Выбрать главу

Lanet olası silahlara zaten ihtiyacımız yok. Belgeler cebimde ve Vepr beni bekliyor. Vepr’i yanına almayı düşünmem iyi oldu. Doğru, bu işe kalkışmayı istemeyebilir. Hayır, böyle bir şey yapacağını sanmam. Ben olsam yapmazdım. Bu iş benim için her şey demek.” Asistanına talimatlar vermeye başladı.

“Beni biri ararsa, ona Yapı Departmanı’nda olduğumu söyle.

Bir-iki saat içinde dönerim- Görüşürüz.”

Dosyayı koltuk altına sıkıştırıp laboratuvardan çıktı ve merdivenleri koşarak indi. Zef ise çoktan lobiye varmış, dolanıyordu. Maxim’i gördüğünde durdu, ellerini arkasında birleştirerek kaşlarını çatıp Mac’e dik dik baktı.

“Neler oluyor? Massaraksh!”

Maxim Zef i kolundan tutup çıkışa doğru çekti.

“Neler oluyor?” diye homurdanıyordu Zef. “Nereye gidiyoruz? Neden?” Maxim Zefi kapıdan dışarı doğru hafifçe iterek asfalt yol boyunca çekiştirip, güç bela köşeyi döndürdükten sonra garaja getirmeyi başardı. Etraftaki sessizliği bozan sadece çalışır durumda olan bir çim biçme makinasıydı.

“Beni ne cehenneme götürüyorsun?” diye bağırdı Zef.

“Kapa çeneni ve beni dinle! Adamlarımızı bir araya getir.

Hepsini, ulaşabildiğin herkesi istiyorum. Sana ne sorarlarsa sorsunlar umursama! Dinle! Kimi ikna edebilirsen silahlarıyla beraber onları enstitü girişinin karşısındaki spor alanına getir.

Neresi olduğunu biliyorsun? Saklanıp bekleyin. Otuz dakika içinde… Zef, sen beni dinliyor musun?”

“Şey…” Zef sabırsızdı.

“Otuz dakika içinde Strannik enstitü girişine ulaşmış olur.”

“Döndü mü?”

“Sözümü kesme. Strannik otuz dakika içinde girişte olur.

Otuz dakika içinde gelmezse, harika. O zaman oturduğunuz yerde beni bekleyin. Fakat gelirse, onu vurun.”

“Sen delirdin mi?” Zef şaşırmıştı. Maxim yürümeye devam etti, Zef onu izliyor, hayıflanıp duruyordu. “Hepimiz öleceğiz, massaraksh! Nöbetçiler var! Her yer polisin casuslarıyla dolu!”

“Elinden gelenin en iyisini yap! Strannik ölmeli.” Garaja varınca Maxim kapının sürgüsüne asılıp kapıyı savurarak açtı.

“Bu çılgınlık” dedi Zef. “Neden Strannik? Kötü biri değil ve herkes onu seviyor.”

“Hazırlan!” dedi Maxim soğukça. Bagajı açtı ve bombayı sardığı yağlı kâğıda elini daldırdı. Bombanın fünyesine ve zaman ayar cihazına dokunup kontrol ettikten sonra bagajı kapattı. “Sana şu an bir şey söyleyemem. Ama bir şansımız var ve bu bizim tek şansımız.” Direksiyonun başına geçerek anahtarı kontağa soktu. “Şunu unutma: Eğer onun hakkından gelmezsen, o senin hakkından gelecek. Zamanın yok. Acele et, Zef!”

Motoru çalıştırıp yavaşça geri geri garajdan çıktı.

Zef garajın girişinde duruyordu. Onun ilk defa bu kadar şaşkın, dehşet içinde ve ürkmüş görüyordu.

Araba çıkışa yöneldi. Taş suratlı bir lejyoner pek de acele etmeyerek Mac’in ehliyet numarasını kaydettikten sonra bagajı açıp içine baktı ve sonra kapadı. Maxim’e dönerek: “Bagajda ne var?” diye sordu.

“Refraktometre” dedi Maxim geçiş ve cihaz transferi izin belgelerini göstererek.

“Refraktometre RL-yedi, Liste numarası…” diye mırıldandı Lejyoner, belgelere bakarak. “Şunları hemen kaydedeyim.”

Elini cebine atıp bloknota benzer bir şeyler aradı.

“Çabuk, lütfen. Acelem var” dedi Maxim.

“Bu izni kim imzaladı?”

“Bilmiyorum. Herhalde Hed imzalamıştır.”

“Bilmiyor musunuz? Şu imzayı tanırsam, sorun yok.”

En sonunda kapıları açtı ve Maxim arabayı yola çıkardı.

“Plan yürümezse ve hayatta kalmayı başarırsam, kaçmam gerekecek. Lanet olası Strannik, bir şeyler döndüğünü sezdi ve geri döndü. Diyelim ki başarılı olduk. Sonra ne olacak?

Hiçbir şey hazır değil. Dahası sarayın planını bile ele geçiremedik. Smart’ın ne planı ne de Yaratıcılar’ın fo-toğraflarını ele geçirecek zamanı oldu. Ya bizimkiler? Buna hazır değiller ve henüz bir planımız bile yok. Lanet olası Strannik! Eğer dönmeseydi, hâlâ plan kuracak üç günüm daha olacaktı. Dahası halen unutmamamız gereken ordu ve yeraltı kurmayları var. Massaraksh! Çabuk hareket edeceklerdir.

Onlarla ilgilenmeliyiz. Pekâlâ, bu Vepr’in görevi. Buna çok memnun olacak. Nasıl başa çıkacağını iyi bilir.” Maxim ana caddeye dönüp, pembe taştan devasa iki gökdelenin arasındaki dar yolda ilerleyip, parke taşlarıyla kaplı yoldan yıkılmaya yüz tutmuş siyah bir kulübeye doğru sürdü. Vepr lamba direğine yaşlanmış, sigara içerek onu bekliyordu. Araba yanında durduğunda Vepr sigara izmaritini fırlatarak arabanın küçük kapısına asılıp Maxim’in yanına oturdu. Her zamanki gibi sakindi.

“Selam, Mac. Ne oldu?”

Maxim arabayı sertçe döndürerek, ana caddeye doğru sürdü.

“Termal bomba nedir bilir misin?”

“Duymuştum.”

“İyi. Peki hiç eş zamanlı fünyelerden gördün mü?”

“Evet, daha dün.”

“Mükemmel.” Bir süre sessizlik içinde ilerlediler. Trafik sıkışıktı. Bu trafikte ulaşılabilecek en iyi süratle ilerliyorlardı. Koca kamyonlar ve eski otobüsler arasında sıkıştıklarında, Maxim sadece hiçbirine çarpmadan ya da biri onlara çarpmadan oradan kurtulmayı düşünüyordu. Yeşil ışıkları yakalamak için sabit hızda sürüyor, gerektiğinde yavaşça ilerliyordu. En sonunda kocaman ağaçlarla çevrili tanıdık otoyola ulaştılar.

“Garip” diye düşündü. Maxim birden. “Bu gezegene aynı yoldan girmiştim. Yoksa ‘Fank beni bu yoldan getirdi’ mi demeliyim? Sanki bu dünyayı ve tüm diğer dünyaları yanıma iyi birini alarak aynı yoldan terk edebilirmişim gibi geliyor.

“Vepr’in rahat ifadeli yüzüne yan yan baktı. Protez kolunu pencereden dışarı sarkıtmış oturuyor, sabırla Mac’den bir açıklama bekliyordu. Belki şaşırmış ya da heyecanlanmıştı; ama yüzü kayıtsız ifadesini koruyordu. Maxim kendisi kadar yetenekli olan birinin, ona tamamen güvenmesinden gurur duydu.

“Sana çok minnettarım, Vepr.”

“Nasıl yani?” Vepr aniden Mac’e doğru döndü.

“Kurmayların toplantısında beni yanına çağırıp verdiğin tavsiyeleri hatırlıyor musun?”

“Evet.”

“Bu yüzden sana minnettarım. Tavsiyelerini dinledim.”

“Evet, farkındayım. Fakat beni biraz hayal kırıklığına uğratmadın değil.”

“Haklıydın. Tüm tavsiyelerine uydum. Sonuç olarak da çok özel bir fırsat ortaya çıktı. Merkez’i ele geçirme fırsatı.” Vepr aniden irkildi.

“Şimdi mi?” diye sordu. Dili dolanmıştı.

“Evet, şimdi. Acele etmeliyiz. Hiçbir şey hazırlayacak zamanım olmadı. Orada ölebilirim ve her şey çöpe gider. Bu yüzden seni çağırdım.”

“Anlatmaya devam et.”

“Ben binaya gireceğim, sen de arabada kalacaksın. Bir süre sonra alarm çalacak ve belki silah sesleri duyabilirsin.

Bunlara aldırma. Arabada kal ve yirmi dakika bekle. Bu sırada bir radyasyon saldırısına maruz kalırsan, her şey yolunda gidiyor demektir. Bunu yüzünde bir gülümsemeyle atlatacaksın. Radyasyon saldırısı başladığında arabadan çık.

Bagajda bir bomba bulacaksın. Bomba on dakikaya ayarlı ve eş zamanlı fünyelidir. Bombayı yola bırak, fünyeyi çalıştır ve oradan uzaklaş. Her yeri panik sardığında, bundan en iyi şekilde faydalan.” Vepr, Mac’in talimatlarını kafasında tarttı.

“Bir telefon edebilir miyim?”

“Hayır.”

“Dinle, Mac, hayatta kalırsan, yanında dövüşmeye hazır insanlara ihtiyacın olacak. Eğer ölürsen de, benim onlara ihtiyacım olacak. Bu yüzden beni beraberinde götürüyorsun.