.

“Ah burada bir sözlüğüm olsaydı” diye mırıldandı. “Tontine ve Tokay; bu iki sözcüğü hep birbirine karıştırıyorum. İkisinden biri Macar şarabı markasıydı, ama…”

“Macar şarabı olan Tokay” dedi Lucy ve çıkmak üzere olduğu kapının ağzında bir an için duraladı. “Ama bunlardan biri beş biri yedi harfli bir sözcük. Hangisi uyuyordu?”

“Yok, bu bilmeceyle ilgili değil” dedi Miss Marple dalgın bir ifadeyle. “Bu kafama takıldı da!”

Müfettiş Craddock yaşlı kadını merak ve endişe dolu bakışlarla süzdü. Daha sonra o da veda ederek oradan ayrıldı.

Bölüm 17

Craddock, Dr. Quimper hastalarının muayenelerini bitirene dek birkaç dakika beklemek durumunda kaldı. Daha sonra içeri giren doktor yorgun ve sinirli görünüyordu.

Müfettişe yaptığı içki teklifi onaylanınca kendine de bir kadeh doldurdu.

Eski geniş koltuğa çökerken, “Zavallı şeytanlar!” diye söze başladı. “O kadar korkak ve aptallar ki! Aklım almıyor. Biraz önce yine çok üzücü bir olay yaşadım. Bir yıl önce bana gelmesi gereken bir kadın! O zaman gelse başarılı bir operasyonla kurtulabilirdi. Ama şimdi çok geç! Bu beni çıldırtıyor işte. İnsanoğlu denilen kahramanlıkla korkaklığın ilginç bir bileşimi. Bu kadın inanılmaz ağrılar çekiyor. Korkularının gerçek çıkmasından ürktüğü için tüm ağrılara tek kelime bile etmeden katlanmış. Diğer yanda ise yalnızca parmaklarının ucundaki şişliğin ağrısına dayanamadıkları için buralara kadar gelip zamanımı çalan acıya dayanıksız insanlar da var. Küçük bir iltihabın kanser olması kuşkusuyla koşup geliyor ve bu şiş genellikle normal bir su toplama ya da en fazlası siğil çıkıyor. Neyse söylediklerime aldırmayın. Zaman zaman öfkemi kusma gereksinimi duyuyorum. Şey, benimle konuşmak istediğiniz neydi?”