Выбрать главу

“Bodruma.” Strannik inleyerek başını arkaya atıp kısa bir süre öylece durduktan sonra arabayı çalıştırdı. Araba sarsılarak ta-kırdıyordu.

“Tanrı aşkına, arabaya binin” diye haykırdı.

Vepr şaşırmıştı.

“Kim bu? Bir Khontili mi?” Maxim başını “hayır” anlamında salladı. Ezilmiş kapıyı savurarak açtıktan sonra Vepr’e arabaya binmesini söyledi.

Maxim arabanın etrafında dönüp Strannik’in yanına oturdu.

Araba birden silkinerek sallana sallana otoyolda ilerlemeye başladı.

“Şimdi ne yapmayı planlıyorsun?” diye sordu Strannik.

“Bekle. En azından bana kim olduğunu söyle.”

“Ben Galaktik Güvenlik Konseyi’nin bir ajanıyım.” dedi Strannik acı bir sesle. “Beş yıldır buradayım. Önemli bir operasyona zemin hazırlamaya çalışıyorduk. Bu gezegeni kurtarmaya çalışıyoruz. Doğacak tüm sonuçları göz önüne alarak titiz bir plan yapıyorduk. Tüm sonuçlar! Anlıyor musun?

Sonra sen ortaya çıktın. Sen kimsin, lanet olası? Nasıl başkalarının işlerine burnunu sokup orayı burayı havaya uçurarak her şeyi berbat edersin? Ne olduğunu sanıyorsun?”

“Nasıl bilebilirdim ki?” Maxim’in sesi kısılmıştı.

“Bireysel müdahalenin yasak olduğunu biliyorsun. En azından Bağımsız Keşif Ünitesi’nin bir mensubu olarak bunu bilmeliydin. Dünya’daki annen meraktan aklını yitiriyor, kız arkadaşların seni arayıp durdu, babansa işinden istifa etti. Ne yapacaktın, lanet olası?”

“Seni öldürecektim” dedi Maxim.

“Ne?” Strannik aniden direksiyonu kırıp arabayı döndürdü.

“Evet” dedi Maxim yaptığı yaramazlıktan pişman olmuş bir çocuk gibi. “Başka ne yapabilirdim ki? Bana tanık olduğum tüm bu kötülüklerden senin sorumlu olduğun söylendi.”

“Ve buna inanman pek de zor olmadı, değil mi?”

“Hayır, olmadı.”

“Pekâlâ, sonra ne yapmayı planlıyordun?”

“Bir devrimin başlayacağını düşünmüştüm.”

“Kimin çıkarı için?”

“Şey… Merkez imha edildiğine göre artık radyasyon tehlikesi yok. Düşünmüştüm ki…”

“Ne düşünmüştün?”

“İnsanlar, baskıya maruz kaldıklarının, yaşamlarının ne kadar sefil olduğunun farkına varıp ayaklanacak diye düşündüm.”

“Neden ayaklansınlar ki?” dedi Strannik üzgün bir şekilde.

“Kim ayaklanacak? Yaratıcılar hayatta ve gittikçe güçlü hale geliyorlar. Öyle ki Lejyon eksiksiz ve zarar görmedi, orduysa seferberlik halinde ve ülke hâlâ savaşta. Neye güveniyorsun?” Maxim dudağını ısırdı. Tabii ki Strannik’e planlarından ve amaçlarından söz edebilirdi. Ama olaylar öyle bir yönde gelişmişti ki, Maxim’in bunlardan söz etmesi saçma olurdu.

“Gerisiyle ilgilenmek onların işi” dedi Maxim Vepr’in omzunu tutarak. “Örneğin bu adam. Bırak işi o ve onun gibiler devralsın. Benim işim onlara kendi planlarını yapmaları için zaman kazandırmaktı.”

“Senin işin, ha!” diye homurdandı Strannik “Senin işin ben sana ulaşana kadar olduğun yerde kalmaktı.”

“Bir daha bunu unutma.”

“Bugün Dünya’ya döneceksin.” diye emretti Strannik.

“Döneceğimi sanmıyorum.”

“Bugün Dünya’ya döneceksin.” Strannik sesini yükseltti. “Bu gezegende senden başka da uğraşacağım çok şey var.

Rada’nı al ve toz ol!”

“Rada sende mi?”

“Evet. Hayatta ve iyi durumda. Merak etme!”

“Onunla ilgilendiğin için teşekkürler. Sana minnettarım.”

* * *

Araba şehre doğru ilerledi. Anacadde zik zak çizen, korna çalan ve egsoz dumanları yayan arabalarla doluydu. Strannik bir yan yola girerek kenar mahallelerin içinden geçti. Buradaki her şey ölüydü. Çarpışma kaskları takmış askeri polisler, ellerini arkalarında birleştirmiş, cadde köşelerinde lamba direkleri gibi dikiliyorlardı. Burada olaylara çok çabuk tepki veriyorlardı. Genel bir alarm verilmiş, depresyon saldırısını atlatanlar çoktan yerlerini almıştı. “Belki de Merkez’i çok erken havaya uçurdum. Belki de savcının planını uygulamalıydım?

Hayır, massaraksh! En iyisi bu. Bırakalım kendileri için neyin iyi olduğunu kendileri bulsunlar” diye düşündü Maxim.

Strannik ana caddeye geri döndüğünde Vepr tabancasıyla Strannik’i omzundan hafifçe dürttü.

“Lütfen, beni indir. Tam şurada, ayakta duran şu insanların orada.”

Gazete tezgâhının yanında ellerini uzun gri pardösülerinin ceplerine sokmuş beş kişi toplanmıştı. Kaldırımlar bomboştu.

Depresyon saldırısının insanları korkutup bir yerlere saklanmaya zorladığı açıktı.

“Planların nedir?” dedi Strannik arabayı yavaşlatarak.

“Temiz havayı solumak” dedi Vepr. “Hava bugün eşsiz güzellikte.”

“O bizden biri” diye açıkladı Maxim ve Vepr’e dönerek “İstediğin her şeyi söylemekte özgürsün.” Araba Vepr’i bekleyenlerin yanında omuz hizasında durdu.

Pardösülü tipler irkilerek gazete tezgâhının arkasına saklanıp etrafı gözetlemeye başladılar.

“Bizden biri mi?” Vepr şaşırmıştı.

Maxim ondan yardım dilercesine Strannik’e baktı; ama Strannik’in kimseye yardım etmeye niyeti yoktu.

“Sana inanıyorum, Mac” dedi Vepr. “Yeraltı örgütü yönetim kadrolarını düzenlemeliyiz. Evet, işe oradan başlamalıyız.

Neden söz ettiğimi biliyorsun. Kurmayların arasından bazı kişiler tüm harekete hakim olmadan uzaklaştırılmalılar.”

“Zekice” diye mırıldandı Strannik.

“Bu arada, sanırım seni tanıyorum. Sen Tik Feshku, nam-ı diğer Vepr’sin, haksız mıyım?”

“Haklısın Mac, Yaratıcılar’la ilgilen. Bu zor bir iş ama, onlar yolumuzu tıkıyorlar. Seninle nasıl bağlantı kurabilirim?”

“Bekle, Vepr, az daha unutuyordum. Birkaç saat içinde tüm ülke radyasyon yoksunluğu yüzünden perişan olacak. Tüm nüfus radyasyon bağımlısı olduğundan tamamen çaresiz duruma düşecek.”

“Herkes mi?” Vepr Mac’in ne kast ettiğini tam olarak anlayamamıştı.

“Degenler haricinde herkes. Birkaç gün bundan yararlanabilirsiniz.”

Vepr bir süre bunun üzerine düşündükten sonra: “Anlattıkların doğruysa harika!” dedi. “O zaman bir an önce değenlere ulaşmalıyız. Seninle nasıl bağlantı kuracağım?” Maxim’in cevap vermeye zamanı olmadı. Çünkü Vepr’in sorusuna Strannik cevap verdi.

“Aynı telefon numarasından ona ulaşabilir, aynı yerde onu bulabilirsin. Şimdi, senin yapman gereken şu. Komiteni organize et. İmparatorluk zamanındaki örgütü yeniden canlandır. Sizden birileri enstitümde çalışıyordu. Massaraksh!

Ne yeteri kadar zamanımız ne de insanımız var. Lanet olsun sana Maxim!”

“En önemli şey şu:” diye söze başladı Vepr elini Maxim’in omzuna koyarak “Artık Merkez yok. Mükemmel bir iş başardın, Mac. Teşekkürler.” Mac’in omzunu hafifçe sıktıktan sonra protez kolunu aşağı sarkıtarak hantalca arabadan çıktı.

Araba ileri atıldığında Maxim arkaya baktı. Vepr gri pardösülü bir grup adamın arasında duruyor, sağlam eliyle tabancasını sağa sola sallayarak onlarla konuşuyordu.

Adamlarsa tepkisizce onu dinliyorlardı. Ya anlattıklarını henüz anlamamışlar ya da ona inanmamışlardı.

Caddede hiç insan yoktu. Lejyonerlerle dolu kamyonlar arabalarına doğru ilerliyordu. Enstitüye giden yol zırhlı araçlar tarafından kapatılmış, bu araçlardan siyah giysili askerler inmeye başlamıştı bile. Tiksindirici teleskopik anten donanımlı tanıdık bir sarı araç, sıra halinde dizilmiş zırhlı kamyonların arasında belirdi.