Выбрать главу

Osmanlı Devleti Askeri Komiserlerinden Yüzbaşı Selâhattin Bey[6] Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan’dan tahliyesi ile görevlendirilen subaylardan biriydi. Yüzbaşı Selâhattin Bey ordunun tahliyesi sırasında Bakû'den Batum'a kadar en son kademesinde görevliydi. İngiliz Komisyonu ile beraber bizzat çalışarak gerçekleştirilen tahliyeyi idare etti. Selâhattin Bey Türk Ordusu'nun Bakû'de kaç gün ve kaç saat kaldığını şöyle anlatıyor:

"Bakû Türk Ordusu tarafından 15 Eylül 1918'de zapt edildi. 12 Aralık 1918 sabahı saat üçte tahliye edildi. İngiliz kıtaları aynı gün saat 10'da Bakû'ye girdi."[7]

Nuri Paşa Osmanlı ordusundan atılıyor

Sultan Vahdettin işgal kuvvetlerine yaranmak adına birçok yetenekli ve yurtsever Türk subayını ordudan attırdı. Ordudan kaydı silinenler arasında başarıyla görevini yapan birkaç ay evvel Azerbaycan Türklerini katliamdan kurtaran Kafkas İslâm Ordusu Kumandanı Nuri Paşa da vardı.[8]

Nuri Paşa’nın Osmanlı ordusundan atıldığını bildiren karar. Osmanlı'nın resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’de 25 Kasım 1918 tarihinde ilan edildi. "Harbiye Nezareti Muamelat-ı Zatiye Müdüriyeti’nden: Azerbaycan Hükümeti hizmetine dahil olduğunu beyan eden İslâm Ordusu Kumandanı Fahri Ferik Nuri Paşa’nın Orduyu Osmani’den kaydı terkin edilmiştir."[9]

"Nuri Paşa terkini"[10] başlığıyla Minber[11] gazetesinde yayımlanan haberde Nuri Paşa’nın Osmanlı ordusundan kaydının silindiği ve ordudan atıldığı şöyle duyuruldu: "Harbiye Nezareti Muamelât-ı Zatiye Müdüriyeti’nden: Azerbaycan Hükümeti hizmetine dahil olduğunu beyan eden İslâm Ordusu Kumandanı Fahri Ferik Nuri Paşa'nın Ordu-yı Osmaniye’den kaydı terkin edilmiştir."[12]

Vahdettin’in ordudan attığı Nuri Paşa’ya Azerbaycan halkı sahip çıkıyor.

Azerbaycan temsilcisi Ali Merdan Topçubaşı, İşgal altındaki İstanbul’da yaptığı açıklamada Vahdettin’in emriyle ordudan atılan Nuri Paşa’ya şu cümlelerle sahip çıktı:

"Azerbaycan Hükümeti kurulduğu zaman askeri teşkilât ve yönetimine sahip değildi. İşte, biz memleketimizde askeri teşkilât bulunmak üzere Nuri Paşa'yı celp eyledik ve kendisinden de pek çok menfaatler gördük. Nuri Paşa Azerbaycan Ordusu'nu örgütledi. Hal-i hazırda hükümetin 50.000 kişilik silâhlı bir ordusu olduğunu bu vesile ile söyleyebilirim. Nuri Paşa'nın şu anda Azerbaycan'da bulunması durumuna gelince size şu kadar söyleyeyim ki, bu tamamen Azerbaycan Hükümeti'yle Azerbaycanlıların arzularından ibaret bir şeydir ve Nuri Paşa Azerbaycan'da kalacaktır."[13]

Nuri Paşa, Osmanlı Ordusundan resmen atıldığı halde kendi iradesiyle Azerbaycan’dan ayrılıp İstanbul’a gitti. Ancak hiç beklemediği kötü bir sürprizle karşılaştı. İstanbul hükümeti ve Vahdettin’in emriyle İngilizlere teslim edildi. İngiliz işgal yönetimi tarafından Batum’a götürülerek hapsedildi. Batum’da Ardahan kışlasında hapsedilen Nuri Paşa Azerbaycanlı dostlarının yardımıyla kaçmayı başardı.

Nuri Paşa’yı Azerbaycanlı dostları kurtarıyor

Amcası Halil Paşa yeğeninin İngiliz hapishanesinden kaçışını şöyle anlatıyor:

"Nuri Paşa savaş sonunda İslâm Orduları teşkilâtı dağıldıktan sonra ve İstanbul’a geçmek isterken İngilizler tarafından tutuklanmış ve Batum’da Ardahan kışlasında hapsedilmişti. Ama benim İstanbul’da Bekirağa Bölüğü’ndeki hapisten kaçtığım gibi, O’da tesadüfen aynı gün Batum’dan kaçmıştı. Bu kaçışa Azerbaycanlı dostları yardım etmişti.[14]

1919 yılı Eylül’ünün ilk haftası Nuri Paşa haksız yere hapsedildiği Batum İngiliz hapishanesinden kaçarak özgürlüğüne kavuştu. Kendini adadığı Türk varlığına hizmet için hemen çalışmalara başladı.

Nuri Paşa’nın Bakû ve İstanbul Türklerini evlendirme girişimi

Nuri Paşa Batum’da hapsedildiği İngiliz cezaevinden kaçtıktan sonra Azerbaycan’a

gitti. 22 Eylül 1919 tarihinde Hasene Hanım’a yazdığı mektupta: Türk varlığı ve Türk halkının istikbali için “ölünceye kadar, millet yolunda çalışmaya ahdettim”[15] diyor,

Azerbaycanlı Türk erkekleriyle İstanbul’daki Türk kızlarını evlendirme girişimi için ablası Hasene Hanım’ı şöyle göreve davet ediyordu:

"Güzel Ablacığım. Benim için çok merak ediyorsun değil mi? Filhakika geçmiş zamanlarım merak etmeye değerdi; fakat çok şükür bugün her zamankinden rahat ve müsterihim. Allah doğru kulu hiçbir zaman bırakmaz. Ben vicdanımdan emin olduğum için Allah’ın da inayetinden eminim. Artık bundan sonra merak edilecek bir şey kalmadı. Gayrı muayyen bir müddet için sizleri belki göremeyeceğim. Her halde ben gelmezsem siz gelebilirsiniz ya. Benim gideceğim yer sizce malum olacaktır. (Mektubumu okuduktan sonra iyi saklamanız veya yakmanız iyi olur sanırım.)

Ablacığım vatanımızın uğradığı vaziyet pek tahammülsüz değil mi? Buna da sureti zahirede sebep olan yine bizden!... İşte bu zararı telâfi etmek için, ölünceye kadar, millet yolunda çalışmaya ahdettim. Şimdi ailemiz efradından velev kadın olsun aynı faaliyete muntazırım.

Ablacığım, Türklük Garptan değil Şarktan doğacaktır. Siz Azerbaycan’ı Türkistan’ı çöl, yaban sanmayınız. Oralarda öyle şehirler var ki, Viyana’dan hiç farkı olmaz. Yalnız oralıların tahsilleri kendi diyarlarında olmadığından Türkçe okuyup yazmada ve düşünmede de bizden geridirler. Sonra buraların hanımları Rusça terbiye alanlardan maadası, hemen bizim köylülere benziyor. Şimdi bak! Bu küçük hanımları da milli terbiye ile yetiştirmek, İstanbul hanımları için bir vazife-i milliyedir. Bugün, zannıma göre okuyup yazma bilen İstanbul hanımları çoktur. Pahalılık ve harp dolayısıyla birçokları büyük müşkülâtlar ile kendi iaşelerini hayatlarını temine çalışıyorlar. Bu genç hanımlardan birkaçı cesaret ederek bir ay tecrübe Baku’ye Azerbaycan’a gelseler, hem kendileri fevkalade mesut olurlar, hem de ora kızlarını yetiştirerek Türk tarihinin bir kahramanı olurlar. Azerbaycanlılar kendi kızlarının noksan terbiyelerini görerek, Rus kızları ile teehhül410 etmekte ve bu suretle Türklüklerini kaybetmektedirler. Rus kızları bizim İstanbul kızlarımız yanında hiç kalır. Bunlar yalnız süslü gezmesini bilirler. Kıymetleri bu kadardır. Bizimkiler ise hem lisanları güzel hem de şık ve zariftirler. Hassaten Türk’türler.

Azerbaycanlılar; "En güzel yüz bize çirkin biz severiz Türk yüzü, En güzel söz bize acı biz severiz Türk sözü" derler. Şimdi bu kadar uzun yazmaktan maksadım: İstanbul’da bu kadar kimsesiz, oldukça tahsil görmüş genç kızlarımız vardır. Harp erkeklerin bir kısmını götürdüğü gibi, bir kısmını da ifsat411 etti. Bence İstanbul’daki kızlar erkeklerden pek çoktur. Azerbaycan’da ise aksidir. Bu halde hem milletimizi kurtarmak ve hem İstanbul’da sefalet çekmesi muhtemel hanımlara yardım etmek üzere, heveskâr olanlarının Azerbaycan’a muallimlik veya diğer bir vazife ile gitmelerini teşvik ve idare etmenizi sizden rica ederim. Para hususunda Azerbaycan her yardımı yapacaktır. Gelecek hanımların zengin gençlerle evlendirilmesi için burada bir cemiyet teşkil olunacaktır. Bu mektubu şimdiden yazmaktan maksadım sizlerin de hazırlık görmeniz içindir. Mektubun tarihinden tahminen bir buçuk ay sonra Baku hanımlarından bir kaçı İstanbul’a gelip sizi bulacaktır. Ve bu hususa hakkında çalışacaktır. Ablacığım, hem insani, hem milli olan bu işte, yorulmayarak çalışacağınızı biliyorum. Kâğıtta da yer kalmadı kemali hürmetle ellerinizden öper, İffet ve Faruk’un gözlerinden öperim. Kardeşin, (Nuri) 22 Eylül 1919 (22 Eylül 335, Pazartesi)

Nuri Paşa hakkında yeni bilgi ve belgeler

Nuri Paşa sadece kahraman ve gözü pek bir kumandan değil, aynı zamanda Türk varlığının yükselmesi için çalışan bir idealist Türk aydınıydı. Ancak ne yazık ki sosyal hayat ve cemiyet faaliyetleri konusundaki yaptığı hizmetler büyük ölçüde kapalı kaldı. Tarihimize layık olduğu biçimde geçmedi. Bunun en önemli nedeni 2 Mart 1949 tarihinde büyük bir faciaya kurban gitmiş olmasıdır. Nuri Paşa vefat edince o güne kadar arşivleyip derlediği muhafaza ettiği belge ve bilgilerde dağılıp gitti. Bu belgeler arasında Azerbaycan – Türkiye tarihinin, Azerbaycan kurtuluş ve bağımsızlığının en değerli bilgi ve belge ve fotoğrafları mevcuttu. Nuri Paşa’nın kayıp günlükleri, harp cerideleri, notları, fotoğraflarını bulmak ve yayımlayarak Türk halkıyla paylaşmayı görev kabul etmiş bir araştırmacıyım. Ne mutlu ki aynı duygu ve düşüncelere sahip çok sayıda Azerbaycanlı araştırmacısı ve tarihçi kardeşlerimiz var.

Azerbaycan – Türkiye tarihi için çok değerli olan tarihimizin bilinmeyen detaylarını ortaya çıkarmak her Türk araştırmacısı ve tarihçisi için bir borçtur. Azerbaycan’da son yıllarda ardı ardına yayımlanan değerli eserler, kitaplar, makaleler Azerbaycanlı kardeşlerimizin öz tarihine sahip çıkma gayretini çok açık bir biçimde gösteriyor.

Arunas Spraunyus

(Litva)

Пытающаяся усидеть на двух геополитических «стульях»

Армения и демократические ценности – сочетание несочетаемого

Некоторое время назад было опубликовано письмо президенту Армении Сержу Саргсяну, которое в последних числах декабря 2017 года написал и опубликовал в СМИ его влиятельный соотечественник, живущий в России и обладающий гражданством этой страны, предприниматель-армянин Левон Маркос ().

Мы не будем подробно пересказывать содержание этого письма, мы только упомянем, что его автор перечисляет выполненные по просьбе президента С. Саргсяна с начала 2000 года свои действия и начатые проекты по спасению экономики Армении, которые аудиторы из Москвы оценили в сумму 300 миллионов долларов США. По убеждению Л. Маркоса, эти проекты могли дать серьезный импульс экономике Армении, но, к сожалению, в конце концов инвестор понёс убытки и был вынужден объясняться с судебными исполнителями. В Армении в отношении автора письма возбуждено уголовное дело, он объявлен в международный розыск. Л. Маркос обвиняет президента С. Саргсяна в обмане, в том, что под предлогом «спасения Отечества» президент всучил ему лопнувший банк «Credit-Yerevan». Эта афера была проведена при помощи семейства президента и других высоких должностных лиц.